- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Yargı Kararları ve Saygı

“Küçük olsun bizim olsun”cuların 80 yıldır Türkiye’ye en çok reva gördükleri kan, gözyaşı, nefret ve paranoyadır. Bunun için çok çabaladılar ve elan da çabalarına devam etmektedirler.

Şimdi ne olacak sorusu son günlerin en popüler sorusudur. “Yasaklarla kan isteyen güçler” ne yapmaya çalışıyor?

YSK “bomba”yı orta yere atıp seyrediyor. Dolayısıyla vatandaş soruyor;

Şimdi ne olacak? Diye…

Sahi şimdi ne olacak?

BDP’li bağımsızlardan sonra Ergenekon sanıkları da yasaklandı. Halkın oy verdiği siyasetçilerin meclise girmelerine izin verilmiyor. Bir önceki yazımızda da sormuştum;

Bunlar aday olduklarında sabıka kaydı diye bir belge istenmiyor muydu?

Aldıkları belge sahte ve/ya eksik miydi?

Eğer eksik ve/ya sahte idiyse ilgili kurumlarla ilgili ne yapıldı?

Yoksa her şey bilindiği halde planlı ve sinsi yürütülen bir senaryonun içinde miyiz?

Başka ne soralım?

Gerçekten de yaşamakta olduğumuz süreç eskiden derin devlet, JİTEM, ETÖ gibi yapılanmaların silahla yaptıklarını “birileri” “kanunlarla” yapmaya çalışıyor.

Dün JİTEM, ETÖ ve kontrgerillanın kaos için en çok başvurdukları yol şiddetti. Şimdi yargı (bilerek-bilmeyerek) aldığı kararlarla sonuç itibariyle kaosa sebebiyet vermektedir. Bugün şikâyetçi olduğumuz hukukun “kimin hukuku” olduğu tartışma konusudur. Dün ve halen dindar, demokrat ve liberal kesimlerin hukukunu ayaklar altında pert etmekten dört köşe olan anlayış yasakçılıklarına yenilerini eklediler.

Hayır, gerçekten hukuk adına, adalet yerini bulsun diye yapılanı baş-göz üstüne kabul ederiz. Ama bugünkü tablo tek bir hedef göstermektedir. Kargaşa, gerginlik, kaos ve hükümetin çaresiz bırakılması…

İşin acı tarafı hükümet de bu ateşe körükle gidiyor. Az önce sayın başbakan “herkes hukuka saygılı olsun” diyor.

Acaba Sayın başbakanın son bir yıl içerisinde yaptığı konuşmaları taranırsa kaç kere “yargıya güvenmediğini” ifade eden beyanatları olmuştur?

Mesela daha düne kadar;

Yargı şu anda feryat ediyor. Bakıyorsunuz ki bizden çok siyasetçi olmuşlar. Hani yargı siyasallaşmıştı? Yargı siyasallaşmadı, siyasete soyundu. Bakıyorsunuz gayet rahat siyasete müdahale edip, şunu söyleyebiliyorlar; vatandaşlara çağrı yapıp ‘Sakın bu Anayasa değişikliğini desteklemeyin’, parlamentoya çağrı yapıp ‘Sakın bu Anayasa değişikliğini desteklemeyin.’ Bir yargı mensubu böyle bir çağrı yapabilir mi? Bu işi bu kadar seviyorsan cübbeni çıkar gel siyaset meydanına çık. Bu iş böyle yapılır. Nasıl olsa bu Anayasa değişikliğine karşı çıkan partiler var, onlardan birine katılırsın, onlarla birlikte bu mücadeleyi meydanda sürdürürsün. Şu anda zaten iyot gibi de açığa çıktınız, kendinizi gizleyecek bir yeriniz de kalmadı. Siyasi arenada olanların yaptıkları açıklamalarla sizin açıklamalarınız bire bir, kelimesi kelimesine örtüşüyor. Kendinizi artık gizleyemezsiniz. Artık bu kadarına da pes…” diyen sayın başbakan benden; “hukuka”, yargının saçma sapan kararlarına saygı duymamı istiyor. Hayır sayın başbakanım, ben bu yargıya da vereceği karara da saygı duymuyorum; sineye çekiyor ve ancak şiddete başvurmamayı esas alabiliyorum. Eğer yargımız bu kadar adil, hukuka uygun kararlar alıyorsa bugüne kadar verdiği bütün kararlara saygı duymayı esas almalıyız. Çok iyi biliyorum ki geçtiğimiz sürec sizin elinizi zayıflatma, sizi güçsüzleştirme operasyonudur. Sizin de bunun iktidarınıza yönelik derin güçlerin planı olduğunu bildiğinizi de biliyorum.

Böyle bir ülke, olmaması gereken “sorunlarla” gerginliklere, şiddete ve kaosa sürüklenemez. Her şeyiyle boşluktan yararlanan şiddete muhtaç kesim/ler en küçük bir fırsatı dahi kaçırmak istemiyorlar.

Benim sorunum sadece Hatip DİCLE yasaklandı konusu değildir. Bu kararlarla yeni dönemde sivil ve özgürlükçü anayasayı engellemeye çalıştıklarının endişesi bizi kaygıya sevk etmektedir.

Bu sebeple yargının verdiği yanlış kararları ülkeyi nasıl zor bir duruma düşürdüğünü müşahede edip karşı çıkılmasının gerektiğine inanıyorum.

Bu sorun çözülecek, hem de yakın zamanda. Ama Allah için böyle uyduruk sebeplerden dolayı şu kadar zamanımız, enerjimiz boş yere heba edilmeli miydi?

Kararlarına saygı duymamamın sebebi bizleri ülke olarak bu kadar gereksiz yere meşgul etmeleridir.

Elbette ki yeni kargaşalara mahal vermeyecek “yapıcı karşı çıkışlar” gereklidir. TBMM'yi boykot etme kaosgillerin hedefi tam 12'den vurmaları demek olacağı için daha farklı etkinliklerle bu siyasi kararlara ortak tepkimizi koymalıyız.

Dolayısıyla bu yanlış kararlara saygı duymak yerine adam akıllı, yapıcı ama sert bir şekilde eleştirilmesinin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.