content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Oca

Gazze’nin Çocukları!

Pazar günü...Sizler kahvaltınızı yaptınız evlerinizde...

Kışın soğuğunu seyrettiniz, pazar kahvenizi içerken pencerenizin kenarında.

Gazze'nin çocukları da pazar gününü yaşadı...

Darmaduman olmuş evlerin yıkıntısı arasından canını sürünerek kurtarıp, bulduğu ilk boşluğa gizlenmiş olarak...***

Her saniye gün gibi, yıl gibi gelmekte yavrucaklara. Her geçen zaman ölüm indirmede...

Sizler yılbaşı çığlıklarını izlerken önünüzdeki televizyonda, onlar kardeşlerinin, çığlıklarını, analarının ağıtlarını dinlediler.

Sizler marlboro sigarasını tutuştururken, kutu kolanızı yudumlarken, onlar, senin içtiğin, kullandığın ürünlerin kârıyla yandılar,

Şiddeti, korkuyu yudumladılar demir gibi.

Sizler yılbaşında müziğin bas sesiyle eğlenirken, onlar roketlerin gümlemesini, misket bombalarının vızlamasını dinlediler...

SİZLER EY DÜNYANIN UYUYANLARI!

UYANIN, UYANIN!!!

HÂLÂ MI SESSİZSİNİZ SUDAN SEBEPLERLE SAVAŞLARA, ALEVDEN TUFANLARA...

UYANIN, İNSAN OLUN, EĞER KİMLİĞİNİZDEKİ İSLAM YAZISINI ONAYLIYORSANIZ!

ALLAH İÇİN, PEYGAMBER İÇİN HİSSEDİN MASUM ÇOCUKLARI...

Ortak olmayın zulme, seyirci kalmayın, destek olmayın vahşete,

Bir savaş var yamacımızda, kan akıyor, bomba şimşekleri patlıyor. Siz kayıtsız mısınız hala!

Sağlayamazsanız barışı, hiç olmazsa savaşa ortak olmayın, tüketmeyin onların ürünlerini.

HİÇ OLMAZSA BUNLARI YAPIN.

BİLİNÇLİ TÜKETİCİ OLUN. ALLAH İÇİN, VİCDANINIZ VARSA.

Bunu yapamam diyemezsiniz biliyorum. Biliyorum nutkunuz tutulacak.

Tutulsun. Tutulsun ki yapın dediklerimi.

Ben yapıyorum. On yıllardır yapıyorum.

Tek kalsam da yapıyorum. Yapacağım.

Ey insanlar, uyanın, hissedin "Gazze'nin çocuklarını, Irak'ın çocuklarını, düşünün bir kere,

Onlar çocuk, yarın büyüyecekler ve bir ömür boyu unutamayacaklar.

EY İNSANLAR, TADINA DOYAMAYACAĞINIZ ZEVKLERİNİZ YERİNE TADINA DOYACAĞINIZLA YETİNİN,

GAZZE'NİN ÇOCUKLARINI DÜŞÜNEREK İNSANLIĞINIZIN ONURUNU TEMİZLEYİN.

* * * * *

Sakın bana birisi dünya insanı demesin, sakın bana küresel güçlerin egemen uzantılarından bahsetmesin.

Gazze'nin çocukları acımakta. Gazzenin çocuklarının babalarının günahı var evet!...

Ama onlar masum. Tek suçları oralarda doğmuş olmak. Bu kader olmamalı. Bu kader cüz'i iradelerimizle değişebilir.

Ey Gazzenin çocuklarının gafil babaları. Uyanın. Uyanın Uyanın!

Ey Gazzenin çocuklarının komşu ülkelerinin hain amcaları, gaflet perdelerinizi yırtın.

Ey Gazze'nin çocuklarını izleyen ülkemin insanları, bakın görün, topraklarınıza mukayyet olun.

Ey Bodrum'un, Antalya"nın, Marmamris'in Dalyan"ın, güney illerimizin sahillerinde yaşayan insanlar...

Topraklarınıza sahip çıkın. Satmayın elin garimüslimine.

Ne bedel verirlerse versinler. Görmeyin.

Ey halkım, görün. Bu günü görün ki, yarın sizin cocuklarınız GAZZE'NİN ÇOCUKLARI OLMASIN.

SİZİN ÇOCUKLARINIZ MARMARİS'İN DALYAN'IN, BODRUM"UN talihsiz ÇOCUKLARI OLMASIN

UYANIN

UYANIN

UYANIN!!!

Barış dileklerimle!

Not:

Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar, www.timeturk.com, www.gunesgazetesi.net, www.haberanaliz.net www.bilgievreni.com, www.siyasalforum.net www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Marmara Bölge, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

7 Kere Cevaplanmış to “Gazze’nin Çocukları!”

  1. 1
    cengiiz dogan Says:

    Yorum gercekten cok güzel ama... onların olmayan bii ürün vamıki..olsa bile bizim degil diyorlar ama el altından keddileri işletiyorlar... ne yapmamız gerek.nasıl ayırt ediicez?

  2. 2
    TARIK SEZAİ KARATEPE Says:

    Felluce - Gazze: Allah Azze ve Celle!
    Felluce - Gazze: Allah Azze ve Celle! “Yerkürede neden ‘En Büyük O!’ diyenler zulme uğruyor? Adı konulmamış bir savaş, jenosit, soykırım, vahşet… hep muvahhidlere karşı? Niçin Moro, Açe, Musul, Kandahar, Ramallah… barut fıçısı; Kopenhag, Rio, Pekin, Ottova… değil de?” “Çok düşünme, akla zarar! Bir medeniyeti, yahut fethi var mı, ecnebi alemin? Köprüler yaptıran, çeşmeler akıtan… Ya modeli, insana sunacak? Tabi ki sen farklısın. Meyve veren ağaç taşlanır. Aksiyonersin, her hayırda sen varsın. Reaksiyonersin, tüm şerlere engel. ‘Hayra motor, şerre fren!’ Saatin Kurtuluş’a ayarlı. Geceyi yararcasına tayin etmişsin yönünü. ‘Bütün azalarını harbe çağır’mışsın. Yönelmişsin O’nun huzuruna. Bir’lemişsin vargücünle. Duyuların alabildiğine açık. Akşamdan kalan ne varsa akl-ı selim süzgecinden geçirmiş… olan bitene duyarsız kalmamışsın. Kah bir müjdeli haberle içine girmişsin ekranın… kah ‘uzaktan’ı parçalamışsın duvarlarda. ‘Ne hale getirdiler; evreni, seni, beni, hepimizi. Dünyanın yarısına işkence, göstere göstere gelmiş… diğerine de çatıdan bacadan ‘çanak tutmuş.’ Gazze’de, misket bombalarını atan ele, sığınaklarda, barınaklarda lanet okuyan yedi kardeşe inat… Çan-kaya’da ‘karma sınırı’nı çoktan aşmış yedi ‘abcde’ kurbanı, yerli malı zehri yudumlarken sızmış kalmış oracıkta! ‘Hele şimdilik beynini doldur, gönlünü sonra…!’ diye diye ellerinden Hayat Kitabı alınan yediliye, hangi soysuz anfide ‘çağların yabancısı bir ses’ yankılandı da, Kutsal Belde’nin kurtuluşunu değil, Paskalya Yortusu’nu kutladılar.’ Kalktın. Yüzün sararmış, gözlerin ateş saçıyor. Pencereyi açıp avazın çıktığı kadar bağırmak, yırtılmak istedin: ‘Biricik evlatlarınızın, pazardan aldığınız domates kadar da mı kıymeti yoktu? Ana babalık yedirip içirmek, giydirip kuşandırmak mıydı sadece?’ Arşınladın sokakları. Glaksonları alabildiğine çalan adam camı açıp: “Kardeş, ‘Altılı’ var mı buralarda?” der demez, zaten dolusun: “Oyna, oyna da… siyon senin paranla yeni ‘Dökme Kurşun’lar salsın, ölüm makinaları kussun, kaderde bir akranlarının üzerine!” Henüz kapağı açılmamış ‘üreteni gibi kapkara’ kola’ya bakıp, “Dökün şunu lağıma! Bakın o zaman ‘lanetli kavim’ nasıl da çark edecek. Aksi halde zulümde ortaksınız, benden söylemesi!” On yıllar var ki kitaplar devirmiş, ilm-i haller ezberlemiş eski dostlara uğradın. Varını yoğunu gaza beldelerine vakfetmiş, gençliğinin baharında yurdunu yuvasını terk-i diyar eylemişin arkasından: -Adamın yaptıkları şüpheli! -Doğru, başımıza ne geldiyse onun yüzünden! Dayanamadın: “Yahu ne yüzsüz adamlarsınız, suratınızın boyası soyulmuş, kaportanızın rengi atmış, rot balansa sokmalı sizi! Eliniz sıcak sudan soğuk suya değmez. Pamuk gibidir, bakımlı yüzünüz. Kombili odalarda ahkam kesersiniz. Ne seriyyelerde bir gram tuzunuz, ne rıbatlarda uykusuz geçen sabahınız var! Bilmez misiniz Hak Fermanı’nı: ‘Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?’ …… ‘Tiksindiniz değil mi?’ O halde hem cedelden uzak kalıp, hem de iyiliğe mani olmayın. Gerçi sizden kim, ne bekler ki! Ribayı baş tacı etmiş, ruhunuza azap çektirmiş, bedeninizi ifsat etmişsiniz. Kutsal Mesaj’ı dilinize dolamış… ‘…Sizden olan emir sahipleri’ni, azgın totemlerle karıştırmışsınız. Bir değil, binlerle Frenk askeri gelse yapamayacağı zulmü kanıksamış, içinizden çıkan Sütçü İmamları kutsal vazife şuuruyla(!) ihbar etmişsiniz.” Çağlayan’da milyonlar, çağlayan olup akıyor, sel olup coşuyor… Mum ışığında Gazzeli, “Yüz yıl önce mahsun mahsun ayrılan gemi, ne vakit ufukta görünecek?” umudunu bir kez daha diri tutuyor. Yolun Büyük Meydan’a düştü. Horlanmış, yok sayılmış, kıro’lanmış yüz binler, bir’e yedi yüz selam yolluyor; Batı Yakası’na, Gazze’ye. “Herkes sizi aşağılarken ben set oldum önlerine. Biliyordum, mayanız sağlam. Siz ki Selahaddin’in torunlarısınız. İçerden dışarıdan çökertemediler sizi. Tiranlara geçit vermediniz. Ferasetinizle, ‘danışıklı dövüş’ tuzağını bozdunuz. Tehlike geçti sanmayın. Kim bilir neler vaat edecekler size, neler…! Said olasınız, Bilal çağrısında.” Şimdi kalbin mutmain mi, olup bitenlere? Perspektifini geniş tut artık! Sedat’tan ders çıkarmamış bir Hüsnü var oralarda. Yasin’i anlamamış Abbas! Sen otuz bin fersah öteden kaygısız, şaibesiz, makamsız, iltimassız, aferinsiz, diplomasız, temayülsüz, anketsiz, sicilsiz, Kutlu Önder’inin gönlü gibi berrak niyazını gönderirken Refah Sınır Kapısı’na, Cebaliye’ye, Beyt Lahun’a, Han Yunus’a, Mirac’ın Ülkesi’ne … Leheb’in izini sürenler Şarm El Şeyh’te, Telaviv’de, Riyad’da, -belki de çok yakınlarda- bir namert eli sıkıp, ‘kaybedenlerden’ yazılıyorlar. Gücünü Hakk’tan alan, Başkentli Çeteler’den medet umar mı? Saraybosna’nın kanı henüz kurumamış, Aliya’nın göz yaşı dinmemişken! Bir adın kalmalı, İzzettin’le yazılan. Bükülmez bileğin, bir de! Tarık Sezai KARATEPE
    Pazartesi, 05 Ocak 2009 21:01

