content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

14 Ara

Siyasete Kurban Edilen Sanat ve Kadın…

Türkiye'nin içine düştüğü bunca siyasal kargaşanın ortasında, biraz sanattan söz etmek istiyorum. Türkiye'de sanata bakış açısını gözlemlediğimde sanatın yalnızlığını görüyorum. Siyasi iktidarın bunca yıl sanata göstermediği değerin önemin yanında, ne yazık ki, bazı kendine sanatçı adını verenlerin de sanatı yozlaştırdığını tamamıyla öksüz bıraktıklarını görmekte başka bir hüzün veriyor insana. Bu ülkede sanat bugüne kadar hep yalınız bırakıldı, şarkı söylemesini bilmeyen, sanatın adını anlatmasını bilmeyen, kendisine diva yada başka unvanların verilmesinden haz duyanların verdikleri resme baktığımda üzülüyorum. Benim ülkemde bir gecede 300-400 bin liraya şarkı söyleyecek değerde bir sanatçı yok.

Magazinsel sanatçı derseniz işte buna bir sözüm olamaz, doğuracağı çocuğunu malzeme yapan bir anlayışın sanata katkısı ne olabilir acaba? yada nefesi çıkmayıp bağırmaya çalışan birinin sanatçı diye lanse edilmesinin adına ne denir? Sabah TV programlarında bacım edebiyatı yapmanın, yada evlilik programlarıyla günden yaratarak toplumun aydınlanma kültüründen çalmanın yararı kimedir acaba? Her gün akşama kadar Mistik Tv dizileriyle, içi boş anlamsız senaryolarla insanları mongollaştıran bir anlayıştan kim sorumludur dersiniz. Gerçek sanatçıların tüm emeklerini sanatın dışında kalanların sanatı açıklayamayanların yok ettiklerini de burada söylemeliyim. Bugün Türkiye'de iktidarın 12 yıllık yönetiminde sanat hala yalınız, sanattan sanatçıdan nefret eden bir anlayış var, oysa sanatçı ve onun eseri değil mi? uluslararası saygınlık kazandıran. Ama tüm bunların aksine Bir Başbakan düşünün sanatçısına ''ULAN'' diye hitap ediyor, ve kimseden tık yok. Sanırım ''ULAN'' hakaretini kendilerine iltifat olarak görenlerin dünyasında işte sanat yok edilmiyor mu? OKUMAYAN BİR TOPLUM VE ALMANYA... Türkiye'de 76 milyon halkın sadece 6-7 milyonu kitap ve gazete okuyor, bu sayı yurtdışında özellikle Almanya'da farklımı,50 yıldır burada Türk toplumunu temsil yetkisine sahip olanlar, toplumu inançların gölgesinden bir türlü kurtaramadılar, Cami ve mescit açmanın ötesinde kültür sanat ve bilimsel değerlerin hiç anlamı kalmamış. İnançlara sadakatin her zaman saygınlığını savunan biriyim, ama bir toplumun dünyanın çağdaş değerler içinde yer almasında en büyük çabanın okumak olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Yurtdışına yayın yapan TV kanallarına baktığımızda, sadece hiç bir anlam ifade etmeyen diziler ve saatlerce devam eden bal ve diğer sanal reklamlar.

Toplumun aydınlanması kültürel eğitimsel konularda değişimleri yansıtan tek bir programa rastlamak mümkün değil. Üniversiteyi bitiren Türk çocuğunun aldığı eğitimle ilgili, gelecekte nasıl bir çalışma içine gireceği konusunda endişeli olması düşündürücü değil mi? Elbette çok sayıda yüksek eğitim alan çocuğumuz var, ama ya gelecekte nasıl bir yaşam biçimi içinde olacaklarını bilen var mı? Değişen ve şartların her geçen zaman içinde daha da zorlaşan Almanya'da, hala Türk toplum derneklerimiz ne yapıyorlar? sadece topluma kendilerini hatırlatmak adına içi boş sözlerle basına beyanat veriyorlar yaptıkları sadece bu. Ama elini taşın altına koymaya kimse cesaret edemiyor edecek olanı da görmek mümkün değil.

Yıllarca Türk toplumunu idare etmeye çalışanlar (TGD) ve diğer organları (TGH) bugüne kadar yaptıkları hakkında topluma sorgulama hakkı tanımaları gerekmiyor mu? Özellikle Hamburg (TGH) yıllardır bu şaibelerden bir türlü kurtulamıyor. Türk toplumu Almanya'da nasıl bir belirsizliğin içinde bu kimsenin umurunda değil, bana kalırsa artık birilerinin daha genç daha farklı düşünce ve toplumsal projeleri olan kişilere artık görevi devretmeleri gerektiğini düşünüyorum. Sorgulayamayan toplumun cahil, ama sorgulatmayanların zalim olduğu düşüncesinin kalıcı olmasını istemiyorum. Her Türk vatandaşı gibi bu benim kişisel düşüncen, bundan da kimsenin rahatsız olmasını istemem.

Bu ülkede yaşıyorsak bazı gerçekleri artık kabul etmeliyiz, anlamsız edebiyat geceleri düzenleyerek, yada topluma kültürel değeri olmayan mesajlar vererek anımsanmak doğru şey değil diye düşünmekteyim. Hala değişmeyen bir anlayış ve zihniyetin içindeyiz. Türk toplumu Avrupa'da gelecekte daha da zorlukları yaşayacaktır bunu biliyorum, her şeye rağmen sağduyulu olanlarda var bunu da biliyorum. ALMANYA'DA TÜRK KADINI... Bugün Avrupa’da özellikle Almanya'da Türk kadını nerede duruyor. Türk kadınına bu güne kadar verilen değer gösterilen sevgi saygı bunun adını nasıl koyacağız acaba? BRÜKSEL'de Don Saent Semtinde Passa-Porta yazarlar evindeyim, fırsat buldukça buraya gelir ve önemli ressam yazar dostlarla sohbet ederim. Dünyaca ünlü ressam Ari Seth Cohen in yaptığı bir kadın tablosu dikkatimi çekti, Cohen'in dünyada kadını anlatan muhteşem resmini gördüğümde kadını anlatabilmek için sayfaların yetmeyeceğini düşündüm. Akıl ve zekanın her zaman kadında yaşandığını söyleyen biriyim. Yaşamımızda her düşüncemizde bize hayatın tadını anımsatan kadın değilmidir?,kadın yaşamda bir amaç olmalı, kadın hayatımızın her dalında ona ulaşmak istediğimiz bir gaye olmalı, kadın sevginin sevdanın huzur ve mutluluğun adı olmalı. Ama bütün bunları söylerken ona sahip olmanın saygınlığında, ona sadakatin sevginin sevdanın aşkın en güzelinin onun için yaratıldığını vermeliyiz. Bugün Almanya'da Türk kadını tüm bu güzel değerlerin sıcaklığından uzakta kalıyor, sadece istediğimizde geliyor oturuyor dinliyor gidiyor, konuşma söz söyleme kendisini savunma hakkı yok. Kadının bu ülkede konuşma anlatma yazma yaratabileceği düşünce yok,var olanda sadece ayakta kalabilmek için çırpınıyor.

Almanya'da Türk kadını özgür düşünme hakkına sahip değil. Çekingen, tutucu, geleneklerine bağlı, kapalı ve hala inançların gölgesinde kalmış bir durumda. Bugün hala var olan ama yaşanamayan Aydınlanma devriminin getirdiği değişimleri, Türkiye'de olduğu gibi Avrupa’da Türk kadını hala yaşayamadı. Dünya Ekonomi Forumu verilerine göre Türk kadının aydınlanma noktasında nerede kaldığına baktığımızda Türkiye 120 sırada, ama bu sayı Avrupa’da özellikle Almanya'da dahil 165 sırada kaldığımızı görmek düşündürücü değil mi? Euro stat verilerine göre. Avrupa  Birliği genelinde 62 bin kişi daha işsiz kaldı,işsizlik sayısı 28 milyona ulaştı, son bir yılda ise 1 milyon Avrupalı işsiz.

Almanya'da ise bu sayı 5,4.Peki acaba bugün ne kadar sayının Türk toplumu için geçerli olduğunu, özellikle kadınların nerede durduğunu sorgulayabildik mi acaba? Biz bu ülkede Türk kadınını nerede bıraktığımızın hala farkında değiliz. Financial Tmes gazetesi David Gardner imzalı yazısında''Türkiye Avrupa Birliğine girme konusunda özellikle Kültürel ve sanatsal eğitimsel bir körlük içinde, Türkiye Avrupa’da Türk toplumu özellikle Türk kadınını çağdaş anlamda değer noktasında birleştirebilirse saygınlık kazanır'' diye yazdı. Başbakanın eleştirildiği yazıda '' Erdoğan'ın paranoyak ve hoşgörüsüz davranışları, demokratik ve Avrupalı bir kalkınmayı yok ediyor'' deniliyor. Bugün Türkiye’de eğitimsiz cahil kadınlar bugünkü iktidarın temel unsurlarını teşkil ediyorsa, Avrupa’da da aynı durumun yaşandığını söylemek mümkün,kadınlarımız burada aynı düşüncede bırakılmışlar, din ekseni altında sergilenen bir inanç dünyasından bir türlü kurtulamıyorlar. Özgür kalmayan Avrupalı Türk kadını bu yaşam biçimini elbette hak etmiyor, ama onu buna zorlayan kendi kültüründen kurtulamamışlığı, ve bir o  kadarda bu topluma hakim olanların yanlışlarıdır. Bugün tıpkı kadını kara çarşafa,ve siyasete kurban ettiği inanç değerlerini öne sürerek yine kadını Türbana kurban ettiği anlayış gibi.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank