content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
18 Ağu

Bir Kez Daha Genel Yerel Farkı!..

Mutlaka farkındasınızdır, Ergenekon haberleri, bir anda bıçak gibi kesildi...
Gazete sayfalarını karıştıranlar, televizyon ekranlarını meraklı gözerle izleyenler, dünden

beri Ergenekon ile ilgili haberlere rastlayamaz oldu...
Her Allah’ın günü Ergenekon ile yatıp kalkan medya ne oldu da birden bire mal bulmuş magribi gibi sarıldığı bu haberlere ambargo uygulamaya başladı?..
Öyle ya, belli bir takım merkezlerden özellikle servis edilen, hatta bununla da kalınmayıp, 2455 sayfa iddianameyi CD’lere kaydedip, müdahil avukatlarına, daha sonra da medyaya dağıtırken, tüm bu iddialarda yer alanların kullanılacağı da biliniyordu.

Bununla da yetinilmedi, ek klasörleri oluşturan milyonlarca sayfadaki belgeler, bilgiler de her gün farklı medya kuruluşlarında, meşreplerine göre verilmeye başlandı.

Birinin göklere çıkarttığı bir olayı, bir başka medya kuruluşu yerin dibine sokmak için elinden gelen çabayı gösterirken, milletin de kafası “Acaba hangisi doğruyu söylüyor?” diyerek karışıyordu.

İddianamedesi iddialar havada uçuşurken, neyin ne olduğu, kimin kim olduğu da bu arada gürültüye gidip, aklı eren de ermeyen de, hemen hemen herkes konuya kıyısından köşesinden karışıp, fikrini ortaya dökerken, bir anda Türk halkı olarak Ergenekon destanını, Ergenekondan çıkan Türklerin yaşam savaşı olmaktan çıkarıp, ülkede darbe yapanların destanına çevirmeyi de unutmadık!..
Artık özellikle gazetelerin sayfaları yarısı Ergenekon davaları ile dolarken, televizyon kanallarında da haber saatinin en az yüzde 60-70’i Ergenekon görüntü ve haberlerine ayrılır olmuştu. Hatta ve hatta, aynı haberler, aynı haber saatinde döndürüle döndürüle izleyicinin karşısına getirilip, tüm beyin hücrelerine nakşedilirken, yanlı yayınlardan hangisini izliyorsanız, ona göre bir beyin yıkama operasyonuna tabii tutulup, o yönde tarafgir olmanız da sağlanır bir boyuta ulaşıyordu.

Derken, birden bire bu haberlerin kesilmesi, doğal olarak insanımızda büyük bir boşluk, büyük bir travma(!), büyük bir “ne oldu?” sorusunun karşılıksız kalmasına yol açtı...
Böylesine bir zulüm neden bizlere reva görülmüştü acaba?
Sen önce, bırakın alıştıra alıştıra nabza göre şerbet vermeyi, küt diye Ergenekon bombardımanına tuttuğun bu gariban milleti, aylarca bu haberlerle yatırıp kaldır, sonra yine bir günde küt diye kes!..

Allah’tan reva mıdır böyle bir eziyet?
..................................
Efendim, geride bıraktığımız 15 Ağustos 2008 Cuma günü, Bandırma İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden görevli memurlar tarafından bir tebliğ ve tebellüğ belgesi, basın yayın kuruluşlarına imza karşılığı dağıtıldı.

Bu belgeye göre, kısaca Ergenekon davası haberlerinin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.02.2008 gün ve 2008/257 teknik takip nolu kısıtlılık kararının gereği yasaklandığı belirtiliyordu.

Hatta tebliğ-tebellüğ belgesinde şöyle de bir ibare yer alıyordu;
“.................. kısıtlama kararının halen devam ettiği, yeni şüphelilerle alakalı olarak da dosyanın tamamının kısıtlama (gizlilik) kararının alındığı, avukatlar için geçerli olan bu kararın soruşturma evrakının içeriğine dair bilgi, belge ve telefon görüşmelerin bir şekilde yazılı ve görsel basında yayınlanmasının TCK’nın 285. maddesinde belirtilen suçları oluşturduğu belirtilerek haliyle tüm medya kurum ve kuruluşları içinde geçerli olduğu ve söz konusu dosyadaki gizliliğin devam ettiği Yayın Yapma Yasağının tüm yazılı ve görsel ve işitsel basın yayın kuruluşlarına tebliğ edilmesi istenilmiş olup............”
TCK’nın 285. maddesine bakıyoruz ki;
“Gizliliğin ihlali

MADDE 285. - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlali açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.

(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlal eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır.
(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” diyor...
Yani, aylardır televizyon ekranlarından saatlerce yapılan yayınlar, açık oturumlar, yorumlar, haberler, röportajlar ve benzeri durumlar Şubat ayından beri yasak...
Yani yani... Bunu yapanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerekir...
Bunun da ötesinde basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde yarı oranında da arttırılması söz konusu ki, bu da bir buçuk yıl ile dört buçuk yıl arasında hapis cezası anlamına geliyor.

Bitmedi, tüm bunlara ilave olarak soruşturma ve kovuşturma safhasında davada yer alanların suçlu gibi damgalanması durumunda altı aydan iki yıla kadar artı hapis durumu da söz konusu...
Sadece bu kadar basit bir durumdan nereden baksanız 2 ile 6,5 yıl arasında hapis cezası öngörüyor TCK!..
İyi de, aylardan beri biz neleri okuyup, neleri izliyoruz Allah aşkına...
Bir kanun maddesinin bu kadar alenen çiğnenmesine niye izin verilir?
Yok eğer uygulamayacaksanız, bu kanun maddesini neden hâlâ ısrarla yerinde tutarsınız?
Kaldırın olsun bitsin... En iyisi de bu değil mi?
Haa tabii, söz konusu yaygın basın olunca, her nedense akan sular duruyor. Yerel basın olsaydı sadece, içeride kim bilir kaç kişi yatıyor olacaktı?
Şimdi ister misiniz, bundan da biz tutuklanalım?

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank