content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

31 Mar

İYGAD Kazandı (!), Gazeteciler Kaybetti (!)

Cumartesi günü yapılan İYGAD (İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği) olağanüstü kongresinde aynı ekip yine kazandı.
Kazanan ekibin aşağıda yazacağım hikayeyi iyi okumasını ve aynı zamanda onu destekleyen siyasilerin, inşaat-çıların, müteahhitlerin, Kars, Ardahan il, ilçe ve köy dernek yöneticilerinin ve de aynı zamanda kimi CHP'lilerin de iyi okumasını diliyorum.

Bazen kazandığını zannedenlerin hayatın içersinde aslında kaybetmiş, kaybettiği düşünenlerinde aslında kazandığını görürsünüz. Çünkü zamanın bilgeliği ve saati asla şaşmıyor… Doğru ise, tarihin o bilgeliliği içersinde zaten ortaya çıkıyor…

Kimin kazandığını
görmek için acele etmeyin

Bugün için kazandığını zannedenlerin ve kazananlara destek verenlerin şu hikayeyi iyice okumalarını tavsiye ediyorum:
Çin’de köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış.Çok fakirmiş ama kralın bile kıskandığı bir ata sahipmiş. Kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama, adam satmaya yanaşmamış. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?" dermiş (birileri bu sözcükten ders alırlar mı?).
Bir sabah kalkmışlar ki at yok! Köylü ihtiyarın başına toplanmış.

- Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var ne atın…
- Karar vermek için acele etmeyin.                                                                     

Sadece ‘at kayıp' deyin, çünkü gerçek   sadece bu.

Ötesi sizin yorumunuz. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa şans mı bunu henüz bilemiyoruz.
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden, bir gece ansızın, at dönmüş. Meğerse çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler.

- Tamam, sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var.

- Karar vermek için yine acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.
Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmi-yoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?

Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden, 'bu adam sahiden budala' diye geçirmişler.
Bir hafta geçmeden, ihtiyarın tek oğlu vahşi atları terbiye etmeye çalışırken attan düşmüş ve bacağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun bir süre yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmiş ihtiyara.

- Bir kez daha haklı çıktın, bu atlar yüzünden tek oğlun uzun süre bacağını
kullanamayacak. Sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın.

- Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yorumunuz, sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.Birkaç hafta sonra düşmanlar kat kat büyük bir orduyla saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan herkesi askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu hariç büyün gençleri askere almışlar! Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş.

Giden gençlerin öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler gene ihtiyara gelmişler.
- Gene haklı olduğun kanıtlandı. Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki hiç dönmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer.
- Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa gelecekte ne olacağını kimse bilemez. Bilinen tek şey var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde… Bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu kim bilebilir ki?

Başbakan Erdoğan ve
Kılıçdaroğlu örneği…

Örnek, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 91' genel seçimlerinde İstanbul'da birinci sırada olmasına rağmen, ikinci sırada bulunan kişi daha fazla tercihli oy almasından dolayı milletvekili seçilemişti.

O gün milletvekili seçilse, İstanbul İl Başkanı ol(a)mayacak ve dolayısıyla 1994 yılında yapılan yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilemeyecek ve bugünkü geldiği noktaya gelmesi de mümkün ol(a)mayacaktı.
Büyükşehir Belediye Başkanı iken tutuklanmasa ve ardından 28 Şubat olmasa belki de ne AK Parti ne de li-derliği olacaktı. Birileri için zafer olan bir gün yenilgiye, birileri için mağlubiyet olan şey ise zafere dönüşebili-yordu.

Aynen Kılıçdaroğlu'nda olduğu gibi. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 2009 yerel seçimlerini kazansaydı, bugünkü konumunda ol-mayacak, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin İstanbul İl Başkanlığı'na geri dönmek istediğinde dönebilse, bugün partinin ikinci adamı olamayacaktı. Tekin'in İstanbul İl Başkanlığı'na dönüş yolunda önünü İstanbul İl örgütü kesmişti. O gün, Tekin'in il başkanlığına dönüşünü engelleyenler zafer kazanmış, Tekin de kaybetmiş gibiydi. Sonuç ise, herkes için tam tersi olmuştu.

Kazandığını zannedenler
kaybedebilir…

Tanrının sözü çok açık: "Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır."
Neyin şer neyin hayır olduğuna Tan-rı’nın yanılmaz adaleti karar veriyor. Ve o gerçek, hayatımızın içersinde yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Yani zamanın bilgeliği ve şaşmaz saati…
Yine diyalektikte olduğu gibi, olumsuzlanmanın olumlanması, olumlanmanın olumsuzlanması gibi…
Bizim iyi veya zafer gibi gördükleri-mizin zaman içersinde kötü çıkması, kötü diye gördüğümüz şeylerin ise aslında iyi olması, zaferin yenilgiye, yenilginin zafere dönüşmesi gibi…

İYGAD artık iflah olmaz!

Gelelim İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği'nin kongresine…
1- Altı aydır görevde olan arkadaşlarımız derneği Esenyurt dışına, CHP ve sol, hemşeri grubunun dışına ve de mesleğimizin en alt düzeyinde bulunan arkadaşlarımızı bir adım öteye götüremezler. (Diyecekler ki, arkadaşlarımızı aşağılıyor… Yerel gazeticiliğin gerçeğini bilmeden sorunları çözemezsiniz.)
Karşısındaki listeyi; kendisini solcu sayanlara sağcı, sağcı sayanlara solcu diyerek ve hemşeri ilişkileri üzerinden düzeysiz söylem üzerinden yürütenlere, gazeteciler derneğinde ülkedeki siyasi gelişmelerle ilgili konuşanlara, 'burada siyaset yapılmaz' diyerek alt bilinç düzeyi ile saldıranlar meslek örgütümüzü (derneği) bir adım öteye götüremezler.
2- Gazeteci Mustafa Küpeli'nin CHP'den milletvekili aday adayı olduğunu belirttiği açıklamasında; Dernek merkezinin bulunduğu Es Kule Alışveriş Merkezi'yle ilgili ve de Esen-yurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu ile ilgili yaptığı açıklamalar sonrasında, Sayın Kadıoğlu'nun Dernek Başka-nı Murat Abdullahoğlu'nu bizzat arayarak, 24 saat içersinde dernek mer-kezini boşaltılmasını istediğinde süklüm püklüm olanlarla bu işi yürümez.

3- Küpeli'nin basın açıklamasını yaptığı saatlerde İstanbul'da tutuklanan gazetecilerle ilgili yürüyüş yapılırken, İYGAD yöneticilerinin CHP'li bir adayın arkasında durmaları ise ayrıca ve oldukça manidardır. Dernek başkanının geceden sonra, başka hesaplarla Gürsel Tekin için yazdığı ve gönderdiği mesajlar ise, ortalıkta durmaktadır.

4- Kongre kararı almalarına rağmen 15 gün boyunca dernek merkezine, resmi internet sitesine ve dernek üyelerinin talep etmesine rağmen kongrede oy kullanacak delegelerin isimlerini veremeyen, kaç kişinin üye yapıldığı, kaç kişinin üyelikten silindiğinin belli olmadığı bir    kongre süreci yaşadık. Yapılan baskılar sonucu eski delege listesi ile seçime gitmek zorunda kalan bir İYGAD    yönetimi…

5- Kongre salonunda dernek başkanının üye sildiklerini ve üye yaptıklarını açıklamalarına rağmen, dernek sekreterinin utanmadan hiç üye yapmadıklarını ve hiç üye silmediklerini söylemesi yalanları…
6- Derneğin yaptığı dayanışma yemeğinin hesabını veremeyen bir yönetim… Geceden elde edilecek gelirle derneğe yer alacaklarını söyleyen ve gecenin masraflarını sponsorların karşıladığını söyleyen ancak 15 bin TL yemek ücreti için ödeme gösteren, gecede kişi başı yemek ücretinin 80 TL olduğunu açıklayan bir başkan… Geceden kalan paranın 3 bin 300 TL olmasına rağmen, yaptığı konuşmada ısrarla 4 bin 500 TL diyen bir başkan… Sadece bir belediye başkanından 7 bin 500 TL bilet ücreti alan ancak geceye 500 kişi katıldığını söylemelerine rağmen 11 bin TL biletten gelir olduğunu resmi rakamlarında belirten bir yönetim… Silivri'de bulunan bir günlük gazeteden 3 bin TL bağış çeki alan ancak hesaplarında göstermeyen ve gecenin hesabını veremeyen bir yönetim.

7- Kongrede divanın seçiminde parmakları bile doğru saymayan, salondaki havanın kendilerinden olmadığını düşündüklerinden dolayı kongreyi iptal etmeye kalkan, sonrasında mali müşavirlerinin müdahalesi ile kongreye devam etmek zorunda kalan bir    yönetim..

8- Karşısındaki listeleri sağcı ve solcu diye suçlayan, gazeteciler arasında politik ayrım yapan bir yönetim…
Sonuç olarak, İYGAD yönetimi Cumartesi günü yapılan kongre ile miadını doldurmuştur. Dernek Esenyurt içerisine hapsolmuş, hemşeri ilişkileri içersinde boğulmuş ve dar, çıkarcı ve mesleki kaygıların dışında başka hesaplarla hareket eden İYGAD iflah olmayacak bir yere gelmiştir.

Son söz: Gazetecilik kaygısı olan, meslek etiği diye derdi olan, mesleğin saygın bir yerde bulunmasını isteyen gerçek gazeteci arkadaşlarımıza açık çağrı yapıyorum. Yeni bir yol arayışı yapılmalı ve bugünkü yapı ile yollar ayrılmalıdır. Zafer kazandığını düşünenler; kendi dar grupçu ve birbirini tutmayan açıklamalarının içersine hapsedilerek, yeni bir çıkış yaratılmalıdır.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank