content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Şub

CHP’de Yol Ayrımı… Ve Önder Sav’ın katkıları…

Öncelikle Önder Sav’a tüm CHP’liler teşekkür etmeli-ler. Neden mi?
Bir, Baykal’a yönelik operas-yonun arkasında öyle ya da böyle Sav’ın bilgisi olduğunu ve bilgisi dahilinde

yapıldığını düşünüyorum. Birinci gerekçem bu.
İki, Baykal’ın Genel Başkanlıktan uzaklaştırılması, yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesindeki işlevi nedeniyle.
Üç, MYK ile ilgili yaptığı hamle sonucu Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki etkinliğini güçlendirdiği için.
Dört, Tüzük Kurultayı talebinde bulunarak, demokratik bir tüzüğün yapılmasına dolaylı olarak katkı sunduğu için.
Son olarak, CHP’de değişim ve dönüşümün önünü bir kez daha açtığı için.
*****
Hayat böyle bir şey işte. Sizin ne istediğiniz değil, hayatın ne-reye doğru akmak istemesiyle alakalı değişim. Ve siz istemeden değişimi engellemeye çalışmak için attığınız adımlar, değişimin hızla akmasına neden olabiliyor. Ve bazen değişim istemeseniz de hayat sizi oraya götürüyor.
Düşünün, daha düne kadar Baykal’ın gönderilmesindeki işlevinden dolayı parti içinde kazandığı saygınlığa bakın, bir de bugün geldiği noktaya bakın.
Önder Sav’ın dünkü, yaptığı açıklamada “Onlar kiracı biz ev sahibiyiz. Sel gider kum kalır. Kimin sel kimin kum olduğunu göreceğiz” sözüyle partiden gideceğinin de ve bu konuşma CHPyi tapulu mülk kabul etiğinin göstergesidir.
Ve dün yapılan kurultayla delegeler, tapulu mülkün sahiple-rine kırmızı kart göstermiştir.

Kılıçdaroğlu,
delegeye yönelik konuştu!

Pazar günü yapılan kurultay ile statükocular partiden ya tasfiye olacaklar ya da ayrılıp, yeni bir parti kuracaklar. Aynen 1970’de olduğu gibi…
Tarihi bir hatırlatma yapayım. CHP’de 12 Mart faşizminin ardından Ecevit rüzgarı ile parti değişime doğru yelken açtığında, parti içersinde bir gurup ayrılarak yeni bir parti kurmuşlardı.(1)
Ve o parti bugün yok. Ve ilginçtir o yapı ayrıldıktan sonra, CHP daha da büyüdü. 1973’de ise yüzde 33 oy alan parti dört yıl sonra yapılan seçimlerde yüzde 41.3 oy alıyordu. Anlayacağınız, parti içindeki statükocular ayrıldıktan sonra, parti daha da büyüyebilmişti.
*****

Dün yapılan Tüzük Kurultayı’na katılmayanlar öyle ya da böyle tasfiye olacaklar. Şayet, Baykalcı ve Savcı delegeler tabandan güçlü olsalardı, Kurultay salonuna binlerce insanla gelirlerdi. Ve şunu görmek gerekiyor ki, muhalifler parti içindeki etkinliklerini, delege dışında bugün için yitirmişlerdir.
*****

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması daha çok, delegeye ve partiye yönelik ajitasyona yönelik bir konuşmaydı. Satır aralarında ise CHP’nin nasıl bir politika yapması gerektiğine yönelikte mesajlar vardı.
Kılıçdaroğlu, değişim ve dönüşüm istedi. Ancak konuşmasının bir yerleri de CHP’nin değişmez ve statükocu olduğuna, Cumhuriyet değerlerine yönelik idi. Bunu ise kongredeki heyecanına ve çoğunluğu sağlamaya yönelik bir konuşma olarak algılıyorum.
****

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçildikten sonra, sürekli iki ileri bir geri adım atmasını da, kurultaya ve muhaliflerin durumuna bakınca anlamak mümkündür. Çünkü Kılıçdaroğlu partinin başındadır ancak delegeler ise Baykalcı ve Savcı’ya bağlı isimlerden oluşmaktadır. İşte bu realite Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında, tavırlarında güven vermeyen bir kişilik oluşturmasındaki en önemli etkendir.
Hani derler ya, “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” mi-sali Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduktan itibaren delege realitesinden dolayı, parti içi dengelerden dolayı söylemek istediklerini özgürce söyleyebildiğini, değişim ve dönüşümü  gerçekleştiremediğini düşünüyorum. Dengeler üzerinde bir cambaz gibi davranmaya çalışmıştır. Sonuçta gelinen nokta da budur.

Muhalifler tasfiye olurlar!

CHP’de bir iki manevradan sonra, çok büyük aksilik olmaz ise (çünkü muhaliflerin en güçlü olduğu alan parti içi iktidarın labirentlerdir), yeni bir kongrede partiden tüm muhalifler tasfiye olurlar. Ve gidecekleri en son yer 70’lerdeki CHP’ye benzer, yeni bir parti olur. Yüzde 1-2 ile yoluna devam ederler.
*****

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında AK Parti’nin demokrasi konusundaki zayıf noktalarından yola çıkarak, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetlerin sayılarından örnekler vererek, iktidarı post modern diktatörlük olarak nitelendirmesi ilginçti.
****
Ve konuşmasındaki ajitasyona yönelik vurguların ise, delegeyi etkilemeye yönelik yapıldığını görmek gerekiyor. Bence asıl tartışmaların yeni kongre sürecinde yaşanacağını, partinin dışarıya açılacağını ve partiye yeni katılımlarla yeni değişim sürecinin yaşanacağına inanıyorum.

1) 14 Mayıs 1972'de Bülent Ecevit’in CHP genel başkanı seçilmesinden sonra, Kemal Satır önderliğinde 58 milletvekili ve senatörden oluşan bir grup (Bağımsız Halkçılar), CHP'den ayrılarak 4 Eylül 1972'de Cumhuriyetçi Parti'yi (CP) kurdu. Partinin genel başkanlığına Kemal Satır getirildi. Kısa süre sonra MGP ile CP, Cumhuriyetçi Güven Partisi adı altında birleşti (3 Mart 1973). Feyzioğlu partinin genel başkanlığına seçilirken, Kemal Satır da genel başkan yardımcısı oldu. 15 Nisan 1973'te kurulan Naim Talu hükümetine altı bakan vererek katılan CGP, 12 Mart döneminin olağanüstü koşulları altında kurulan partiler-üstü hükümet formülü ile meclisteki üye sayısıyla kıyaslanamayacak siyasi bir ağırlık kazandı.
14 Ekim 1973 genel seçimlerinde yüzde 5.3 oranında oy alarak 13 milletvekili çıkaran CGP, Mart 1975'te Süleyman Demirel'in başkanlığında kurulan I. Milliyetçi Cephe hükümeti içinde yer aldı. Parti başkanı Feyzioğlu başbakan yardımcılığını üstlendi

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank