2014 yılını 17/25 aralık olaylarının gölgesinde geçirdik.
2014 yılına aynı zamanda yerel yönetim ve cumhurbaşkanlığı olmak üzere iki seçim damga vurdu.
2015 yılını önce 7 haziran genel seçimleri, ardındanda tek başına veya koalisyon hükümeti kurulamaması nedeniyle 1 kasım genel seçimleri ve tartışmalarıyla geçirdik.
Aslında bu iki yılı kaybetmiş durumdayız.
1 kasım seçimlerinde Ak Partinin % 49,5 oy alarak tek başına iktidar olmasıyla tam “istikrarı yakaladık artık çıkış zamanı” derken Rusya krizi patlak verdi ve kendimizi büyük bir sorunun ortasında bulduk.
Malum ülkemiz dış açığının kapatılması açısından turizm sektörü kilit konumda ve bu sektörde onbinlerce işletmede yüzbinlerce çalışanımız var. Turizm sektörü aynı zamanda onlarca diğer sektörlerimizi de etkiliyor ki bu olaylar üzerine hepsi de olumsuz etkilendi.
7 haziran seçimleri sonrasında hortlayan terör olaylarında hergün şehit haberleri almaya devam ediyoruz.
Dostumuz ve müttefikimiz dediğimiz ülkeler terör örgütü PKK’nın bir başka versiyonu olan PYD’yi ülkemize tercih ettiler ve arkasında durdular. Bu durum bize gösterdi ki güçlü ekonominiz yoksa aslında hiçbir sorunu çözemiyorsunuz.
Gelişmiş ülkelerin kendi vatandaşlarına karşı demokratik ve insani bir tutumu olabilir ancak mesele diğer ülkelerin hatta az gelişmiş ülkelerin vatandaşları, toprak bütünlüğü ve doğal zenginliklerinin korunması olunca ne kadar vahşileştiklerini görmeye devam ediyoruz.
Buraya takılmış değilim, adına gelişmiş dediğimiz ülkelerin başkalarını sömürmek konusunda ne kadar vahşi oldukları ve bu tutumlarını geçmişte değiştirmedikleri gibi hiçbir zamanda değiştirmeyecekleri ortada.
Ortadoğuda insanlık her geçen gün kuyuya vurmaya devam ediyor.
Biz duruşumuzu ve yol haritamızı sorgulamamız gerekiyor. Lafı gevelemeden direkt söyleyeyim: ekonomimizi düzeltmeden, büyütmeden, en gelişmiş ilk 10 hatta ilk 5 ülkeden biri haline getirmeden ne suriye, ne PKK ve nede ortadoğuda sorunlar çözülmeyecek.
Türk-İslam coğrafyasının geçmişte hamisi, bugünde hala lideri olan ülkemizin her geçen gün yeni kısır çekişmelere sürüklenmesine bir an önce dur dememiz gerekiyor.
Terör olayları bunca artmışken, suriye sorunu tüm boyutlarıyla içimize girmişken, turizm ve gida sektörü başta olmak üzere birçok sektör derinden sorun yaşıyorken, Rusya krizi hala tüm yönleriyle devam ediyorken; yeni kurulan hükümetimizin başta 3 aylık olmak üzere etap etap koyduğu hedefleri ve taahhütleri bir bir yerine getiren hamleler yapıyorken, millet olarak yeniden nefeslenmeye çalıştığımız bir ortamda yeni bir sorunu kucağımızda bulduk: “Ak Parti kongreye gitme kararı aldı”
Sanki bugünü görmüş gibi yazmışım dünkü yazımı: “AKIL TUTULMASINDAN ÇIKMAMIZ LAZIM”
Anlaşılır gibi değil, ey yöneticilerimiz siz sadece sizden ibaret değilsiniz, Türkiye’de sadece ülkemizden ibaret değil.
1 kasımda size verilen % 49,5 oy 1 hazirandaki tabloyu doğru okuyamayan kesimleri cezalandırarak “biz size uzlaşın demedik mi?” diye milletimizin bir ikazı değil miydi?
Ders almadık değil mi? bugün süslü cümleler kurma zamanı değil, malesef süslü cümleleriniz yukarıdan beri saydığım hiçbir sorunu çözmüyor.
Yanlış yaptınız, ayıp ettiniz, bu hamleninde sorunu çözmeyeceğini göreceksiniz. 7 haziran sonrası diyelimki sorun muhalefetteydi, uzlaşmaya yanaşmadılar ve size de başka alternatif bırakmadılar. Şimdi ne diyeceksiniz, milletimize dönüp hangi açıklamayı yapacaksınız?
Malesef akıl tutulması yaşıyoruz ve bu durumdan bir an önce çıkmamız gerekiyor.