- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

TBAM ve Mecusiyi Savunmak

Vatandaşlık bilgilerimizi tazeleyelim. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı bir yapısı vardır. Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinden oluşan üçlü kuvvet ayrılığı ilkesi temel alınmıştır. Birer ikişer cümle ile ne nedir bir bakalım.

Yasama: Yasama görevi yasa yapma,yasa değiştirme ve var olan yasaları yürürlükten kaldırma yetkisidir. Anayasamıza göre ülkemizde yasama görevi TBMM'ye aittir(di). Bundan yola çıkarsak TBMM ülkenin kanunlarını belirler(di).

Yürütme: Bildiğimiz hükümet ve organları; Başbakan, bakanlar,

Yargı organları; Türk Halkı adına bağımsız olarak görev yapar. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hakim ve savcıların tayin, terfi ve atama işlerinden sorumludur.

En üst mahkeme Yargıtay'dır ve son karar verici mekanizmadır. Aldığı içtihat kararları bağlayıcıdır. (Birilerinin verdiği ara gazlarla veyahut ciddi tehditlerle AK Partinin kapatılması için süreci başlatmıştır.)
Danıştay idari davaların bakıldığı yargı organıdır. Aldığı kararlara Yürütme uymak zorundadır. (Danıştaya düzenlenen hain saldırıda Alparslan Aslan''ın, ezberini unuttuğu için söyleyemediği replikleri Emin Çölaşan''ın eşi Danıştay Başkanlığı Başkanvekili Tansel Çölaşan tarafından nasıl uydurulduğu, Danıştay saldırısının aslında Ergenekon çıbanını patlatacak bir malzeme olduğu halde mahkemenin konuya tam da "istenilen" taraftan baktığını ve bu yanlış bakış açısı ile karar verdiğini hatırlatmak isterim.)

Sayıştay ise tüm kamu kurum, kuruluş ve iktisadi teşebbüslerin muhasebat sistemini denetlemekle yükümlüdür.

Gelelim bunca şeyi yazmamızın asıl sebebi aliyyesine. Anayasa Mahkemesi nedir ne değildir?

Anayasa Mahkemesi ise Cumhurbaşkanı veya yeterli sayıda imza sahibi milletvekillerinin müracaatı ile, yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetleyerek, yürürlüğe girmesine ya da iptaline karar veren son mercidir. Ayrıca Yüce Divan olarak görev yapar. Peki alâ. Anayasa Mahkemesi''nin tevellüdü kaçtır? Belki de son günlerde olan hadiseye kadar bir çoğumuz Atatürk''ün kurduğu Cumhuriyetle birlikte Anayasa Mahkemesinin de kurulduğunu zannediyorduk. Öyle ya, Atatürk''e ait olmayan o kadar çok garabeti kendisine yakıştırıyor ve iddia ediyoruz ki. Bunu da yakıştırmış olabilir bir çoğumuz. Ama Atatürk tarafından yazılan 1924 Anayasası'nın temel fikri "Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir" düşüncesi idi.

Anayasa Mahkemesi 27 Mayıs Darbesinden sonra milletin serbest seçimlerini kontrol altına almak isteyen darbeciler ve yandaşları bazı hukukçular "kuvvetler ayrılığı" fikrini esas alarak "millet iradesi"nden bağımsız ve hatta onun üzerinde ama "millet adına karar veren" bir "yargı" fikri ile geliştirilmiştir. Bu millet kendisi için iyiyi kötüyü ayırt edemez, çobandır, bidon kafalıdır, başındaki örtü ile beyin hücreleri kapanmıştır ya bu sebepten kayıtsız şartsız milletin iradesi ile çekilmiş olan, milletvekillerinin oluşturduğu TBMM ne anlar kanundan, yasadan; onların adına, daha iyi düşünüp karar verecek, milletin iradesinin de üstünde (lütfen buraya dikkat) bir yasama organı olmalıdır. Türkiye Büyük Anayasa Mahkemesi (TBAM)''dir işte bu bahsettiğim. Bu öyle bir uzuvdur ki Anayasa'yı bile ihlal etmekte serbesttir.

Kulağa ne hoş geliyor değil mi? Böylesine yüksek bir mevkide görevli olmak, 70 milyon kişinin seçtiği 550 vekile -haddini bildirmek-, korumakla yükümlü oldukları Anayasa''nın maddelerini bile hiçe sayarak, kendi vehimlerinden yola çıkarak yasamanın çıkarmış olduğu kararı iptal etmek -hadleri olmayarak- ne büyük bir ego olsa gerek. Eee? Sonra en olacak? Kimseyi memnun etmeyen, herkesin değişmesinde bir şekilde hem fikir olduğu anayasa, bir cin fikirli tarafından, sırf onda gaz yaptı diye yine TBAM''sine şikayet edilirse nasıl değişecek bu anayasa? Birgün gazetesi "Yiyin birbirinizi" diye başlık atmış! Delirmiş olmalılar. Onlar birbirini yerken bize ne oluyor hiç kimse farkında değil mi? Filler tepişirken olan çimenlere olur, bilmiyorlar mı?

Kimin eli ile kimin kaderi üzerinde oynuyorsunuz?

"Top benim değil mi? Oynamıyorum!"a benzemez bu.

Top sizin değil. Zengin şımarıklığı yapmayın.

Ama en büyük benim!"

"Hadi oradan tevellüdün çıktı ortaya, sen benim irademden çok daha küçüksün. Ancak şekil acısından oyunun kurallarını inceleyebilirsin!"

AKP''nin kadrolaşmaları da kadrolaşmaları... Ay söylene söylene bitmedi. İşte tüm kadrolar ortada. Bak halâ konuşuyor! AKP''nin kadrolaşmayla hiçbir zaman sorunu olmadı ki. Adamlar "işi kim iyi yaparsa o yapsın", diyor. Demokrasiye, yeni açılımlara, paylaşıma, daha çok hak ve hürriyete karşı gelen bürokrasi ve devlet kadroları ile boğuşup duruyor hükümet. Sen halâ öyle böyle diyorsun. Empati, lütfen empati..

Ama sadece kendin anlaşılasın diye değil, biraz da karşındakini anlamak için empati.

Eşimin anlattığı bir fıkra ile nihayetlemek istiyorum yazımı.

Mecusi, Hıristiyan, Yahudi bir meyve bahçesine dalarlar. Kısa bir süre sonra bahçe sahibi çıkagelir. Der ki,
"Siz hak dinin inanıcıları, tamam sizi kabullendik de bu Mecusi, sizin içinizde ne gezer? Sizin Allah''ınızı tanımaz, peygamberinize inanmaz, ateşe tapar. Bununla mı arkadaşlık edersiniz?" Sözlerinin gazi ile Mecusiyi temiz bir döverler. Bahçe sahibi, Hıristiyan''a bakar, sen bu Yahudi ile nasıl bir araya geldin. Bu değil miydi senin peygamberini çarmıha geren? Hurra,Hıristiyan, Yahudi''nin üzerine çullanır. Geriye Hıristiyan kalır, bahçe sahibi onu da kendisi bir temiz döver ve bahçeden dışarı atar. Hıristiyan''la Yahudi "Mecusiyi savunacaktık" der.