Nijerya”ya Bakış
NİJERYA
Nijerya, güney batı Afrika kıyısında, 3° 57’ ve 13° 54’ kuzey enlemleriyle 2° 39’ ve 14° 38’ doğu boylamları arasında yer alıp, Doğusunda Kamerun, kuzeydoğusunda Çad, kuzeyinde Nijer ve batısında Benin devletleri ile çevrilidir. Yüzölçümü yaklaşık olarak 923.773 km2dir.Dünyanın nüfus bakımından dokuzuncu ülkesi olup, yaklaşık 140.000.000 nüfusuyla Afrika’nın en kalabalık ülkesidir. Nüfus artışının en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Nijerya’nın başşehri Abuja’dır. Önemli bir ticari limanı Lagos’ dur.
Nijerya federal bağımsız bir cumhuriyettir. Federal hükümet merkezinden başka 19 eyalet bölgesine ayrılır. Devlet başkanı seçimle başa gelir. Kaynakça 1.^ www.cia.gov2.^ "Nigeria: Census 2006 Puts Nigerians At 140 Million", allAfrica.com, 30 Aralık 2006
Çok kısa bir tanıtımdan sonra, Nijerya’yı niçin kaleme aldığımı açıklamaya çalışacağım. 23 Nisan 2013, 23 Mayıs 2013 tarihleri arasında bir vesile ile orada bulundum. Kaldığım yer başkent Abuja idi ve bir günde Kaduna iline gittim. Gördüklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Resmi kayıtlarda nüfusu yaklaşık 140.000.000 belirtilmiş isede, kayıt dışı yaşayanlar ile birlikte nüfusun 200 milyonun üzerinde olduğunu öğrendim. Kayıt dışı bu kadar nüfus olurmu diye sorulursa, ben olabileceğine kanaat getirdim.
Sadece, Abuja ve Kaduna illerinde tam teşkilatlı binaların dışında, derme-çatma olarak yapılmış barakalarda on binlerce insan yaşadığına rastladım. Ev sayılmayan, üzerinde kapı numarası bulunmayan barakalarda yaşayan insanların sağlıklı nüfus tespiti yapılamayacağı malumlarınızdır.
Benim asıl yazmak isteğim hususlar, Nijerya’nın nasıl, ne şekilde hangi şartlar altında yaşadıkları değil. Onlar bu hale nasıl gelmişler. Bilgi edindiğim kadarıyla, yıllarca İngilizlerin sömürgesi altında köle gibi hayatlarını sürdürmekte iken,50-60 yıl öncesi hürriyetlerine kavuştukları halde halen onların esaretinden kurtulmuş sayılmazlar.
Nijerya halkı birçok kabileden oluştuğu ve kendi kabile dilleri olduğu halde, resmi dilleri İngilizce. Dünyanın yedinci petrol ülkesi olduğu söyleniyor. Buna rağmen halkının yaklaşık % 70 veya 80’i yokluk içinde yaşadıklarını öğrendim ve bir kısmını gördüm.
Petrolün dışında ne tür yer altı kaynaklarına sahipler bilemiyorum ama tabiatın yeşillikler içerisinde olduğu ve çeşitli ağaçlarla orman görünümünde olduğu söyleyebilirim. Orayı gidip görmeyenler hayallerinde çöl olarak canlandırabilirler, fakat öyle değil. Halk arasında derler ya yalancı cennet, aynen öyle. Aklıma şöyle bir soru geliyor. Arazi ova gibi, her taraf yemyeşil, yılın altı ayı çok miktarda yağmur alıyor, halk niye bu kadar fakir? Cevap bulamadığım sorulardan biri.
İngilizler asırlar önce oralara gelip dillerini, dinlerini ve kültürlerini aşılamaya çalışmakla birlikte özlerinden benliklerini alıp, köleleştirmişler. Peki, biz Müslümanlaralar ne yapmış? Neden oradaki insanların köleleştirilmesine seyirci, niçin dillerinden, dinlerinden yoksun bırakılmasına duyarsız kalmışız. Allah geçmişlerimizi affetsin.
Yıllar önce yapılması gerekeni bugün hizmet erleri yapmak için yoğun çaba sarfediyorlar. İnşallah geç kalınmış sayılmaz ve bundan dolayı Allah hesap sormaz. Çok güzel hizmetlere şahit oldum. Ana sınıfından itibaren, ilk, Orta, lise ve Üniversite okulları açılmış ve başlarında Türk gençlerinin idareci olarak cansiperane hizmet yaptıklarını gördüm. Allah onlardan razı olsun.
Yine Kayserili hayırsever iş adamlarının katkıları ile Abuja ’ya modern bir hastanenin yapıldığını ve bu hastanede gönül erlerinin hizmetlerine şahit oldum. Peki, kim bu gönül erleri? Sadece Allah’ın rızası için, yurtlarından, ana, baba ve eş-dostundan ayrı, her türlü sıkıntıya göğüs gererek görev yapan muhacirinlerdir. Ben onları Eyubel-ensari hazretleri ve onun gibi dünyanın dört bir yanına gitmiş gönül elçilerine benzetiyorum.
Okul girişlerinde İstiklal marşının yazılı olduğu ve Türk bayrağının asılı bulunduğunu gördüm ve gururlandım. Hangi millet kendi ülkesinde bir başkasının bayrağının dalgalanmasına göz yumar, topla, tüfekle feth edemediğin bir ülkeye bayrağını asabilirmisin? Fakat bizim gönül erlerinin, gittikleri ülkelerde insanların gönüllerini feth ederek, Türk bayrağını dikmeyi başardıklarına şahit oldum.
Son birkaç yıldır yurdumuzda Türkçe olimpiyatları yapılmakta ve Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ayrı ayrı milletin çocukları Türkçe olarak seslendirdikleri şarkı, türküleri ile yani Türkçe konuşarak bizleri mutlu etmektedirler. Abujada bir Cuma namazı sonrası kendimizin Türk olduğunu, Türkiyeli olduğunu söyledik. Abujalı vatandaş Türkiye’yi hiç duymamış, yanımda bulunan bizlerden biri İngilizce olarak namaz kılınan camiyi yaptıranların ülkesi deyince adeta bizi bağrına basmak istedi. Namaz kıldığımız ve Türk öğretmenlerce yaptırılan caminin bulunduğu yer bir köy, eğer köy denilirse. Elektrik, su ve kanalizasyon yok, evler kerpiçten yapma, birçoğu baraka, içerisinde sergi yok, neyle geçiniyorlar diye sordum. Ne bulurlarsa yiyiyorlar, yedikleri de bir öğünü geçmiyor dediler.
Şimdi ben soruyorum. Bizim cennet vatanımızda yaşayan, nimet beğenmeyen veya ekmekleri ve yemekleri artık diye çöpe atanlar israf ettikleri nimetin hesabını verebileceklermidir?
Allah bizleri gafletten uyarsın ve affetsin.(Âmin)
Hizmet Erleri
Beş kıtada Yusuf-i medresesi
Kurmayı ahdetmiş hizmet erleri
Bir gayeye toparlayıp herkesi
Durmayı ahdetmiş hizmet erleri
-------------------------------------------
Hiç ayrım yapmadan beyaz, karayı
Aydınlatmak için yakmış çırayı
Kangrene dönmüş olan yarayı
Sarmayı ahdetmiş hizmet erleri
------------------------------------------
Gördüm neferlerin sadakatini
'Deh' demiş hizmete azmin atını
Yıkıp tabuları, küfrün putunu
Kırmayı ahdetmiş hizmet erleri
------------------------------------------
Hedefe atmaya germişler yayı
Başımızdan defetmeye belayı
İlim oku ile küfür sarayı
Vurmayı ahdetmiş hizmet erleri
ŞÜKRANİ
Şükrü Toprak
