Gün Doğdu Gün!
Gün doğdu gün… Pırıl pırıl içimi ısıtarak, yüzüme gülerek gün doğdu… Biliyor musunuz ben hep bekledim sabahın alaca karanlıklarında bu gün doğumunu…
Gün doğdu gün… Pırıl pırıl içimi ısıtarak, yüzüme gülerek gün doğdu… Biliyor musunuz ben hep bekledim sabahın alaca karanlıklarında bu gün doğumunu…
Aylar sonra ilk kez bir araya geleceklerdi… Büyük bir heyecan içindeydiler… Pıt pıt atıyordu kalpleri…
Sana bu satırları köhne bir kasabanın salaş bir meyhanesinde, bir bacağı kırık masayı aydınlatan gemici fenerinin ışığında yazıyorum…
Hani yaşayamadığımız anlarımız olur ya… Düşünürüz… Derinden bir ahh çekerek… Keşke deriz, keşke o anı yaşaya bilseydik… Evet, o an’ı yaşayamamıştık… Karanlığın güneşle kucaklaştığı an…
Elini alnına dayamış, sessizce pencereden dışarısını izliyordu… ”Hava bulutlumu ola” diye geçirirken içinden, elini yüzüne götürüp usul, usul ovaladı gözlerini, “yok yok hava bulutlu” dedi kendi kendine…
Referandum referandum diye ortalığı ayağa kaldırdık. Sözde bilinçli olan bizler tartışmalara girmeden aklıselim bir şekilde düşüncelerimizi anlatmaya çalıştık.
Bilmeyenlere duyurayım istedim… Hem de Ramazan BAYRAMI çocukların dilinde ŞEKER BAYRAMI… Şimdi ne alaka biz bilmiyor muyuz diyenler çıkacaktır… Elbette ki biliyorsunuzdur…
Eğer bu süratle yayılırsa 2015 yılında burada olabileceği varsayımında bulundu. Sizi bilmem bence yanılıyor hesap ortada (KKKA) 1944–1956 -2002 en yaygın 2009 görüldüğüne göre şimdi karşılaştıralım bakalım kene ile at’ın hızını.
Kapımızı haberli veya habersiz çalmayı düşünen virüslere duyurulur: Ben anti-virüs programı kullanıyorum sakın ola ki benim semtime uğramayın, benden söylemesi, bak neden daha önce söylemedin demeyin…
Ve birkaç gün önce okuduğum haber başlığı ilgimi çekiyor beklide sizlerinde ilgisini çekmiştir. Aynen “At gribi gelebilir “ “ Uzmanlardan gripten korunma ve aşı uyarısı “ Haaa daha gelmemiş. Yola çıkmış demek ben geliyorum demiş ki sayın Prof. Dr. Selim Badur
Nasıl olmuşsa olmuştu 2005- 2006 Yıllarında dünyayı turladı ve yurdumuza kadar gelmişti kuş gribi. Yazılı basın da sözlü basın da her zaman ki gibi yine ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Birde bilgeden çok bilgiç kesilenler.
Anahtarını usulca cebinden çıkarıp bahçe kapısından içeriye girdi… İşte o an gözleri dolu dolu olmuştu… Kendi kendisini teselliye çalışırcasına elini sallıyordu sağa sola, boşverr der gibi…
“Balığı tutan değil satan kazanır” derler ama nasıl kazanır? Evet nasıl kazanır veya kazandırılır diyerek sorgulama yapmıyoruz ama artık sorgulanmasının da zamanın geldiğini düşünüyorum açıkçası..
Birkaç saatliğine de olsa bir Ömer girmişti yaşantımın içine… Yerleşmişti düşüncelerimin içinde… Birkaç saatliğine de olsa geleceğimin içine yerleşivermişti… Meçhulden gelmişti… Meçhule gitmeyeceğini düşler olmuştum…
Sağlıklı besleniyor muyuz? Beslenmiyor muyuz? Bunun tartışmasına girmek istemiyorum, zaten çok iyi biliyoruz ki hiç de sağlıklı beslenmiyoruz… Bir zamanlar kırmızı et pahalılaşmaya başlamıştı… Artık yurdum insanın çoğunluğu kırmızı eti
Bu yazımı www.bilgiagi.net sitesinde, (gazetemizde) köşe yazarlarımızdan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükustanın (Genetiğiyle Oynanmış Doktorlar ) Yazısına derkenar olarak kaleme aldım.
Usulca o kapıdan çıkıp gidiyordu işte, sessizce parmaklarının ucuna basarak… Nefesini bile tutuyordu içinde duyulmasın diye… Geçen yılları içine sığdırmaya çalıştığı, geleceğe umutla taşıdığı iki valizle, işte gidiyordu ardına
Bu geceyi yine uykusuz geçirmişti… Yorgundu bitkindi… Omuzlarında yılların yorgunluğu vardı sanki ama umutlarını hiç tüketmemişti yıllardır.
Tam kapıdan çıktım daha anahtarı çantama koymamıştım ki şehir içi minibüsünün geldiğini gördüm… Hemen bir koşu durdurduğum araca bindim…
Sevgili Can Dündar çoğu zaman cuk oturtur sözcükleri. “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna caz ” misali.
2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi
Designed By Online Groups