  3. 3
    yavuz selim Says:

    teşekkürler

    Ahmet Hocam, duyarlılığınız ve uyarılarınız için çok teşekkürler... Bu yazınızı yazarport okurlarıyla da paylaşmanızı rica ediyorum. Saygılar.

  4. 4
    ... Says:

    bir bombayı da sen durdur - BOYKOTHasan Sarsılmaz
    http://www.boykot-israil.org/logolar.htm

  5. 5
    Asuman Orhan Says:

    yazmasakta, konuşmasakta inanın sizinle aynı duyguları paylaşıyoruz. ve halkımız yavaş yavaş da olsa uyanıyor, uyanacakta.

  6. 6
    Mahmut Vefa Says:

    Sayın Dr Ahmet Fidan bey!... o kadar net yüreğinizdeki fırtınıları kaleme dökmüşsünüzki bir çok insanın anlatmak isteyip de kaleme dökemediği cümleler... Fırtınalı zamanımızda çakan şimşeklerin ışığında insanları ve olayları olanca çıplaklığıyla görebiliyoruz. Her millet, her insan amaçlarını, tutkularını, güç ve güçsüzlüklerini açığa vurmaktadır. malesef... çığlıklar arşa gükseldi...

  7. 7
    sadri Says:

    Güneydoğu ve akdinizde yeni toprak satış pazarlıkları yapılmakta.
    Üç beş kuruşluk dünya menfaatinin bütün bir ulusu esir edeceğinden habersizce



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank