content

31 May

İstanbul’un Fethi Kutlamaları Üzerine

Bir önceki yazımda bu kutlama meselesinin altında yatan faşizan zihniyete ilişkin yazmıştım.
Şimdi bu konunu bazı noktalarına değineceğim.

İlkin şunu söyleyeyim ki, bir kentin fethinin yıldönümlerinin kutlanmasının bırakın siyaseten yanlışlığını, ahlaken de yanlıştır!
Bu nasıl bir ahlak, adalet ve siyaset anlayışıdır ki, başkasının elinden alınmış bir şehrin fethi üzerine kutlama yapılabiliyor?

İmparatorluklar döneminin savaşları, işgalleri, yurt edinmeleri, devlet yıkmaları, devlet kurmaları; bütün bunlar tarihsel dönemin gerçeklikleri.

Konstantinopolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti idi. Bu görkemli tarihi şehir, 1400’lü yılların Bizans’ında alabildiğine küçülmüş ve çürüyen bir şehir haline gelmiş.

Topografyası itibariyle belki de dünyanın en güzel şehri olan Konstantinopolis, birçok kuşatma görmesine rağmen 1453 yılında Osmanlı Padişahı Sultan Mehmed tarafından fethedildi. Ve burası Osmanlı milletinin (haydi daraltılmış ve günümüze tekabül eden anlamıyla Türklerin) vatanı oldu.
Tarihte kimileri vatanlarından kovuldular, kimileri yeni vatanlar kurdular vs.
Toplumlar değişti, yeni devletler kuruldu, üretim biçimleri değişti vs.
Peki, 2000’li yıllarda 500 yıl önce Bizanslıların elinden alınmış bir şehrin fetih yıldönümlerini kutlamak hangi akla hizmettir?

Bu nasıl bir ahlak ve adalet anlayışıdır ki, bugün Bizans soyunun devamı olan millete ‘senin elindeki şehri çatır çatır alarak bilmem neyini ne ettik’ dercesine kutlamalar yapılıyor?
Dünyanın neresinde böyle bir kutlama var?
Örneğin İstanbul’u 1918 yılında işgal eden İngilizler, hala buranın hâkimi olsalardı ve İstanbul’un 93. fetih yıldönümünü kutlasalardı ne düşünür, ne hissederdiniz? Veya İzmir’i 1919 yılında işgal eden yunanlılar, bölgeyi ülkelerinde katsalardı ve İzmir’in fethinin 92. yılını kutlasalardı ne düşünürdünüz?
Elinizi vicdanınıza koyarak cevap verdiğinizde, bunun utanç verici bir uygulama olduğunu göreceksiniz!

İçinizdeki dinci ve faşizan ‘ruhu’ gizlemek için bu kutlamaların gerekçesini, olayın tarihi öneminde aramayın!
Eğer olayın tarihi önemi üzerine vurgu yapılmak isteniyorsa bunun adın “kutlama” veya “Fetih Töreni” olmazdı.

İlkel piyes anlayışıyla fetih gösterileri yapılmazdı.
Fütuhat zihniyetinin hurafeci bir tarih algısı üzerinde kurgulandığı, nutuklar atıldığı, hamaset yapıldığı temsillerden ibaret bir kutlama yapılmazdı.

Eğer olayın önemi üzerine bir tören yapılacaksa, “İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınışının tarihsel sonuçları” veya “tarihe etkileri” gibi bir anlayışla yapılmalıydı.

Daha yeni yeni konferanslar düzenlenmeye başlandı. Kutlamalarda dünün ilkellikleri, yerini modern araç gereçlerin kullanıldığı (ışıklı su, lazer vs) gösterilere bıraktı. Ancak bu yapılanlar da doğru ve yeterli değil.

Burada aslolan zihniyettir.
Türk-İslam Sentezci zihniyette bir ötekileştirme, bir işgal, bir üstünlük ve her daim bir haklılık/doğruluk anlayışı vardır ki, bu durum, faşist tavırla örtüşür.

Şimdi gelelim şu tarihi önem meselesine.

Elbette İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınmasının önemli tarihi etkileri ve sonuçları olmuştur. Ancak bu, iddia edildiği gibi bir çağın kapanması ve yeni bir çağın açılmasına neden olacak kadar büyük bir olay değildir. Bu iddiayı dile getirenlerin tek bir tezi vardır: Buna göre, Konstantinapol’un Osmanlıların eline geçmesiyle buradaki bilim insanları Avrupa’ya kaçarak orada Rönesans hareketini başlatmışlardır. Böylece Ortaçağ kapanmış ve Yeniçağ açılmıştır.

Bu tezin hiçbir bilimsel yanı ve olgusal kanıtı yoktur.

O günün İstanbul 30 bin nüfusa kadar düşmüş ve çürüyen bir şehirdir. Bu tezi savunanlar nedense, Konstantinapol’den Avrupa’ya kaçmış 5 tane dahi bilim insanı ismi gösteremezler. Evet, kaçanlar vardır ve bunların içinde bilim ve sanat insanlarının olması da muhtemeldir.

Ancak Rönesans, prekapitalist yapılanmanın bir ürünü olarak doğar, gelişir. Bu çağ değişimi meselesi birkaç fatihin veya bilim insanının işi değildir. Aydınlanmanın başlangıcı olan Rönesans, kentsoyluluğun yani burjuvazinin gelişmesine paralel olarak çıkar. Bu, yeni bir toplum yapısının doğmasının işaretidir.

İstanbul’un Fethi Kutlamalarında o kadar hamaset yapılırken nedense o günün nüfus, asker rakamlarından; özellikle şehrin 3 gün yağma edilmesinden, tecavüzlerden hiç bahsedilmez. Tersine böyle bir durumun olmadığı söylenir!

Fatih Mehmed, Osmanlı padişahlarının içinde en zeki ve en aydınıdır.
İstanbul’un fethi, Osmanlı’nın devletten imparatorluğu geçişidir. Ve Osmanlı, işte o zaman Yeni Roma olmuştur.

Osmanlı, İstanbul’u fethetmiş ama Bizans’ta Osmanlı’yı özellikle devlet yapılanması alanında fethetmiştir! Fetihten sonra Padişah Fatih’in kucaklayıcı, dengeli ve milletler sisteminin gereği olan politikaları doğru olarak yürüttüğü övgüye değerdir.

Bu, şu anlama gelir: Uygarlıkların birbirini ötelemediği, tersine bir sarmal halinde geliştiği gerçeği ortada dururken, 2000’li yıllarda böylesi ilkelliklerle uygarlık düşmanlığı yapmanın gereği yoktur.

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank