content
23 Nis

Türkiye’nin Yumruklu Gündemi

Güzide memleketimizde bir yumruk furyasıdır gidiyor. Erkekliğin ispatının kaba kuvvet kullanarak olduğunu düşünen insanların çoğunluk oluşturduğu ülkemizde; güç göstergesi olarak canı sıkılan, kafası bozulan, vatan millet diyen birçok kişi işi pankreas gösterisine çevirdi.

Geçtiğimiz günlerde DTP eski Genel Başkanı Ahmet Türk'ün Samsun'da yumruklu saldırıya uğramasının ardından
Kayseri’de, şehit Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Levent Çetinkaya için yapılan cenaze töreninde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da yumruklu saldırıya uğradı.

Galeyana gelmeye pek meraklı olan milletimiz PKK taşeronlarının ve siyasetteki temsilcilerinin tahrik edici söz ve hareketleri ile zincirden atıp provokatörlerin ekmeğine yağ sürmeye yumruklarıyla katkıda bulunur oldular.

Tabi yumruk hadiseleri bunlarla sınırlı değil.

Çankırı'nın AKP'li Belediye Başkanı İrfan Dinç, tartıştığı iş adamı Sadık Yakın'ın yumruklu saldırısına uğramış.

Yumruklar sadece siyasiler cephesinde değil futbolcular arasında da revaçta. Galatasaray antrenmanında futbolculardan Arda Turan ile Caner Erkin'nin arasında çıkan tartışmada da ağızlar değil yumruklar konuşmuş.

Yalnız, bu yazıda değinmek istediğim siyaset cephesinde yaşananlar.
Başbakan Erdoğan’a ayakkabılı, Deniz Baykal’a yumurtalı saldırılarının ardından Ahmet Türk’e ve Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanı Taner Yıldız’a yapılan yumruklu saldırılar.

Meclis’te Devlet büyüklerimiz arasında her fırsatta yaşanan yumruklu görüşmeleri (annelerin çocuklarına eve gidince yapmayı taahhüt ettikleri türden görüşmeler) ve
vekiller birbirine girdiğinde ortaya çıkan samimi görüntüleri, dünya basının Meclis TV’ye bağlanarak dünya kamuoyuna naklen yansıtması hem ülkemizin tanıtımı açısından hem de halka emsal teşkil etmesi bakımından önem arz etmektedir.

Yumurta ya da ayakkabılı saldırıdansa yumruk atılarak yapılan saldırıların daha masrafsız olduğuna dikkat çeken Devlet büyüklerimizin önerisine kayıtsız kalmayan fevri kişiler, son zamanlarda kahramanlık olsun maksadıyla bu yola başvurmaktadırlar.

Yapılan çirkin ve ucuz kahramanlık saldırıları her ne kadar bireysel tepki olarak kişiselleştirilmeye çalışılsa da işin aslı astarı huzurun kendilerini teptiği, ülkede ikilik çıkarmak için çabalayan, acın kabadayısı dediğimiz türden oluşan grupların provokatif eylemleridir.

Milliyetçilik akımının en revaçta olduğu İç Anadolu Bölgesi’nde maalesef açılım denilen hoşgörü politikasına vatandaşın bakış açısı böyle. Köklü milliyetçilerden demokrat zihniyetli, eğitimli birkaç tanesi çıkıp ‘şiddetle kınıyoruz’ dese de işin özünde yatan etnik siyaset çatışmasıdır.

Çakma burjuva zengin siyasetçilerin, eşitsizliğe ve haksızlığa uğradığını düşünen halka etnik ve dini alanda özgürlük sağlama hareketleri beklendiği gibi sonuç vermemiştir. Zira burjuvanın demokratik açılımla gelecek barışa bakış açısı kendi sınıfsal çıkarlarıyla sınır kalmaktadır. Cumhuriyetin ilanından beri farklı etnik kimlikleri Türklük çatısı altında toplayıp Türk milleti oluşturulmaya çalışılmış ama gizli kalmış tepkiler, bastırılmış öfkeler provokatörlerin de yoğun çalışmalarıyla patlak vermeye başlamıştır.

