- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Taksim, Gezi Parkı, Miraç Kandili

Arkadaşlar dün akşam Miraç kandili nedeniyle Taksim’deydim. İhsan Eliaçık hocayı görmeye gitmiştim. Şöyle bir 3-4 mt yaklaşabildim. Ama boyum kısa olduğu için sesini duyabildim. Bir “kadın” sesinden ayet ve meali okundu. Çarşı grubu miraç kandili kutlaması sloganı attı. Ardından anti-kapitalist Müslümanlar “Allah, özgürlük, ekmek” sloganı.. İhsan Eliaçık hocanın Miraç kandili duasından sonra ise artık izini sürebilmek de mümkün değildi. Kendisine duyduğum saygıdan dolayı elini sıkmak isterdim. (Bilirsiniz bizim cenahta saygı duyduklarımıza yüz sürmek, elini öpmek, önünde iki büklük eğilmek, boyun bükmek yoktur.) Olmadı, bir gün bürosunu ziyaret etmek isterim.

Taksime İstiklal caddesinden girmiştim. Saat 20.55 sularında. Gezi parkını geçip Divan otelin önünden çıkabilmem 1 saat 10 dakikamı aldı. Taksim, tam bir kenara itilmişlerin, görmezden gelinenlerin ve tabii ki rejim muhaliflerinin bir birlerine tahammül ederekten kendilerini “semaya” karşı ifade edebildikleri bir “özgürlük meydanı” olmuş. Ekseriyeti 30 yaş altı gençlerdi. Ve bu gençler ne 12 Eylül (1980) öncesini ne de 28 Şubat (1997) sürecini biliyorlar ve ipliyorlardı. Bugüne ve geleceğe bakıyorlardı. Herkesin elinde yeni nesil cep telefonu ya fotoğraf çekiyorlar veya görüntü alıyorlardı.

Ve Taksim meydanı, çadırlı yatılıların dışında, “Taksime bir uğrayalım da öyle eve döneriz..” diyenlerin ziyaretgahı olmuştu. İlerlemek çok zor olduğu için herkes bir birini itip kakmamaya, incitmemeye, dil ve bedenen nazik davranmaya özen gösteriyordu. Bence de böylece de kalmalı, düzenleme yapılacaksa bu ruha uygun olarak düzenleme yapılmalı.. İktidarlar, “bir gün iktidar sırasının kendilerinin gelmeyeceğini bilmenin dayanılmaz hafifliğini” yaşayan marjinal (herhalde başbakan mütedeyyin karşıtı olarak kullanıyor) gruplara da bir özgürlük alanı açmaları gerektiğini bilmelidirler. Ekonomiyi, siyaseti, kültürleri dünyaya entegre edip, “ama kafalarınız ve yaşam biçimleriniz bizim biçimlendirdiğimiz gibi olsun..” demek kadar diyalektiğe aykırı bir şey olamaz. Ve aslında her toplum düzeyinden ve tabakasından bir marjinallik çıktığı gerçeğini de unutmamak gerek, ki anti-kapitalist Müslümanlarda kendi sosyal sınıflarının bir marjinalidir aslında..

Dönerken şöyle de düşündüm, bizim nesil İstanbul’a rızkını aramaya gelmişti, yerleşmeye değil. Her bahar, her yaz dönerim ümidini taşıyordu çeşitli nedenlerle.. Ve bu dönüş umuduyla İstanbul’a hep mesafeli kaldılar. İki büyük medeniyete Başkentlik yapmış İstanbul’a saygı göstermedikleri gibi de, yağmaladılar, yediler, içtiler, içine sıçtılar.. Kanalizasyonlarını ve denizlerini de tüm Türkiye’ye temizlettiler iyi mi?

Taksim müdavimlerinin gidecek yerleri yok. Onların çoğu burada doğma büyüme, babaları taşralı olsalar da, kendilerini de taşralı gibi yetiştirseler de onlar bizim kuşaktan farklı. Köyü ve kasaba yaşantısını bilmiyorlar. Onun için İstanbul’a sahip çıkıyorlar. Çünkü İstanbul bugünleri ve gelecekleri de aynı zamanda.. Bu gençler AVM’lerin cafelerinde GDO’lu yiyecek tüketip, zaman öldüren cinsinden değil. Işıl ışıl gözleri, riyasız söylemleriyle, fütursuz ve fakat zekice esprileriyle İstanbul’un yeni sahipleri. Belki yıllar sonra İstanbul’un yüzü onlarla gülecek! Zaten bir şehrin güzelliği ve gülümsemesi o şehirde yaşayanların şehirlerine sahip çıkmasıyla olur. Yoksa AVM’ler gökdelenler çöplüğe bırakılmış kristal avizelerden öte bir şey değil…  06.06.2013