- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Toz Duman Bulutu Yatışmadı

Geride bıraktığımız hafta sonunda, yerel gündem öylesine doluydu ki, hangi birini yazacağımıza şaşırdık kaldık doğrusu.
İlki biliyorsunuz, Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan’ın, Balıkesir Sanayi Odası’nda yaptığı konuşma ve daha sonraki yansımalarıydı...
Diğeri ise birebir Bandırma’nın içinde yaşanan bir transfer olayıydı.
Hatta bir değil iki transfer olayı.

DSP ilçe başkanıyken istifa edip, CHP’ye anlı şanlı törenle geçen ve bir anda burada baştacı edilen Haldun Man’ın, burada da fazla kalmadan AKP’ye geçmesi, Bandırma’da şok etkisi yarattı.
Onun transfer haberi ve AKP’ye katılım töreni ile ilgili toplantının yapıldığı saatlerde, Hamit Levent Gürer’in de, AKP’ye katıldığı haberi, olayı katmerlendirdi doğrusu.
Geçen gün bu sütunlarda yazdığımız denge durumunun alt üst olduğu bu transfer haberlerinde, 13-12’lik hassas denge ortadan yok olurken, muhalefetin de bir anda kendi yanlışlarını bir kez daha gözden geçirmesinin gerekliliği de ortaya çıktı.

Olayın ilk günü, CHP’lilerin tam olarak tepkilerini fazla yansıtmaması nedeniyle, yaptığımız değerlendirmede, parti değiştiren Haldun Man’ın görüşlerine daha fazla yer vermek zorunda kalmıştık.
Yazımızın yayınlanmasının ardından CHP’lilerden birer ikişer karşı tepkiler de gelmeye başladı.
Özellikle Haldun Man’ın aslında partiye uyum sağlayamadığı ve partinin ilkelerine karşı çıkacak tavırlar sergilediği yönünde şekilleniyordu bu tepkiler.

Doğaldır ki, ayrılan neden ayrıldığına bir gerekçe gösterecek, gidenin de ardından neden gittiğine yönelik farklı tepkiler gelecekti...
Ancak, CHP’lileri en çok üzen ise Haldun Man’ın, belediye meclisine rahmetli Mustafa Öz’ün yerine gelmiş olmasıydı.
Biliyorsunuz, rahmetli Öz hem belediye meclis üyesi hem de CHP’nin ilçe başkanıydı. Son derece partisine bağlı, tartışmasız bir CHP’liydi.

Daha vefat acısı dinmeden, tazeliğini korurken, Haldun Man’ın böyle bir harekette bulunması, CHP’lileri ciddi bir şekilde hem üzmüş, hem de yaralamıştı.

Yani biraz bu acı çifte kavrulmuş bir şekilde CHP saflarında hissedildi.
Çünkü, hem Mustafa Öz’ün yerine gelmesi, hem de daha vefatının üzerinden çok kısa bir süre geçmesine karşın böyle bir transfer yapması, Haldun Man’ı bir anda CHP’liler nezdinde vefasız bir konuma düşürdü.
Hatta, birçok CHP’li, Haldun Man’ın DSP’den ayrılıp CHP’ye geçmesini de hatırlatarak, “Zaten ilk kocasına ihanet eden bir kadının ikinci kocasına sadık kalması mümkün mü?” benzetmesiyle yorumlaması, yaşadıkları acının kızgınlığa dönüşmesini de ortaya koyuyor.

Hatta, bir DSP’li de, o günlerde Haldun Man’ın neden partilerinden ayrılıp CHP’ye geçtiğini, bugün bile anlayamadıklarını, bu nedenle de CHP’den AKP’ye geçmesini de son derece doğal bulduklarını da söyledi.
“O iktidarı sever” diyerek, yarın bir gün AKP’nin iktidardan düşmesi durumunda, iktidarda hangi parti varsa oraya da geçebileceğini söylüyorlar.

Yalnız, şimdilik herhangi olağanüstü bir olay olmazsa, ülkemizde daha beş yıl kadar AKP’nin iktidarda olduğunu düşünürsek, Haldun Man’ın da bu beş yıl içerisinde parti değiştireceğini düşünmek biraz yanlış olur sanırım.
Bir de, DSP’den ayrılıp da CHP’ye geçtiği günleri hatırlıyorum!.. O zamanlar gerçekten çok büyük ve debdebeli bir törenle partiye geçişini yapmışlardı.

Hatta kendisi ile ilgili son derece övgü dolu sözler söylenip, CHP’nin büyük bir kazanım elde ettiği bile dile getirilmişti.
Ne yazık ki, bizim ülkemizde bu tür olaylarda, çok büyük abartılar yapılıyor, beklentiler gerçekleşmeyince de çok büyük arkadan konuşmalar birbirini takip ediyor.

Oysa, bu tür olaylarda kuru bir hoşgeldinle girişi yapılıp da, ayrıldığı zaman ardından “canı sağolsun” demek o kadar çok mu zor bizim siyaset anlayışımızda?..
Gerçi, aslında bu tür transferlerin olması en büyük yanlışlık ya!.. Ama artık Türk siyasetinde son derece olağan bir durum olarak algılanıyor.

Her ne kadar bizim ülkemizde oylar partiye verilse de, seçilen parti değiştirmeyi mübah sayıyor.
Sonuçta da ortaya böyle kötü tablolar çıkıyor!..

Erdem Özcan ile uyuşamadık

Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan bir “sana ne lan!..” diye konuştu, derdi ve tasası Erdem Özcan ile bana düştü!
Günlerdir Erdem Özcan ile bir polemik yaşıyoruz. “Vardır-Yoktur” diye.

Aramızdaki bu tartışmayı Cemal Öztaylan görse, eminim kahkahalarla da güler halimize.
Efendim biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Habertürk kanalında, Milletvekilimiz Öztaylan “Bandırma’da herkes birbirine ‘Naber lan!..’, ‘Nasılsın lan!..’ der” diye bir iddiada bulununca, ben de bunun doğru olmadığını belirten bir yazı yazmıştım.

Bandırma’da yaklaşık 10 yıldan bu yana ikamet ettiğimi ve bugüne kadar da hiç kimsenin böyle bir hitap tarzıyla birbirine seslenmediğini öne sürdüm.
Benim bu yazım üzerine doğma büyüme Bandırmalı olan gazeteci ağabeyimiz Erdem Özcan, tam aksi bir görüşü savunarak, Cemal Öztaylan’ın dediği gibi, Bandırmalıların birbirine “Naber lan!..”, “Nasılsın lan!..” diye hitap ettiğini iddia etti.

Hatta dahası da, ben Cemal Öztaylan’ın Bandırmalıları haksız bir şekilde itham ettiğini vurgulayarak, özür dilemesi gerektiğini ifade ederken, Erdem Özcan “Özür dilemeyi aklına bile getirme” diyerek, kayıtsız şartsız bir destek verdi.
Bugün yine bu konu ile ilgili bir yazı yazmış. Telefonda karşılıklı olarak tam bir saat bu konuyu tartışmamıza karşın, bir türlü ortak bir noktada buluşamadık.

O ısrarla, Bandırmalılar’ın birbirine “Naber lan!..”, “Nasılsın lan!..” diye hitap ettiğini ve herkesin de birbirine bu şekilde seslendiğini iddia ediyor, ben de aksini.
Hatta kendisine, “Bir Bandırmalı olarak nasıl böyle bir şeyi savunabilirsin?” diye sormama karşın, “Ama öyle... Böyle konuşuluyor...” diye ısrarını da ısrarlı bir şekilde sürdürdü.
Hayret etmedim desem yalan olur.

Tüm aksini savunma çabalarıma karşın, Erdem Özcan’ın en ufak bir ikna olma çabası göstermemesi, aksine kendi görüşünü bana ısrarlı bir şekilde sürdürmesi de cabası oldu.
Hatta öylesine iddialı bir şekilde konuştu ki, bu konuşma karşısında bir an Bandırma’da yaşayıp yaşamama konusunda kararsız kaldım...
Dediğim gibi bir saatlik karşılıklı tartışmamız karşısında ikimiz de iddiamızdan bir adım geri atma durumu olmayınca, daha fazla uzatmanın gereği olmadığını da gördüm.

Son durum, Erdem Özcan Bandırmalılar’ın birbirlerine “Naber lan, nasılsın lan...” diye hitap ettiğini, ben de belki birkaç kişinin dışında böyle bir durumun olmadığını öne sürüyorum.
Son karar Bandırmalılar’ın.
Siz ne diyorsunuz bu duruma?