content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

22 Ağu

Emperyalizmin Ortadoğu Kumarı

Emperyalizm kavramı içi boş, heryerde kullanılabilen, masalımsı bir kavramdır. Yanı sıra gerçeklik payı yüksek, toplumsal bir olgudur. Türk-SoL'unun ve Kemalizm'in kendince dizayn ettiği Emperyalizm kavramı masalımsıdır. ve toplumsallığı olmayan bir meyandadır. Bunu detaylıca ortaya koymak ve tartışmak için, uzunca bir çalışmaya ve farklı bir başlık altında detaylandırmaya ihtiyaç vardır. Şu bir gerçektir ki, Emperyalizmin kıblesi paradır. Emperyalizmin ahlakı da, dini de, imanı da paradır

Bu nedenle ahlak olarak pragmatizm denen faydacı ahlakı esas alır. Böylece denilebilir ki, her insan emperyalist ahlakın kurbanıdır. Buna Solcular başta olmak üzere; Kültürel Emperyalizm olan Sovyet Sosyalizmi dahildir. Zira Sovyet Sosyalizminin anası da Batı Kapitalizmidir. Bu kavram kargaşasını daha fazla deşmeden; Emperyalizm ve Kapitalizmin temelde toplumsal, kültürel, ahlaki, felsefi birçok temeli olduğunu vurgulayarak, olayın siyasi kısmına değinmek isterim.

Batı Emperyalizmine göre hepimiz alt-kültürü temsil ederiz. Onlar ise üst-kültür olarak tasarlanan "Helen Kültürünün" devamı olan Yüksek Demokrasi ve Liberal Ekonomi standartını yakalayan, yüksek kültürün temsilcileridir. Bu nedenle hepimiz "geri toplum" olarak algılanırız. Hiçbirimiz bu kültürü henüz yaşamaya layık değiliz. Kendilerine alternatif olarak gördükleri Sosyalist Blog en büyük düşmandır... Çünkü kendi içlerinden çıkmış, ekonomik alternatif sunan, doğu kaynaklı bir kuram olmakla birlikte, kültürü Batı tarafından kanalize edilen devlet eksenli bir yapıdır.

Buna rağmen Sosyalizm her zaman tehlikelidir. Çünkü Batı Kültürünün en büyük temeli serbest piyasaya dayanan kapitalizm/liberalizm olan sermaye hakkıdır. Sosyalist Blog 1990'lara doğru çöküşe girdiği zaman, ona ekonomik hiçbir alternatif yoktu... İslam dahil hiçbir ekonomik engel yoktu. Ancak İslam'ın kültürel, hukuki açıklamaları, ideolojik perspektifi ciddi bir engeldir Emperyalizm için. ABD'nin İslamla fikri mücadelesi sürmekle beraber; ideolojik, siyasi, kültürel her yönden saldırısı doğal olarak gelişecekti. Başta "parçala, böl, yönet" taktiğinde gelişen emperyalist kuşatma, daha sonra çıkmaza girecekti. Nitekim temelleri medeniyetler çatışması olan bu proje başarılı olmuyordu. Irak, Afganistan örneğinde ABD büyük yenilgi yaşayarak umutsuzca çekilmiştir.

Yanı sıra ABD' Parlementosunun "kısa vadeli mücadele" olarak ifade ettiği bu mücadelenin, "uzun vadeli" süreci yeni başlayacaktır. Bu nedenle "çatıştır, savaştır, birini destekle ve başar" taktiğinde karar kılacaktır daha sonra. Birçok yanlış analizin bütün darbeleri emperyalist darbe olarak nitelemesi yanlıştır. Örneğin Adnan Menderes darbesi saf Kemalist bir darbedir. Ancak takip eden 12 Eylül Darbesi tümüyle Emperyalizmin Sosyalizm ile açık savaşıdır. Yine takip eden 28-Şubat ve Radikal İslamla mücadele taktiği İslamla mücadelesinin bir ürünüdür. İran'ı merkeze alan Emperyalist mücadele için Türkiye bir engel değildir. Bunu bilmek istemeyenler olabilir tabi. Ancak ABD'nin tüm savaşı İran'a dönük gelişmiştir.

Saddam'ın şahsında İran'a savaş açarak en büyük ayrıştırma, çatıştırma, kapıştırma operasyonu başlamıştır. Esası ise Şii-Sünni kavgası ekseninde İslamcılığı mahküm etmek olmuştur. Nitekim o dönemde Kürdleri İran'a karşı kullanmak isteyen ABD umduğunu bulamamış ve Halepçe'yi kapsayan Enfal denen katliama imza atmış, bizzat Saddam'a kimyasal silah temin ederek Kürdleri sindirmeye çalışmıştır. Yine PKK'yi ha bire İran'a karşı ve bir piyon gibi kullanmak isteyen ABD'nin istekleri başarısız olmuş, Mossad'ın eliyle Apo'yu Türkiye'ye teslim ederek, kendince PKK'yi tarafına çekmeye çalışmış ve başarısız olmuştur. Yanı sıra her zaman Kürd kartını da kayıp etmek istemeyen bir emperyalist irade de vardır. Bunu da bir kenara yazalım.

Kürdleri ne destekle, ne kayıp et; ama her zaman bir şekilde kullanabileyim mantığıyla hareket etmişler ve büyük hayal kırıklıkları yaşamışlardır. Şii-Sünni kavgasının en yoğun şekilde ortaya çıkacağını tahmin edilemeyen "Arap Baharı" muamması ise, kaç yıl geçtikten sonra, Emperyalist kuşatma olduğu iyice ortaya çıkmıştır. Buna kaos teorisi denilebilir. Evet, kaos; Emperyalizm kumar oynuyor!

"Ilımlı İslam" üzerimde konuşacak olursak; her zaman anlaşılmayan, sıkça tekrar edilen bir kavram olmasına rağmen, kimse tarafından doğru-düzgün anlatılmaya ama bir gerçek olan bir projedir. Bu projenin temeli, uysal müslüman üzerine kuruludur. Evinde namazını kıl, kandillerini kutla, demokrasiyi kabul et ama kanunen islamı kabul etme. Herşeye evet ama şeriata hayır. Görünüşte her insanın, daha doğrusu her solcunun, kemalistin, yurtseverin veya laikin karşı çıkmaması gerekn bir şeydir bu. Sonuçta yüzyıldır kemalistler böyle bir müslüman istiyorlardı. Ama gel gör ki, bütün insanlar "ılımlı islam" denince karşı çıkarlar. Konu Ilımlı İslam değildir elbette, konu müslümanın nasıl müslüman olacağı değil; insanlardaki mücadele ve devrim ruhunun bir şekilde kanalize edilmesi, camilere kapatılarak, ortadoğu halklarının umutsuzca Amerika'nın uygulamalarını meşru bilmesi ve çatışma ortamına bilmeden girmesidir.

ABD'nin Ortadoğu'da istemiş olduğu yeni politika, özünde Amerika Demokratlarının bir politikasıdır. Cumhuriyetçilerin savaşçı, vahşi kapitalist saldırıları; ABD'nin dış politikasını uzun vadede zedelediği için; ABD'nin derin eller, Obama'nın şahsında daha farklı bir düzeyde sürdürmek istedi. Turkiye' ABD'nin her zaman üssüdür. Rusya'ya karşı, Sosyalizme karşı; Kore'de ve 12 Eylül'de en aktif biçimde Türkiye'yi üs olarak kullanbilmiştir. 90'lardan sonra Refah Partisini kullanmak istemiş, lakin Erbakan bu görevi yapamayacağı için, 28 Şubat ile tasfiye edilmiştir.

Aslında Erbakan ABD için tehlikeli değildi. Sadece kullanışlı bir isim değildi. ABD'nin derin politikasının farkında olan -zamanın İstabbul Belediye Başakanı Tayyip Erdoğan, kendisini -adeta ABD'ye sunmuştur. Bütün tavırlarıyla, ABD'nin isteklerini gıdıklayarak Başbakan olana kadar, kendisine müsaade edilmesini sağlamış; ve artık ABD'nin işine yaramayan Kemalist Ordu'nun kuşatılmasını sağlayabilmiştir. Kemalizm ABD için tehlike değildir. Hatta ABD'nin tam da istediği bir modeldir. Ancak, ABD'nin Ortadoğu hayalleri için, Kemalizm nört damardır. O yüzden ABD için Ilımlı İslam projesini, Radikalizme karşı kullanabilecek bir akım lazım olacaktı ki, Erdoğan cambaz tavırlarıyla bu tabeplerini en iyi şekilde karşılamayı garantileyebilmiştir. Gerek Radikalizm ile askeri operasyonlarda, gerekse fikri operasyonlarda; Tayyip ve onun yumuşak kanadı Cemaat en aktif biçimde çalışmışlardır.

Türkiye'nin simasında görülen Osmanlıcılık, ABD için büyük bir fırsattı... Bu fırsatı Mevlanacı, Cemaatçı, Ilıman İslamcı kanat üzerinde yürütmesi muazzam bir başarı olacaktı... Oysa ABD'nin ulusal güvenliğini ön plana çıkarıp, sadece Ulusal davranması; Avrupa Ülkeleri için uzun vadede pek anlam ifade etmemektedir. Örneğin, Avrupa ile ABD Ortadoğu ile mücadele noktasında farklı düşünmekteler. Avrupa için Ilıman İslam ile Radikal İslam arasında büyük farklar yoktur. Ilıman İslamın takkıye ile yaklaştığını, en ufak fırsatında büyük bir sıçramayla Radikalleşebileceğini biliyorlar.

Hatta İsrail bile bu görüştedir... Bu nedenle Avrupa ile İsrail'in Ortadoğu projesi temelde savaşa dayanır... Savaştır, çatıştır ve idare et... Ortadoğu'da ne kadar savaş o kadar para; ne kadar çatışma o kadar güç kaybı formülünde birleşiyorlar. Nitekim Avrupa'nın "Gezi Parkı" veya "Gazi Parkı" örneğinde Erdoğan'a göz dağı vermesi anlaşılırdır. Gezi Parkı'nın insani, sosyolojik ve "iç siyasete" dönük siyasi yönü ayrı bir değerlendirme olmakla birlikte; Avrupa'nın ısrarla arka çıkması, desteklemesi, hatta Türkiye'yi kaosa sürükleyecek düzeye vardırması manidardır. Burada Erdoğan'ın boyunu aşan işlere kalkışmaması gerektiğinin anlamını taşıyan bir mesaj gördük... ABD'nin Mısır'da "İhvan-ı Müslim'in"i başa getirmesi de ayrı meseledir. Çünkü Mısır Ordusu zaten ABD Ordusudur. Tüm mali, ekonomik zemini onların elindedir. Orada Mursi'nin başa getirilmesi bir deneme süreciydi.

Hatta o süreçte Erdoğan özenle Mısır'a gidip, onlara "Laiklik kötü birşey değildir" vermişti, Mısırlılar ise şiddetle karşı çıkmışlardı... Türkiye üzerinden hiçbir yere Ilımlı İslam fikriyatını götüremeyeceğini anlayan ABD, Ilımlı İslam projesinden tümüyle vazgeçip, darbeyi bizzat yaparak ve katılarak yönetmiştir. Mısır'da bir darbe olmuşsa, bundan ABD'nin haberinin olmadığını düşünmek saflıktır, çünkü o Ordu ABD'nin ordusudur. Görünüşte Mısır ordusudur, ama esasta bütün komutanları dahil, mali kaynakları ABD tarafından sağlanır.

Şimdiye kadar gelişen süreci kısaca değerlendirdik. Peki, ama bu çok uzun bir konudur. Örneğin Suriye, Tunus, Kibya, Suudi Arabistan, Irak, Kürtler ve Ortadoğu'da süren Emperyalizmi kumarı çok derindir. Aslında sanıldığı kadarı, Emperyalizm yönetmiyor, kumar oynuyor! Kayıp edebilir de... Eğer halklar arasında ciddi bir proje gelişirse, ki emareler öyle görünüyor, Emperyalizm Ortadoğu'yu kayıp eder. Peki, ama Batı Emperyalizm kayıp eder; ama yanı sıra diğer uçta duran farklı bir Emperyalizm vardır. O da Kültürel Emperyalizmin takipçisi olan Rusya-Çin Bloğunun Emperyalizmidir. Bunu da ayrı değerlendirmek, çözümlemek ve tartışmak gerekir.
Zend Mazdek
www.mazdek.com

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank