content
06 Ara

Haydarpaşa Garı Yanarken!

 Bir tren yanaşır Haydarpaşa’ya
Yorgun argın...
Bir özlemi, bir hasreti
Bir de yâri getirir İstanbul’a.
Bir tren yanaşır Haydarpaşa’ya
Ağır ağır...
Karışır düdük sesleri
Demir raylardan yükselen nağmelere.
Bir tarihi, bir yârini
Bir de İstanbul’u kucaklar sevgililer

1908 yılından bu yana yüz binlerce yolcu ağırladı Haydarpaşa Garı.

Yüz binlerce yolcu uğurladı yurdun dört bir yanına. Dolup taştı yolcu salonları, peronları. Kiminin gözünde yaş, kiminin kalbinde yas kaldı demir raylaradan akıp giden vagonların ardından bakarken. Yürekleri hoplatırken lokomotifinden çıkan düdük seleri, yüz binlerce hasreti kavuşturdu. Sevgilinin boynuna dolandı özlem dolu kollar.

Nice sırlara ortak oldu, nice nice olaylara tanık oldu o heybetli tarihi yapısıyla.

28 Kasım 2010 Pazar günü 15.30 sularında çatısından yükselen alevleri, boğazın üzerini kaplayan kapkara dumanları ekranlarımızdan izlediğimizde içimiz burkuldu. Boğazımız düğüm düğüm oldu. Göz pınarlarımızda biriken yaşları sildik ellerimizle. Neden mi? Koca bir tarih yanıyordu çünkü. HAYDARPAŞA GARI YANIYORDU. Alev alev… Duman duman…

Yanan, tutuşan gar binasının çatısı değil, geçmişti… Gelecekti… Çoğumuzun hayalleriydi, ümitleriydi. Çocukluk ve gençlik anılarıydı. Ruhunun derinliklerinde gizlediği sevdasıydı, hasretiydi. Şairlerin, yazarların ilham kaynağı, siyah beyaz filmlerin vazgeçilmez mekânıydı.

Kötü haber tez yayılır derler ya hemen telefonlarımıza sarılıp yakınlarımıza ekran başında olup olmadıklarını sorduk. Kâh içimizden kâh sesli olarak tamamen yanıp kül olmaması için dualar ettik, Boğazımızda bir şeyler düğümlendi. Çok şey geldi dilimizin ucuna ama söylemedik, sönmesini bekledik o an. O kızıl alevlerin üzerinden boğum boğum yükselip Ortaköy'e kadar ulaşan dumanların kalkmasını bekledik heyecan ve sabırsızlıkla.

Gerekli müdahalelerden sonra yangın söndürüldü ama çatısının gördüğü hasar içler acısıydı. 102 yıllık tarihin en gösterişli kısmı; garı gar yapan o görüntü yok olmuştu. Yaralanmış, berelenmişti. Ezilip büzülmüştü. İyi gününde onu yalnız bırakmayan martılar bu kötü gününde de etrafında dolanıp durdular. Üzüldük, çok üzüldük. Tamamen yanmaması yüreğimize su serpmişti az da olsa; ama nedeni ne olursa olsun affedilecek bir yanı yoktu gösterilecek gerekçelerin.

Çeşitli yorumlar ardı ardına geldi yangın kontrol altına alınmaya başladıktan sonra.

Kendi kendine yandı denildi...

Elde olmayan nedenlerle denildi...

İhmalkârlık denildi...

Tarihimize verilmeyen önemin sonuçları denildi...

Kasten denildi...

Dilerim hiçbir tarihi eserimiz bir daha böyle bir acıya maruz kalmaz ve bizler bu tür yorumları işitmeyiz; ne kendi ülkemizde ne de tarihi eserlerine çok değer veren yabancı ülkeler karşısında.

Nur ERSEN
4. 12. 2010

HAYDARPAŞA GARININ TARİHÇESİ

İstanbul'un Anadolu'ya ve Orta Doğu'ya açılan ilk kapısı (garı) olan Haydarpaşa gar binası inşaatına devrin Osmanlı Padişahı II.Abdülhamit (1842-1918) döneminde 30 Mayıs 1906 tarihinde tamamlanarak hizmete girmiştir.Binanın bulunduğu havaliye (sahaya) Selimiye Kışlası'nın yapımında büyük emeği geçen Padişah III. Selim’in paşalarından Haydar Paşa’nın adı verilmiş ve bundan sonra bu yere yapılan binada bu adla anılagelmiştir.

Binanın inşaatı “Anadolu-Bağdat Şirketi” adı altındaki bir Alman şirketi tarafından gerçekleştirilmiş ayrıca şirketin genel müdürlüğünü yapmakta olan Hüknen ismindeki Alman’ın teşebbüsüyle garın önüne bir mendirek inşa edildiği gibi Anadolu’dan gelecek ve Anadolu’ya gidecek vagonların ticari eşyasını tahmil ve tahliye (yükleme-boşaltma) edebilecek kudrette tesisler ve silolarda yapılmıştır.

Binanın mimari proje etüd safhasında çok çeşitli etüdler yapılmış ancak iki Alman mimarı olan OTTO RITTER ve HELMUTH CONU tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiştir. İnşaat sırasında projede bazı değişiklik ve sadeleştirmeler yapılarak bugünkü haliyle tatbik edilmiştir. Binanın inşaatında Alman ustalar ile birlikte İtalyan taş ustalarıda çalışmıştır.

Gar binası başlangıçta 2525 m2 alana kurulmuş ve bugünkü kapalı kısımları ile birlikte 3836 m2’lik bir alana yayılmıştır.

Binanın mimari tarzı “NEO-KLASİK ALMAN MİMARİSİ” stilindedir. her biri 21 m uzunluğunda 1100 adet suya karşı izole edilmiş ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. Bu kazıklar buharlı şahmerdan ile çakılmıştır.Strüktürü bu kazıklara teşkil eden kazık ızgarası üzerine yapılmıştır. Taşıyıcı sistemi çelik karkas olup döşeme sistemi ise putrelli volta döşemedir.

İnşaatta 2500 m3 lefke taşı, 13000 m3 beton, 1140 ton demir, 520 m3 kereste, 19000 metre sert ağaç ve 6200 m2 arduvaz çatı kaplaması kullanılmıştır.

I.Dünya Savaşı’nda Anadolu’ya sevk edilmek üzere gar binasında depolanan cephaneler 6 eylül 1917 günü yapılan bir sabotaj sonucu infilak ederek muazzam bir yangın çıkarmış, gar binası yangın ile birlikte garda harekete hazır bekleyen ve gara girmekte olan cephane ve asker dolu çok sayıda vagonda bu arada yok olmuştur.
Bu sabotaj sonucu binanın çatısı imha olmuş ve diğer bölümleri de hasara uğramıştır. Bu hasarı akabinde yapılan bazı onarım ve değişikliklerle gar binası ve çatısı bugünkü görünümünü almıştır.

15 Kasım 1979 tarihinde ise, Haydar Paşa mendireğinin biraz açığında, akaryakıt yüklü “INDEPENDENTA” adlı tankerin diğer bir gemi ile çarpışması sonucu meydana gelen şiddetli patlama ve hararetten binanın “O LINNEMAN” usta tarafından gerçekleştirilmiş olan çok değerli kurşunlu vitrayları hasara uğramış ve bu olaydan sonra derhal aslına uygun olarak onarılmıştır.

Hizmete açılışından beri çok büyük çapta bir restorasyon geçirmemiş olan gar binası Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ilgili yetkililerince eski eserleri koruma ve kurtarma çabasında gösterdikleri teşebbüs sonucu 1976 yılında geniş çapta onarıma alınarak 1983 yılı sonunda dört dış cephe ile iki kulenin restorasyonları tamamlanmıştır.

Son Güncelleme (Cuma, 26 Mart 2010 23:33)

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Haydarpaşa Garı Yanarken!”

  1. 1
    Serap DEMİRTÜRK Says:

    Olmazların nasıl olduğunu anlatan yazınızı içim burkularak okudum.Denilmesi gerekenler söylenmiş. Saygılar kaleme...

  2. 2
    Ali Rauf YÜRÜR Says:

    Daha başka söylenecek söz bırakmayan, bizi geleceğimiz ve çocuklarımız adına derin düşüncelere sevk eden bir yazı.. Yüreğinize sağlık

  3. 3
    Asuman SOYDAN ATASAYAR Says:

    Okurken içim acıdı...umarım yetkililerinin de kulağına ulaşır ve içlerini sızlatır... tebrik ve teşekkür ediyorum sevgili Nur Hanım...selamlar



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank