content Eşref Zeki PARLAK İstanbul/Üsküdar doğumlu olup memleketi Trabzon/OF'dur. Okan Üniversite İçmimarlık lisans eğitimini almaktadır. Lisans programının ilk senesinde İçmimarlık Bölümü Öğrenci Temsilcisi seçilip hemen ardından yapılan Fakülte Temsilciliğinde Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Başkanı olmuştur. Bilgi yelpazesinin geniş olmasına önem vererek her konuda araştırmalarına devam etmektedir. Özellikle insan psikolojisi üzerine 2002 yılından beri araştırmalar yapmaktadır. Bunun yanında felsefe, siyaset, bilim ve dini alanlarda kapsamlı araştırmaları bulunmaktadır. Geniş bir kitap arşivi bulunmakla birlikte güzel konuşma sanatı üzerine kendisini çeşitli kaynaklardan geliştirmiştir/geliştirmeye devam etmektedir. 7 Eylül 2008'de Türk İç Mimarlar Grubu'nu kurmuştur. Kısa süre içinde 4000'i aşkın üyesiyle Türkiye'nin en büyük ve en kapsamlı içmimarlık grubunu(Türk İç Mimarlar Grubu) kurmuştur. Birçok dernek ve klüpte üyeliği bulunmakla beraber Ataşehir Trabzonlular Derneği'nin kurucu üyelerindendir. Alanında ün yapmış sanat hocalarıyla çeşitli sanatsal aktivitelerde bulunmaktadır. Bunun yanında çeşitli gazeteci, köşe yazarlarıyla araştırmalarda bulunmaktadır. Yabancı dil olarak İngilizce bilmektedir. Eşref Zeki PARLAK
28 Tem

Güneş Batarsa Ortalığı Karanlık Kaplar

Bu yazının tamamını atlamadan okuyup, merdivenin son basamağına ulaştığınızda inşaAllah mesajı almış olacaksınız...

Sevgili okurlarım, dostlarım, kardeşlerim,

Ele alınması gereken birçok ÖNEMLİ konularım var. Hepsini biriktirdim. Ve inşaAllah en kısa sürede sizlerle paylaşmayı arzuluyorum.

Ardı ardına gelen şehit haberleri hepimizin yüreğini dağladı. Türkün de, Kürdün de, Lazın da, onun da bunun da...

Şehitlerimize Yüce Allah (C.C.)'dan rahmet, ailelerine ve bizlere de sabır diliyorum.

İnşaAllah PKK ve arkasındakilerinin tamamının kökünü kazıyacağız. Onlar kendilerini galip zannediyorlar. Ama bilmiyorlar ki hep maluplar. Ve kazanan hep biziz...

Elhamdülillah...

İşte tüm bu olaylar yaşanırken, mutlaka ama mutlaka okumanız gereken bir yazıyı sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

Bu önemli yazıdan ibret almamız dileği ile,

 

Eşref Zeki PARLAK 

 

***

 

25 - EKİM - 1993
Hekimoğlu İSMAİL 

MENZİLDE BİR GÜNEŞ BATTI

"Menzil, varılacak yer demektir. Hiç kimse
"Falan yere gidin" demedi, herkes oraya akın akın gitti. Evvela devlet gözetledi:

"Ne oluyor?" diye, sonra Muhammed Raşid
Efendi'yi gözetim altına aldı, sorgulaması yapıldı:

-Biz, kimseye gelin demiyoruz, onlar
kendi istekleriyle geliyorlar. Onlara bir şeyde söylemiyoruz...

Şeklinde ifade verdi fakat, yakasını bir türlü
bırakmadılar. Neticede o bizi bıraktı, dünya
yurdundan ahiret yurduna göçtü.

"Allah indinde din İslâmiyettir" buyuruluyor, "Allah dinini kıyamete kadar koruyacaktır" deniyor. Halbuki İslâmi eğitim hemen
hemen yok edilmiş, günah selleri sevapları da alıp götürmüş, ortada ismi Müslüman fakat Avrupa hayatı yaşıyan insanlar kalmış...

Bu durumda İslâmiyet nasıl devam edecek?
Sebepleri yaratan Allah, bazan sebepleri aşarak icraatını sürdürüyor. Menzil'de bunun tatbikatını gördük.

Menzil Urfa yolu üzerinde, Urfa'ya yakın bir yer. Eskiden burası bir bozkırmış, Raşid Efendi'nin dedesi buraya gelip, gayet basit
evler yapmışlar,birkaç haneden ibaret bir belde kurmuşlar. İşin en önemli yanı buradan bir su çıkmış, tadı değişik amma güzel. İçmeye, temizliğe, bahçe sulamasına yetecek kadar.

Sanki kendi kendilerini sürgün etmişler,
şehirlerden kaçıp, ıssız bir yerde ikamete
başlamışlar. Fakat milyonlarca insanın bulunduğu şehirlerde kendilerini yalnız hissedenlere inat, bunlara hergün binlerce insan akın akın ziyarete gelmiş.

Evet, orada bulunduğum üç gün içinde, hergün otobüsler, taksiler, minibüsler dolu insan gelirdi. Mahşeri bir kalabalık vardı. Bu insanları oraya çekip getiren neydi? Niçin geliyorlardı? Yaz, kış demeden,
yorgansız, yataksız camide veya şurda burda nasıl yatıyorlardı? Ne yiyip, içiyorlardı?

Evet, Islâmî öğretim ve eğitim yok edilirken, Müslümanlar sebeplerin dışında, Islâmiyet'le müşerref olup, İslâmiyet'in hakkaniyetine alenen inanıyorlardı.

Raşid Efendi, pek konuşmazdı, vaz-ı nasihatte bulunmazdı.

Sadece imamlık ederdi.Amma onu gören kötü alışkanlıklarını terk eder, bazıları sakal bırakır, dinî kıyafetler içinde işine bakardı. Nasıl ki mıknatıs, demir cinsinden şeyleri mıknatıslandırırsa, o da yanına
yaklaşana İslâmî hayatı aşılardı. Bu, elbette Allah vergisiydi. İslâm'dan uzaklaşan bir kısım kullarını Allah, bu şekilde İslâm'a çekiyordu. Her ırktan, her mezhepten, hatta her dinden insanlar gelirdi, bunları getiren sebebi anlatmak mümkün değil, amma giden bir daha gitmek ister, sevdiklerini de götürürdü.

O, seyyiddi, ali beyttendi. Bu noktada düşünüyorum: Hazreti Ali'yi sevdiğini söyleyen, onun soyuna hürmetkâr ve bağlı olan Alevîler, bu seyyidler kervanına tâbi olsalar gerçek mânâda Hazreti Ali'ye de tabi olurlar. Seyyidler çok önemlidir, onlardaki hal ve tesir
daha başkadır.

Raşid Efendi Arapça, Türkçe ve Kürtçe bilirdi, Menzil'de Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı, kardeş kesilirdi. Böylece millî derdimizin dermanı idi, bir kısım bürokratlar kadrini bilmedi.
Osmanlı Devleti'ni asırlarca ayakta tutanlar
Raşid Efendi gibi kimselerdi. Türkiye, bunların kıymetini bilmediği için. şimdi başımıza PKK olayları çıktı. Çünkü Islâmiyet'i yaşamaktan başka bir gayesi olmayan Raşid Efendi ve onun gibiler sürekli gözetim altında
bulunduruldu, sürgün edildi, ifadesi alındı, kısacası rahat bırakılmadı, olaylar PKK'lılara malzeme oldu. İslâmiyet her ırkı, her mezhebi, kısacası Müslümanlar'ı kardeş ederken,
bugünkü kavmiyetçilik, kardeşi kardeşe düşman etti. Raşid Efendi gibilere imkân tanınsaydı Güneydoğu hadiseleri olmazdı.

Dedik ya, "O seyyiddi". Seyyidler kervanı yollarına devam edecek, bu kervana katılanların dünya ve ahiretleri cennet olacaktır inşaAllah. "

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank