- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Takanlar, Takılanlar ve Taciz Edenler…

Önce Twitter’da, Facebook’ta bir kaç iletide gözüme çarptı. Sonra -benim de bir dönem yazı yazdığım- internethaber isimli sitede Hartice Kübra’nın yazısını okudum. (http://bit.ly/13K7gQR [1]) Onu diğer yayın organlarında farklı farklı haberler (http://bit.ly/1bgFvlA [2]) ve son olarak da Başbakan’ın açıklaması izledi.

Türban meselesini “Camide bira içtiler, ayakkabıyla girdiler.” gibi bir iftirayla süsleyen Başbakan Erdoğan’a her kanaldan anında tepkiler yağdı. Ne derece dikkate almıştır ya da muhafazakar, saf bir biçimde inançlı vatandaşlarımızı ne kadar etkileyebilmiştir bilmiyorum.

Ancak konu Başbakan Erdoğan, AKP ve türban olunca, içeriği ne olursa olsun tek bir şeyle söze başlıyorum : “Ey Başbakan! Güç sende, yetki sende. Bu ülkede istediğin her şeyi, milyonları karşına alma, sokağa dökme pahasına yapacak kudrete sahipsin. Bakanların, bürokratların hatta ‘gereken talimatı verdik!’ dediğin yargı emrine amade. Dudaklarından dökülecek tek bir emirle türban sorununu çözebilirsin. Şu aşamada sana ne asker posta koyabilir, ne yargı höt-zöt edebilir, ne Cumhurbaşkanı veto eder, ne Kemalistlerin gıkı çıkar. Haydi çöz! Kamuda, kışlada, sokakta, adliyede, okulda, üniversitede türbanı serbest bırak.”

Eğer iktidar, her türlü imkana sahip olmasına rağmen bu sorunu 12 yıldır çözmemişse ve halen meydanlarda türban üzerinden siyaset yapıyorsa, artık burada bir “sorun” değil, sömürü söz konusudur.

Türbanla, baş örtüsüyle, tesettürle ilgili özellikle geçtiğimiz yıllarda çok yazıp çizdim. İşin dini, teolojik yönünü, tarihsel, sosyolojik kısmını o kadar çok konuştuk ki, artık kendi sözlerim bana klişe gelmeye başladı.

Ben kişisel özgürlükleri “dibine kadar” destekleyen bir adamım. Konu hak ve özgürlük olunca, kimse kusura bakmasın, işin dini yönü, gelenek yönü ya da toplumsal yönü, mahalle baskısı falan beni asla ilgilendirmiyor. Tek bir şeye bakıyorum : Bu insan türban takmak, başını örtmek istiyor mu? İstiyor! O zaman önünde hiç bir engel olmamalıdır. Onu aşağılayan, taciz eden, başını açmasını isteyen, buna zorlayan, mecbur kılan kimse de...

Yazısını paylaştığı gün, Twitter’dan Hatice Kübra’ya bir çağrıda bulundum. “Amman yanlış anlama, bu asla bir meydan okuma değil, seni yalancı çıkarmak değil amacım.” diye not düşerek. Aynısını -kim bilir kaçıncı kez- buradan tekrar ediyorum : “Eğer o grup içinde türbanlı kadınlara tacizde bulunan, türbanından dolayı hakaret eden biri varsa, hemen şimdi, onların hakları için Gezi Parkı’nın, Ankara’da Kızılay Meydanı’nın ya da İzmir’de kordonun ortasında tek başıma eylem yapmaya hazırım.”

12 yıldır bu güç elindeyken kılını kıpırdatmayan AKP iktidarının aksine ben şuna inanıyorum çünkü : Kendi haklarım kadar, bir başkasının mini etek giyme, diğerinin cemevine gitme, kürtaj olma, hiç bir şeye inanmama hakkı kadar türbanlı kadınların türban takma hakkını savunmayacaksam, bu güne kadar boşuna mücadele etmişim. Eğer alkol yasağına karşı ayaklanıyor ama türban yasağına sessiz kalıyorsam, iki yüzlünün, kaypağın önde gideni olurum.

Bütün bunları yazarken, elbette Mustafa Kemal rahibesi kokonalara, çatık kaşlı, albay emeklisi kılıklılara kefil olmuyorum. Hatta diyorum ki, yapmış olabilirler. Çünkü bugüne kadar görüp görebildikleri bu. Tek partiden de, asker cuntasından da, muhafazakar iktidardan da türbanı sömürmeyi, türban sorununu canlı tutmayı öğrendiler.

İşte o yüzden bunu özellikle söylüyorum : Bu eylemi koymalıyız. Bu terbiyeyi kırmak, bu oyunu çift taraflı olarak boşa çıkarmak için de...

twitter.com/kaangkts [3]