content
13 Eki

Kimin Mustafa Kemal’i? (III)

"Türkler islâmlığı kabul ettiklerinden böyle geri kaldılar ve İslam kaldıkça da bu halde kalmaya mahkûmlar." Mustafa Kemal Atatürk

Bu yazımız da Adnan Oktar (Harun Yahya) ve Türk-İslamcıları ele alacağımızı belirtmiştik, ama Adnan Oktar ve Adnancılar başlı başına bir konu oldugu için Türk-İslamcıları (Ki Oktar'da Türk-İslamcıdır) bir sonra ki yazımızda ele alacağız.

Kısaca Adnan Oktar'a değineceksek kendisini dünya Yaradılış Atlası adlı Ansiklopedisi(!) ile  tanıdı. Materyalizm, Darwinizm karışı görüşleri ile bilinmektedir.  Arap ve Müslüman dunyasında bu eser çoşku ile karşılandı, Bazı Avrupalı İdealistlerin bile bu kitabı kaynak gösterdiği bilinmektedir. Kitap çevrilerek bir çok Üniversite'ye  Bedava gönderildi.

Kitabın içeriğine değineceksek, Adnan Oktar bir çok üçkağıt'a başvurmuştur, Mesela resimler üzerinde oynamalar yaparak ve ya İki Modern canlı arasında ara geçiş form'u yok diye böbürlenerek.

Nihayetinde bazı arap ülkeleri dışında, "Bilim dışı, şaçmalık" olarak nitelendirildi. Adnan Oktar'ın yılmaya niyeti yoktu bunu söyleyenlere şu cevabı verdi "Onlar Mason tabi diyecekler"

Adnan Oktar'ın kişiliğini ve eserini kısaca özetledikten sonra konumuza dönelim.

Harun Yahya'nın kulandığı ;  Dindar Atatürk

 Adnan Oktar Mustafa Kemal'in Kusurlu Müslüman, Müslüman diyenlerin ötesine giderek onu "Samimi bir dindar" olarak niteliyor.

Mustafa Kemal için yazdığı kitaplar ve makalelerinde bunu kanıtlamak için Yaradılış Atlasında olduğu gibi üçkağıt'a baş vurmaktadır. Mustafa Kemal'in savaş öncesi söylediği sözleri ve onunmuş gibi uydurulan sözleri baz almaktadır.

Daha açıklayıcı olması için bir kaç örnek verelim.

Mesela "Komünizm'in başı ezilmelidir" sözü uydurmadır bu mahkemece kanıtlanmıştır. Savaş öncesi söylediği sözleri de kendi görüşü değildir (Bknz Kimin Mustafa Kemal'i? (II))

Ama Adnan Oktar ve Adnancılar bunları kulanmaktan ve insanları aldatmaktan çekinmemektedirler.

Materyalizm'e karşıda Mustafa Kemal'i kulanmaktadır. Oysa ki Mustafa Kemal'in Materyalist bir anlayışı olduğu açıktır.

Türk tanımında Allah ya da doğa dışı hiç bir kelime yoktur aksine "doğa ve tabiat" vardır. Mirasında "Ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır" demiştir. Meclis konuşmasında da "İlhamımızı gökten indiği sanılan kitaplar ve onların doğmalarından değil hayattan alırız" demektedir. Din konusunda ise su görüşleri belirtmektedir ; "Muhammed, Mekke'de müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler, pek derin bir surette, zihnini işgal ediyordu. Muhammed, 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı. Muhammed'in davet ettiği bu dine, o zamanın Hanif'lerine imtisalen İbrahim Dini, yahud inkiyad manasina ifade eden "İslam" denilmiştir!" (Atatürk'ün el yazmaları, medeni bilgiler, afet inan)

Bunlara cevap verebilecek, Çürütecek halde değildir. Bunları bilmektedir ve yıllarca sansürlenen bu sözleri göz ardı etmektedir. Çünkü Teorisi çökecek ve aldatığı ortaya çıkacaktır.

Türkler, dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran, Türkçe olmalıdır.

Adnan Oktar'ın sarıldığı başka bir konulardan biri. Aslında Mustafa Kemal Kuran'ın Türkçe'ye çevirilmesi sürecinde ne düşünüyordu hep birlikte Kazım Karabekir'in anılarına bakalım ; "Evet karabekir, arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’ân’ı Türkçeye tercüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edipde aldanmakta devam etsinler…"

***

"Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir"

Adnan Oktar burada Yaşar Nuri Öztürk gibi Mustafa Kemal'in "Hz.Muhammed'in devamı" olarak görmektedir. Fakat bu doğru olmadığı gibi gerçeklerden de kopuktur.

Pratikte bunun aksini görüyoruz, İnkar etmek şaçmalık olur.. Düşüncede neyi görüyoruz?

"Bu pek tabii idi çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arab milliyeti siyasetine muncer oluyordu. Bu Arab fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdurlar. Bununla beraber, Allah’a kendi milli lisanında değil, Allah’ın Arab kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.." (a.g.e)

Bu görüşlerini pratiğe dökmüşmüdür?

Pek tabi dökmüştür, mesela "Benim manevi mirasım ilim ve akıldır" demiştir ve yeni nesilsi bu şekilde yetiştirmiştir. Bu yazılarıda Ders kitaplarına eklettirmiştir. Ayrıca O nesil'in nasıl yetiştiğini ögrenmek isteyenler Peyami safa'nın "Allahsızlar" üzerine makaleleri "Din- İnkitalap- irtica" adlı toplu makalelerini okuya bilirsiniz.

***

Cumhuriyet dönenimde Dini baskının olduğu bir gerçektir. Çoğu kişinin dedelerinden  "Kuran gözcü ile okunuyordu" sözünü işitmişizdir.

Tanıklardan biride söyle anlatıyor ; "“Türkiye’mizde otuz sene müddetle, yani 1920’lerden 1950 senesine kadar dine, yani İslamiyet’e karşı koyu bir şiddet politikası tatbik edilmiş, Kur’an ayaklar altına alınmış, Allah diyenler türlü bahanelerle hapislerde, zindanlarda çürütülmüştü. Kur’an okuyan da, okutan da şiddetle cezalandırılmıştı. Öyle bir tedhiş havası verilmişti ki, herkes gölgesinden korkuyordu. Camiler kısmen kapatılmış, bir kısmı depo, askeri samanlık, kulüp olarak kullanılmış, bir kısmı da boyahane ve emsali şeyler için kiraya verilmişti. Laikiz denilmiş, bu vesile ile Müslümanlığa cephe alınmıştı. Yani laiklik dahi tatbik edilmemişti" Sadık Dana

***

Türkiye'de ki laikliğin çok katı olduğunu ve hiç bir ülkede göremeyeceğimizi  Her ülkede farklı farklı uygulandıgınıda belirtmiştik. Batıda Hristiyan Demokrat Parti, Hristiyan Birleşme..vd partileri vardır. Ülkemizde bunu görmek imkansızdır. Batıda İncil'e yemin edilerek başbakanlar göreve gelirken bu ülkemizde "düzeni yıkmak" şuçundan içeri atılmanıza sebebiyet verebilir.

Lakin Diyanet ( bu konuyu kürtçüler ve oyunları üzerinde derimce inceleyeceğiz) Ülkenin müslümanlık sembolu oldugun temsil için kuruldugu söylenmektedir.

Bu görüş yanlış oldugu gibi gülünçtür. Diyanet Pasif hale getirilmiş, Siyasetten arındırılmış ve Devletin elinde oyuncak haline gelmiştir (  Gerçcek Kemalizm döneminde ) Buna güzel örnek Mustafa Kemal'in  Kurban bayramını yasaklamaya kalkmasıdır ama Börekçinin "benden sonra yap" demesi üzerine uygulamaya geçirmemiştir.

Bunun Dışında İmam Hatip okulları vardır. İmam Hatip okullarında ağırlıkla "bilim ve yabancı dil" verildiği ve "din'in 2. plana atıldığı" bilinmektedir.

***

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal "Samimi bir dindar" değil , "Müslüman bir gençlikte" istememiştir. Aksine bunları kesip atmak istemiştir. Harun Yahya'nın bunlar gibi bir çok aldatmacaları vardır fakat hepsine cevap vermenin luzumu olmadıgı gibi görüşünün diğer istismarcılar gibi nasıl çöktüğü ortadadır.

***

Bunlar gerçekler olduğu gibi Mustafa Kemal'i ağızına sakız yapanların çürütmeye kalkamadıkları konulardır. Onlar için Uydurulan sözler, Savaş öncesi sözleri ve Sansür yeterlidir.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank