- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Yarana Saygılıyım, Fakat…

Hayattaki başarımız ve başarısızlığımız, mutluluğumuz ve mutsuzluğumuz, büyük ölçüde olayları nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır.

Kendimizi, diğer insanları, koşulları ve olayları ne kadar kabullenebilirsek, duygularımız da o denli pozitif olarak bize mutluluk verir.

İyi hissetmek, olanı olduğu gibi kabullenmekten geçer. Bütün bu düşünceler genel olarak tüm yazılarımda vurguladığım ve inandığım doğrular ama bugün başka bir noktaya değinmek istiyorum.

İyi bir ilişki karşı tarafı olduğu gibi kabul etmekten geçiyorsa da yine iyi bir ilişki için karşı tarafın nasır bağlamış taraflarına ara sıra da olsa neşter atmak nasırlaşan tarafın iyileşmesine hizmet edebilir.

Gerçek sevgi, sevdiğin kişinin yarasını kabul etmeyi gerekli görse de yarasını iyileştirmesi için motive edebilen,cesaretlendiren, dua edebilen bir yön de taşımalıdır.
Bazen “Beni olduğum gibi kabul et!” diyerek ilişkiye başlayanlar, yaralarıyla yaşamak veya yaralarını tedavi etmek seçenekleriyle baş başa kaldıklarında yaralarını tedaviye yönelmelidirler.

Omzunda akrep gördüğünüz kişi gerçekten dostunuzsa omzundaki akrepten haberdar edersiniz. “Seni akrebinle kabul ediyorum. Akrep seni ısırsa da benim için fark etmez.” diyebilir miyiz?

Bazen kötü olmayı cesaretle omuzlayıp karşımızdaki kişinin yarasını ona gösterme zamanı gelmişse, o cesareti göstermek gerekmektedir. Yoksa o yara bir gün sizi de yaralar.

Bugünlerde çok moda bir yakınma söz konusu: hepimiz annemizden, çocukluğumuzdan yaralıyız... Kimimiz annemizin “kontrol edici” tavırlarından yaralanmışız ve eşimizin en ufak bir haber alma durumunu “kontrol etmek” olarak yorumluyorsak sorun yaramızdadır. Burada olacak olan şey birbirimizi yaralarımızla kabul etmek ama yaralarımızın bir tedavisi varsa ve bu tedavi yanaşılmıyorsa buna saygı duymak olmaz.

Bu durum kabul edilmeli midir? Bu durumun kabulü, yani yarayla yaşamayı kabul, netice itibariyle sevdiğimiz kişiye daha fazla zarar vermeyecek midir?

Gerçek ilişkide, yapmacıklık ve samimiyetsizce idare etmenin yerine, bazen cesaretle inandığımız bir doğruyu söylemek ve bazen sert bir tartışmayı göze almak da olmalıdır. Yoksa herkes nasırlaşmış yaralarıyla yapmacık bir dünyada hiç tartışmadan yaşayabilir. Buna yaşamak denirse...

İyi bir ilişkide insan sadece yapabildikleriyle değil yapamadıkları ya da eksik bıraktıklarıyla da ilgilenmek durumundadır. Nasıl ki bir insanın beceremediklerine bakması, zaman zaman kendini yargılaması ve sorgulaması gelişim için gerekliyse, aynı şey ilişki içinde geçerlidir.

“Evet, seni yaralarınla seviyorum ve kabul ediyorum fakat yaralarını tedavi etmeyişine saygı duyamam!” demek, bizi sahici ilişkilerde yaşamaya aday yapacaktır.

“Al gülüm, ver gülüm” sahteliğinden ve itham etmenin saldırganlığından uzakta başka sahici seçeneklerimizde var. Merhametin ve gerçekliğin sınırlarında yaşamak niyetiyle…