Ahmet Türk’ü yumruklayan kişinin çalıştığı kahvehanenin sahibinin yumruklayanı “her Türk Türklüğünün gerektirdiğini yapar” şeklindeki savunması,
Sırrı Sakık'ın anında “bunun hesabını vereceksiniz” sözleri ve “Kürtler 1915'in Ermenileri değil” gibi gereksiz bir ekleme yapması da olayın içinden çıkılamaz bir düğüm haline geldiğinin en bariz ispatıdır.

Halk gazetesinde okuduğum bir köşe yazısından öğrendiğime göre, Samsun’da Ahmet Türk’e yapılan saldırıda güvenliği yeterince sağlayamadığı gerekçesiyle görevden alınan Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan yerine atanan Hulusi Çelik, teröre lanet okuyup, sokaklara taşan, başsağlığı için ayağına gelen gruba, konuşmasının arasında "Şimdi sizinle mi uğraşacağız? Bizi rahat bırakın, işimize gücümüze bakalım" demiş. Ve maalesef bu sözleri kamera kayıtlarıyla ispatlıymış.
(YORUMSUZ!)

Kendi Ulusal Kahraman ilan eden birinin Ahmet Türk’e attığı yumruğun rövanşı olarak, yapılan saldırıyı bahane eden teröristler içinde yolcu bulunan otobüsü Molotof kokteyli atarak ateşe verdiler.
Yumruğu atan sözde kahraman yaka paça götürülürken, otobüsü yakanlara kameralar karşısında söz hakkı verildi. ‘Barışa atılan yumruk’ diye tarihe geçecek olan olayda nedense ‘barışa atılan Molotof’ ifadesine yer verilmedi.

Akıl var mantık var, göz var izan var!
Yumruk atıldı diye kimse ölmez ama otobüs içindeki yolcularla ateşe verilirse içindekilerin ölme ihtimali çok yüksektir. Yumruk atan adam öldürmek için yumruk atmaz ama otobüse Molotof atan öldürmek için atar. Yumruk atanın eylemi zorbalıktır ama otobüs yakanın eylemi şerefsizliktir.

Serap Eser’i yakanlar kime atılan yumruğun intikamını almışlardı peki?
Dolayısıyla otobüs yakmayı adet haline getirmiş teröristlerin bu saldırısı etkiye tepki falan değil sadece atılan yumruğu bahane ederek daha evvel de defalarca yaptıkları bu tür eylemlerin pisliğini kendilerince meşrulaştırmaktır.

Yalnız şuna eminim ki, Ahmet Türk’e o yumruğu attıranlarla o otobüsü yaktıranlar aynı kişiler. Ve bu kaos ortamını ceplerini doldurmak için kullanan, halkı birbirine düşürüp sonra da karşıya geçerek olan biteni kıs kıs gülerek izleyenler de yine aynı kişiler.
Bu tür eylemlerden çıkar sağlayanların maşa olarak kullandıkları kişilerin oyununa gelmemek gerek. Yoksa bu kısır döngü çok canlar yakmaya devam edecek.

Pek ihtimal vermemekle beraber, bireysel bir tepki olarak düşünecek olursak, bir anlık öfkeyle atılan bu tür yumrukların veya benzerlerinin sebep olabileceği çok daha büyük sonuçları göz ardı etmemek gerekir.

Bu arada, Anayasa değişikliği teklifinin 6. maddesinin görüşmeleri sırasında çıkan tartışma da emekçilerin mağduriyetinin giderilmemesini ve grev hakkı verilmemesini eleştiren BDP Van milletvekili Özdal Üçer, ''Anayasayı 'babayasa' diye yutturamazsınız'' diyerek AKP milletvekilleriyle tartışınca kurula hitap ederek konuşmasını isteyen Meclis Başkanı Şahin’e önceki gün çıkan ‘bu ülkede savaş var’ tartışmasının da etkisiyle vekilleri layıkıyla yönlendirmediğini savunmuştur.

Üçer'in konuşmasının ardından BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata, Şahin'in tutumu nedeniyle usul tartışması açılmasını talep etmiş ve Başkan Şahin ile BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel arasında ''savaş'' sözü nedeniyle yapılan tartışmayı anımsatan Ata, gruplarından kadın milletvekillerine ağır hakaretler yapıldığını iddia etmiştir.

Konuya müdahil olan BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan eşitlik konusuna dem vurarak tarafsız olmasını söylediği Şahin’e ''Uyarıyoruz. Tepkimiz sert olur, Sayın Başkan'' demiş. Bunun üzerine Şahin, ''Ne yaparsın, Sayın Kaplan? Lütfen oturun yerinize'' yanıtını verince Kaplan, ''Sert olur, sert olur'' diye yinelemiş ve Şahin, ''Lütfen Sayın Kaplan, size yakışmıyor. Meclis Başkanlığını tehdit mi ediyorsunuz? Ne yapacaksınız? Öldürtecek misiniz, vurdurtacak mısınız Meclis Başkanını?'' diye konuşmuştur.(kaynak: haberturk)

Bu sefer yumruk ve tekmelerin değil tehditlerin hâkim olduğu tartışmalarda, bayan vekiller de yerlerini alarak önümüzdeki günlerde Mecliste gerçekleşebilecek muhtemel tartışmaların çözümlenememesi halinde, başkanlık kürsüsü önünde ring kurulabileceğinin sinyalleri de verilmiş olmuştur.

Ülkedeki birlik ve huzur ortamını bozup kaos oluşturmaya çalışan gruplara karşı ‘bizler kardeşiz, ne kadar çabalasanız da başaramayacaksınız’ denmesi beklenirken bu tür ağız dalaşları, tehditler, ardından gelebilme ihtimali yüksek yumruk ve tekmeler halka örnek teşkil ederek, bu tür cüretkar saldırılara cesaret vermektedir.

Demokratik eylemler, hedeflenen amaca hizmet ederken, antidemokratik eylemler de iç karışıklık çıkararak, halkı birbirine düşürmek için ellerinden gelen her türlü kışkırtıcı eylemi gerçekleştiren tarafın amacına hizmet eder.

İnsana şiddet uygulanarak ceza verilmez. Ahmet Türk, beğenin ya da beğenmeyin bu ülkenin seçilmiş bir vekilidir. Dikta yöntemiyle veya cebren Meclis’e girmiş birisi de değildir. Kürtler denilince akla ilk olarak PKK geliyor olsa da bu ırktan olan herkes terörist değildir.
Bu ülkede herkes vatanını da bayrağını da canından çok sever ve uğrunda hiçbir şeyini feda etmekten çekinmez. Ancak onun bunun gazına gelerek bir parti başkanına, bir milletvekiline yumruk atmak bu ülkenin demokrasisine, birlik ve bütünlüğüne yumruk atmak ve akabinde verilecek tepkilere de fırsat vermek demektir.

Dini, mezhebi, dili, ırkı, rengi her ne olursa olsun hiç kimsenin böyle bir lüksü olamaz!

Şiddet asla çözüm değildir! Aksine haklı bile olanı haksız duruma düşürebilecek kadar acizane bir tepkidir. Beynin düşünme gücünün kısıtlandığı durumlarda, düşüncesiz bir hareketle ani reflekste bulunmak, sonrasında telafisi zor olan sonuçlar doğurmaya mahkûmdur.

Kızımın ve bütün çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu, Mutlu Olsun!

Savaşsız, şiddetsiz, küfürsüz bir Dünya’da büyümeleri dileğiyle…

Etiketler : , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Türkiye’nin Yumruklu Gündemi”

  1. 1
    Ahmet AY Says:

    "Savaşsız, şiddetsiz, küfürsüz bir Dünya’da büyümeleri dileğiyle…"
    söz bu... eyvallah



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank