content Yıl 1971-72 ilk şiirler ve sonrası... Şiirler, köşe yazıları son birkaç yıldır yaptığım araştırmalar...Bir çok antolojide yer aldım.Sayısını hatırlamadığım edebiyat sitelerinde yayınlanmakta olan şiirler, denemeler ve hikayelerim var... İnternet radyolarında yayımcılık yapıyorum. İşte şimdi de burada da sizlerle birlikte olmaya devam edeceğim...
18 Tem

Yalnız Adam

İşte yine geliyor “yalnız adam” ben ona yalnız adam diyorum, öyle masum, öyle yalnız bir görüntüsü var ki anlatamam...

Çoğu defa yürürken yanında duruyorum, o bunun farkına bile varmıyor…
Aylardır hemen, hemen haftada 2 veya 3 defa görüyorum onu buralarda… Hiç ilgimi çekmezdi, herhangi biriydi benim için, sahilde dolaşan herhangi biri…

Ta ki…

Bir gün sahilde dalgın, dalgın yürüyen bir bayanın ardından koştu, koştu bayanın karşısında duraladı, şok olmuştu, öyle çaresiz, zavallı bir görüntüsü vardı ki, özür dilerken yüzünün aldığı o ifadeyi hiç ama hiçbir zaman unutmayacağım, işte o günden bu yana onu “yanlın adamı” her zaman buralarda görür olmuştum…

Hatta görmediğim günlerde merak eder olmuştum…

İşte yine geldi…

Yine yalnız adam sessiz, sessiz başı önünde eğik hiç bir şeye umursamaz bir şekilde uzun süre dolandı durdu sahil kenarında…

Sanki gözleri dolu doluydu da, her nedense akmıyordu gözyaşları…

Az ilerideki bankların üzerine oturdu, yılların yorgunluğu ile omuzları çökmüştü, yüzünde ki kasvet fazlasıyla gösteriyordu geçmişin yüzünde bıraktığı çizgileri…

Uzaklara çok uzaklara bakıyordu gözlerinden akmayan gözyaşlarıyla…

Net seçemediği her halinden belliydi… 

Avuçları arasında beyaz denilemeyecek kadar sararmış, bir o kadar da elinde kim bilir kaç defa buruşturup, belki de savurup attığı, fakat her nedense tekrar avuçları arasına aldığı kirli bir kâğıt parçasını tutuyordu, ara sıra buğulu gözlerini ellerine parmaklarının arasında tuttuğu kâğıt parçasına çeviriyordu…

Yalnız adam hala daha sessizdi ve hala daha gözleri dolu doluydu…

Akmamak için direniyordu gözyaşları…

Yavaş, yavaş dudaklarının arasından kelimeler dökülmeye başlamıştı…

Sessizliği bozan cümleler oluştu…

Gözyaşlarına inat dökülmeye başladı titreyen dudaklarının arasından…

Çıkmaya başlayan cümlelerini rüzgâr savuruyordu sağa, sola…

Tekrar dalgın, dalgın bir elindeki buruşuk kâğıda bir de uzaklara baktı…

Şimdi kâğıdı eliyle düzeltmeye çalışıyordu…

Hafif, hafif elleri titriyordu…

Yüzüne yaklaştırdı buruşuk kâğıdı, sanki görmekte zorlanır gibiydi, iyice yaklaştırdı bir eliyle, diğer elinin tersiyle gözlerini ovaladı…
—Yıllarca evet yıllarca sakladım bana yazdığın bu son mektubu! Duyuyor musun beni !!!
Yıllardır defalarca, defalarca okudum!
Öyle çok bağırmıştı ki bir anda durakladı…

Sustu ve…

Yavaş, yavaş kâğıdın üzerine gözlerini dikti az önceki gibi tekrar diğer eliyle gözlerini ovalamaya başladı işte o an o akmayan gözyaşlarının elinin tersinde bıraktığı ışıltıyı gördüm, gün batımı güneşte parlıyordu eli gözyaşının ıslaklığı ile… Kaçıncı defa okuduğunu bile hatırlamadığı “veda” mektubunu bir kez daha okumaya başlamıştı işte:
 
Merhaba bitanem

İzninle bu satırlarımı senin çok sevdiğin şairin dizeleri ile başlamak istiyorum.

 “Eski bir şarkının nakaratı gibi yaşam,
  Vedalar çok zor, hele birde seviyorsan.”

Boğazına bir şey takılmış gibi yutkundu…

Nedense devamını getiremiyordu…

— Seviyorsan neden gittin? Neden gittin neden? Şimdi neredesin? Kiminlesin?
Öyle çok yakınındaydım ki seslenişi kulaklarımda çınlıyor, tüylerimi diken, diken ediyordu, adeta içimi parçalıyor yakarışı…

Artık bu sözleri ezberlemiştim…

Böyle bir sevda görülmüş müdür? Duyulmuş mudur acaba? Aylardır aynı sözcüklerle cümlesini kurmaya çalışıyor ama tamamlayamıyordu…

Yavaşça elini cebine soktu bir peçete çıkarıp açmaya çalıştı, öyle büyük bir itinayla açmaya çalışıyordu ki benim merakım daha da arttı…

Peçetenin üzerinde bir şeyler yazıyordu, biliyordum farkına varmadan bunu da sesli okuyacaktı…

Sessizce hatta nefesimi bile tutarak beklemeye başlamıştım içimde büyük bir heyecan vardı…
 
“Vuslata açılan her kapıda sen
Gözlerimden akan her damlada sen
Tanrıdan dilenen her dilekte sen
Bitmeyecek sevdasın inan ki sen
Işığına koşan pervaneyim ben…”

Ne kadar güzel sözlerdi, ne kadar içten seslenişti… Gözlerim doldu farkına varmadan…
Sanki onun için yazılmış bir dörtlük geldi aklıma:

“Hasreti anlatırım ben dinlerim
Aşkınla yanar ah eder inlerim
Soldu bak bahçem de açan güllerim
Vefasız yar söyle şimdi nerdesin.

İnan sevgili seni çok özledim
Gittin sen ben bir daha hiç gülmedim
Düşledim çok hayalini görmedim
Vefasız yar söyle şimdi nerdesin

Geçse de yıllar, ben seni beklerim.
Kor ateşlerde, yansa da yüreğim.
Yine seni sevdiğimi söylerim.
Vefasız yar, söyle şimdi nerdesin. “

Dizelerin sonuna doğru yavaşça kalktığını gördüm, garip bir ifadeyle yüzüme bakıyordu, sanırım duydu okuduğum şiiri…

Bir o kadar yorgun, bir o kadar bitkin gidiyordu işte, yine yeniden geleceği sahilden uzaklaşıyordu…

Ardında bıraktığı anıları ve tanımadığı yalnızlığını, geçmişinin sırlarını paylaştığını bilmediği BENİ…

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Yalnız Adam”

  1. 1
    Gece_Kusu Says:

    NEDİYİM BİLEMİYORUM BU YALNIZ ADAM EPEY İLERLEDİ SANIRIM ROMAN LAŞMAYA BAŞLADI UMARIM BU YALNIZLIK BİR GÜN SONA ERER AMA EPEY BİR ZAMAN GEREK GİBİ
    BUNCA YALNIZLIĞINA RAĞMEN HALA İÇİNDE BİR UMUTLA DİRENMEKTE EPEY BİR GÜCÜ VE AZMİ HALA VAR GÖRÜNÜYOR YÜREĞİNE SAĞLIK SAYIN YAYLAZ ONU YAŞATMAYA DEVAMEDİN BELKİ BİR GÜN BİR YERDE VUSLATA ERER
    SELAMLAR



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank