content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

12 Nis

Eğtim İle Öğretimin Arasını Açmak (!)

Tevhid-i Tedrisat bir kanundu ve birleştirildi anne olacaklar ve baba olacaklar birleştirildi. Ne anneler anneliği öğrenebildi ne de babalar babalığı öğrenebildi. Bu gün birçok batı eğitim sistemi kızlarla erklerin aynı sınıfta ders görmesini pedagojik olarak yanlış kabul etmektedirler. Yanlış mı? Haklılar… Bu gün okullarda yaşadığımız sorunları yüzdeye vurduğumuzda bunun böyle olduğuna bizde şahit oluruz. İki insan cinsi belli dönemde ateş ile barutun yan yana durması kadar tehlikeli olmaktadır.

Evet, bir ayrım yapılmalıydı bu kız öğrenci erkek öğrenci ayrımı kadar eğitim öğretim ayrımı olmalıydı. Bu iki kavram bile ayrı ayrı harflerle başlarken bu kavramlardan aynı işlevleri beklemek dil bilmemek kadar pedagoji bilmemektir. Eğitim, gönül eksenlidir oysa öğretim zihin eksenli bir eylemdir. Tüm pedagoglar teslim eder ki eğitimi kazanmak için takip edilen yöntem ve teknikleri farklı iken öğretimi kazandırmak için olanlar da farklıdır. Eğitim donanımına sahip olmayan bir öğretmeni sınıftakileri eğitmek için gönderirsek sonuç malumdur. Öğretim donanımına sahip olmayan bir öğretmen de öğretimi sınıftakilere kazandıramayacaktır. Bir kişiden hem birini tıraş etmesini hem de aynı kişiye elbise dikmesini istemek ne kadar makulse;  bu işte o kadar makuldür.

Eğitim, bir toplumun inancını ve toplumsal değerlerini kişinin davranışlarına yansıtabilmektir. Her toplumun eğitimi faklıdır öğretimi aynı olsa da… Eğitim bir gönül işidir; öğretim ise bir zihin işidir. Gönlün ilkeleriyle; zihnin ilkeleri benzerlik gösterse bile aynı ilkeler değildir. Eğitim ile öğretimi birlikte gerçekleştirmek zor olsa da imkânsız değildir. Öğretimi, inanç ve toplumsal değerlerimizle şekillendirirsek bunu başarabiliriz. Özellikle Osmanlı’nın yükselme dönemlerinde kurulan medreselerde bunun örnekleri verilmiştir. Günümüzde bunu bu şekilde hayata geçirmek hem hukuki hem de siyasi olarak imkânlar dâhilinde değildir. Tek seçenek var farklı zamanlar da hatta mümkün mertebe farklı mekânlarda eğitimin ayrı ve öğretimin ayrı yapılmasıdır.

Yaşadığımız çağda aile bireyin eğitim işlevini yitirmiştir. Hatta iyi bir gelecek arayışı için aileler eğitimi belli dönem paranteze almışlardır. Bu belli dönemde öyle bir dönem ki bu dönem bireyde sorumluluk bilincinin oluşması gereken dönemdir. Bir gerçek hatta gerçek olmanın ötesinde bir ihtiyaç var o da toplumun ve bireylerin yarınları için bireylerin eğitilmesi ihtiyacıdır. Üstelik bu ihtiyaç zamanında giderilmediğinde telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşmamız mümkündür. Toplumların kendi inanç ve değerlerine yabancılaşması süreci bu ihtiyacın zamanında karşılanmamasından kaynaklanmaktadır. İki seçenek var ya bu ihtiyacı biri üstlenecek bunlar ya ailelerdir ki zannımca bu mümkün görülmemektedir. Ya da bu ihtiyacı kendi hayatiyeti için devlet karşılamak zorundadır. Bu konuda kurumsal olarak ne yapılmalı?

Zorunlu eğitim kararı sadece bir takım uluslararası kriterler ayak uydurabilmek için alınmış bir kavramdır. Zorunlu eğitim değil aslında planlanan ve yapılan zorunlu öğretimdir. Oysa yan yana gelmeyecek iki kavram vardır ilki öğretim diğeri zorunluluk. Elbette bir toplumun vatandaşlarına temel okuma, yazma ve işlem bilgisini kazandırmak devletin asli görevlerindendir. Bir altın kural vardır eğitilmemiş insana öğretemezsiniz. Eğitilmemiş insana öğretmek ise hırsıza kroki vermek demektir. Ülkemizde sorgulanmayan birkaç ilkeden biri de Eğitim Temek Kanunudur. Bu kanuna bakıldığında şekilsel belirlemelerin % 80, nitel belirlemelerin ise % 20 civarlarında olduğu görülmektedir.

Ülkemizde eğitim ve öğretimin önem ve önceliği olması gerektiğinden farklıdır. Hatta öğretim kutsanmış; eğitim ise sembolik kalmıştır. Disiplin uygulamaları ise inanç ve toplumsal değerlerden ziyade ya kişilerin keyfi belirlemeleri ya da kurum işleyişinin aksamaması eksenli olmuştur. Öğrencinin arkadaşına ya da öğretmenine küfretmesi suç ve bu suç sınıf sınırları ya da idarenin kapsam alanında işlendiğinde suçtur. Öğrenciye inancı ve toplumsal değerlerine uygun hareket edip küfretmemesi gerektiği değil okulda küfredilirse disiplin suçu olacağı kodlaması yapılmaktadır. Bu kodlamada inancı ve inancının model insanlarının yasaklama gücü değil disiplin kurulunun cezalandırma gücü vurgu yapılır.

Eğitim lise gelmiş öğrenciye verilmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Lisedeki bir öğrenci kendisine kurallar konulmasını istemez ve buna sürekli tepki psikolojisi ile karşılık verir. Aslında öğrencinin tepki göstermesi bizim istediklerimizin ne kadar öğrenci için meşru olup olmadığıyla doğru orantılıdır. Tüm bunlarla birlikte bizim bilmem hangi sıralamada şu noktada olmamız gerektiği için şu dersleri, istemesen de, anlamasan da öğrenmek zorundasın komutuyla fıtratında olan ahlak bastırılmaktadır.

12 yıllık eğitim sürecine bakınca eğitim ile ilgili tek değerlendirme ve sınıflandırma kanaat notudur. Kanaat notunu da yüksek vermek bir teamül, düşük vermekse cesaret işidir. Sınıf içinde değerlendirme yaparken de baskın değerlendirme öğretim eksenlidir. Bir öğrenci edepli de olsa ona verebileceğiniz not en fazla 10 puandır. Yüksek verilmesi durumunda bir yaptırım ile karşılaşılabilinir.

Velilerin önceliği de iyi bir öğretim sonucunda elde edileceğine inanılan bir meslek. Çocuğunun öğretmene, öğrenciye karşı davranışını merak ederek okula gelen veli sayısı bir elin parmakları sayısı kadardır. Sınava hazırlık için olan kuruluşlar artık okullardan baskın haldedir. Bu kuruluşlar ticari kaygılarla öğrencinin sadece öğrenim potansiyelini ve öğrencinin ay sonunda getireceği aidatını düşünerek hatta şirin görünerek hem çocuğun davranışlarını göz ardı etmekte hem de sürekli okulun ikinci planda kalması telkinini yapmaktadır. Burada da öğretim kutsanmıştır.

Öğretmenlerde hem bir müeyyide ile karşılaşmamak hem de  “her koyun kendi bacağından asılır” mantığıyla hareket etmektedir. Birçok öğretmenin önceliği öğrencinin dersi dinlemesi ve verilen ödevlerin yerine getirilmesidir. Aynı inanca öğretmen ve öğrencinin namazlarını kılıp kılmadığı gündemlerinde değildir. Öğretmen küfür değil sadece kendisine edilen küfre tepki verir. Oysa bizim toplumsal değerlerimizde eğitimin oturma ile başlar. Küçük hele hele bir öğrenen kişi büyüğün kendisine bir şey anlatanın karşısında bacak bacak üstüne atması hoş karşılanmaz hatta bu onun için bir özgürlük alanıdır. Oturmasına karışmadığınız öğrenci sizi davranışlarına karıştırmaz. Eğitilmemiş bir öğrenci için hak sahibi olan kendisidir. Eğitilmiş bir öğrenci için ise hak sahibi hocasıdır. Eğitimi sembolik hale getiren, eğitimi paranteze alan toplumlar mutlaka bedel öderler. Bedel ödememek için…

İlköğretimin ilk kademesinde temel okuma, yazma ve hesap yapma eksenli bir planlama yapılmalıdır. İlköğretimin ikinci kademesinde toplumun inanç ve değerleri çerçevesinde bir eğitim planlamalı ve bu dönemde baskın olan değerlendirme öğrenciye inanç ve toplum değerlerini davranışa dönüştürme amaçlı olmalı ölçme değerlendirmede bu eksenli olmalıdır. Başlayarak eğitim temelli bir planlama yapılmalıdır.

Mutlaka ilköğretimin ikinci kademesinin başlangıcında veli ile bir etik sözleşme yapılmalı ve velinin beklentileri belirlenerek eğitimci ve veli birlikteliği sağlanmalıdır. Nasıl ki sağlık hizmetinde kalite için doktor seçile biliniyorsa bu dönemde de veli eğitimci seçmelidir. İlköğretimin bu kademesinde eğitimcilerde belli kriterler aranmalıdır. Toplumun inanç ve değerleri konusunda temel bilgilere sahip olmak ve affedilmiş ya da cezası çekilmiş yüz kızartıcı bir suçtan hüküm giymemiş olmak. İlköğretimin 5.ve 6. Sınıfında öğrenciye bunlar kazandırılırken 7. Ve 8. Sınıfta ise temel derslerin bilgi donanımları kazandırılmalıdır. 8. Sınıfın ikinci yarısında öğrenciler belli kriterlere uygun meslek sahibi insanların yanında hayatı ve mesleği tanımaları sağlanmalıdır.

Eğitimciler mutlaka öğretim yapan öğretmemelerden daha az maaş almalıdır ki isteklilik ve fedakârlılık düzeyi belirlenebilsin.  Arada ki ücret farkı makul ve minimum miktarda olmalıdır. Eğitim yapan zaman planlamasını kendileri yapmalıdır. Hayatı tanımaları için belirlenen meslek sahipleri de öğrencileri davranış olarak değerlendirmelidirler.

Eğitim paranteze almak toplumların intiharıdır. Öğretimi kutsallaştırmak gönüllerin üretkenliğini yok edip hadım etmektir… Kimileri eğitir kimileri de öğretir yeter ki ikisini herkesten istemeyin. Kız erkek eğitimi birleştirildi aralarındaki yakınlık onları her gün bir bir öldürüyor. Gelin onları yaşatabilmek için eğitimle öğretimin arasını açalım (!) 

Bilgi Aktivasyon Uzmanı

Ercan Harmancı

ercanharmanci@hotmail.com

 

 

 

 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank