content
23 Ağu

Yüce Galaktik Konsey…

Uysa da kodum, uymasa da; ya da " tam yerine denk geldi manzara koyduk" 1...

 Bir zamanlar muhtemelen -ki pek de emin değilim bu konuda- realist birisiydim. Sonrasında beni bu havalar mahvetti... Eşekten düşen Nasrettin Hoca ise bir yandan diyor ki, " Senin gençliğini de bilirim, o zamanlar da böyleydin..." Hayal, düş, düşünce, rüya, kabus... halden hale girmekteyim; peki ama neden?

 Hayal, düş, düşünce, rüya, kabus karışımı bir dünya, bir ülke kurdum kendi kendime. Ara sıra birilerini "dışarıda, dışımda" olan şer odaklarını suçlasam da içimde derinlerde bir ses bazen cılız bazen gür bıdırdayıp duruyor... Sam amca misali parmağını uzatarak "Sen!!!" diyor, sebep sensin, yapan eden sen; dışarıda arama suçluyu...

 Peki hayal, düş, düşünce, rüya, kabus karışımı "kendim ettim kendim buldum" dünyasında neler oluyor? O kadar çok şey oluyor ki; say say bitmez... İşte onlardan bir kaçı...

 Garip şeyler oluyor evet... Tek kelimeyle "garip" şeyler oluyor...

 Korku var hayal, düş, düşünce, rüya, kabus karışımı "kendim ettim kendim buldum" ülkemde. Hem de öyle böyle değil... Dışarıda "öcüler" var... binlerce belki de... Dünyanın/dünyamın en akıllı ülkesi benim ülkem ve diğer tüm ülkeler bana gıcık, düşman. Dünyanın bir akıllısı benim. " En güzel anne benim annem" noktasına takılıp kalmışım, takılıp kalmış geri kalmış ülkem. Bir yandan da "benim babam... beni döver." Evet, evet benim ülkemde benim babam sadece beni döver, tek beni döver... gücü sadece ama sadece bana yeter... dışarıdaki diğer "baba"ları görünce sesi çıkmaz. Çıksa çıksa tatile filan çıkar, golf oynamaya gider... sonra da gelir eve ve beni bir güzel döver...

 Realist değilim dedim ya, ama bir zamanlar "sanki" realistmişim gibi de geldiği için; anlayabilmeniz için biraz realize etmeye çalışayım "ülkem"de olanları...

 Hani benim ana baba dediğime "masal bu ya, ya da oyun; "şakacıktan" siz devlet filan deyin ya da işte öylesine daha reel kelimeler kullanın...

 Öyle bir bölünme korkusu vardır ki; işin belkemiği püf noktası orasıdır. "Anam, Babam" sürekli olarak bölünmekten ve öcülerden bahseder... Öcüler ise, sınıf sınıftır. İç öcüler vardır dış öcüler...Dış öcülerin iç uzantıları olduğu gibi; bir zamanlar içerde olan öcüler zamanla dünyanın dört bir yanına dağılmıştır... farklı ülkelerde yerleşip oradan hain emellerini gerçekleştirmeye çalışırlar.

 "Anam, babam" bazen biri bazen ikisi birden, yerine göre kendileri yerine göre "suretleri" silah diye bir şey icat ettiler... silah dedimse "şakacıktan" silah... temeli özü "sopa"dır. Sopa; hani şu "cennet kaçkını" olduğu iddia edilen şey...

 Bundan uzun zaman önce...

 O zamanlar ufacıktım, hayal meyal hatırlıyorum olanları, aslında duyduklarımı... yeni bir "Öcü" peydahlandı...

 Bir gece vakti " anam, babam" baş başa vermişler "derin" devlet meselelerini, yani ailevi meseleleri konuşuyorlardı... bense çoğu zaman yaptığım gibi uyur uyanık vaziyette "erketeye" yatmıştım. Bakalım bu "derin" çalışmalardan neler çıkacaktı... Öncesinde ülkemde/aile içinde kavgalar eksik olmazdı. Bu kavgalarda genel olarak "sol"ak olanlarla "sağ"lak olanlar arasında idi. İki elini birden kullananı "döve döve" birini seçmeye zorlardı "anam babam". İşte bu "sol"aklarla "sağ"laklar gemi azıya alıp, birbirlerini bir güzel dövmeye kafa kol yarmaya başlayınca ( realist ) eylüllerden bir eylül 12lerden bir 12... "anam babam" suret değiştirdi... hani derler ya... "insan, küçük kainat; kainat, büyük insan", işte öyle... küçük kainat olan "anam babam" büyük insan olan kainata, uzaya, space'e, "evren"e dönüşüverdi büyüdü birden... ( soldan sağa 2, Kalav soyadlı oyuncunun adı 5 harfli)

 İşte bu kainat/uzay/space/evren... kendi "siretinden" önce 4 galaksi yarattı yanına... 4 yıldızlı galaksiler... omuzlarında dört yıldız olan galaksiler... ( galaksinin omzunda yıldız mı olurmuş? Dedim ya o zamanlar çok küçüktüm. İnanırdım her şeye,  hem neden galaksinin omzunda 4 yıldız olmasın ki, 4 yıldız sadece general elektrikle general motors'a mı mahsus?)

 Yüce Galaktik Konsey işe çok hızlı başladı... birbirlerini döven "sol"aklarla "sağ"lakları teker teker, üçer beşer toparlayıp, kilerlere mahzenlere tıktı. Her mahzenin birer "kod" adı vardı... birinin adı ( yok, Diyarbakır değil!) "karpuz" diğerinin adı ( yok, Mamak değil!) "keçi, kedi," gibi bir şeydi...

Adı "keçi, kedi" olan mahzenin toprağı çok da verimli değildi, hele de "mümbit" hiç değildi. Ne olduysa, "karpuz" mahzeninde oldu... Hem; " kedi, keçi"nin üreme hızı daha düşüktü... Hem de " keçi, kedi" dediğin şey biraz daha "darwinist söylemle" gelişmiş filandı, çok fazla gaza gelmediler...  "Karpuz" öyle mi? Bir taneden yüzlerce çıkardı...

"Karpuz" mahzenine ekilenler...

Ekim, tabii ki biraz zor oldu. Ekmek kolaydı, ama ekilenin ürüne dönüşmesi için yoğun çaba gerekiyordu... Öncelikle her bir "Karpuz"a aslında "Kavun" oldukları söylendi... Döve döve, söve söve... Tohumun yeşermesi için, "sureten" bozulması, çürümesi gerekiyordu... " Sureten" bozulan çürüyen tohumlar "sıreten" yeşermeye başlıyordu...

Önce üç beş tane idiler sonra sayıları hızla çoğalmaya başladı... Kendilerine kısaca " PırasaKavunKarpuz" diyorlardı... neden böyle bir isim seçmişlerdi? "Karpuz" olduklarını biliyorlardı; evet, evet; kesinlikle birer "karpuz"dular, ama her şeyi bilen " kainat/uzay/space/evren"ve diğer dört yıldızlı galaksilerden oluşan " Yüce Galaktik Konsey" onlara "kavun" olduklarını hem de öyle böyle değil, üstlerine basa basa, tüm kabuklarını soyarcasına, dnalarını değiştirircesine öylesine "vur"gulamıştı ki; belki şüphe vardı içlerinde...  içlerinde bir yerleri "acep kavun muyuz?" diyordu... Belki de ve muhtemelen hatta hatta kesinlikle; kavun onlar için "öteki" idi... Kendilerini ancak onunla kıyaslayarak ne olduklarını ve aslında ne olmadıklarını anlayabiliyorlardı... "Pırasa" mı? Sanırım o da ideolojilerinin adı idi... Olduklarını bildikleri şeye de (karpuz) "evren"in olduklarını söylediği şeye de "kavun" uymayan, acaip ve garaip bir şeydi. Hem, ideoloji dediğin şey de biraz "hilkat garibesi" değil miydi?  Ama hiçbir organizasyon "ideoloji" olmadan bir arada duramazdı...

Ve adı konulmayan savaş başladı...

Bir yanda "karpuz"lar... diğer yanda "kavun"lar...

Görece "kavun"lar daha şanslı idi. Neticede " Yüce Galaktik Konsey" tüm tohumların uzaklardan çok uzaklardan 'Middle Asia' galaksisinden geldiklerini, oraların bir zamanlar çok verimli olduğunu sonrasında "kuraklık" nedeniyle... hatta ve hatta " Middle Asia"dan önce ise; "Memurya" ( Lemurya değil!) takım yıldızında yüksek bir uygarlık oluşturduklarını bu yüzden de her "kavun"un öncelikli hedefinin "memur" olmak olduğunu, memurun ise "imar" kökünden türediği için; "Memurya"nın dolayısıyla "Middle Asia"nın dolayısıyla "Kavun"ların gayet bayındır, uygar olduklarını... "Karpuz"ların da – biraz eğitim gördüklerinde- memur olmak için can attıklarından; kendilerine "Karpuz" deseler de aslında "Kavun" olduklarını...

Evet; biliyorum anlattıklarım biraz "kabak" tadı vermeye başladı... Ne yapalım, bilimsel gerçek, verim artsın diye artık "kavun" ve "karpuz"lara "kabak" aşılıyorlar...

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Yüce Galaktik Konsey…”

  1. 1
    Çapar Kanat Says:

    Yazınızı okudum.
    Çapar Kanat
    Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank