- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Ta Başından Böyle mi Anlaşmıştık Seninle!

Çok acılı günler yaşamıştım son zamanlarda... Bu olay ise o zamana kadarkilerin hepsini gölgede bırakmıştı. Bu satırları yazarken bile, o anı yaşar gibi oldum uzun yıllar geçmesine rağmen.  Bir an insan kendini tutamıyor, gözlerinden sızan göz yaşlarını saklamaya çalışıyor  yanı başında kimse olmasa da ...

Sene 1999’da  Bayram dolayısıyla Mersin’ den  Kahramanmaraş’a gitmiştik. Akrabalarla birlikte olmak için ablamın evinde kalıyorduk. Bir kurban bayramı  arifesiydi; bayram  hazırlıklarını yaptık birlikte alış veriş yaptık işlerimizi  bitirdik. Yorgun argın oturuyorduk gecenin geç saatleri olmuştu,  yarın bayramdı onun verdiği heyecanla yatmaya hazırlanıyorduk. Gayet mutlu ve huzurluyduk. Çocuklar kuzenleriyle iyi vakit geçiriyorlardı. Bizse eşimle sevdiklerimizle beraber olmanın mutluluğu içerisindeydik. Eşimde anlaşılması güç bir tuhaflık hissettim. Yanına uzandım iyi misin, neyin var, yolculuk mu seni yordu acaba diye soruları ardı ardına soru yağmuruna tuttum. İyiyim canım sende yok bir şeyim hafif bir mamurluk çöktü üzerime geçer dedi ve yattı. Fakat yine de içim içimi yiyordu acaba ne olabilirdi acaba benden sakladığı bir şey mi vardı bu ne olabilirdi? Ve yine yeniden tuhaflaşmaya başladı. Ve ben tekrar  neyin var diye sordum  önemli bir şeyim yok  hanım, sadece midem bulanıyor dedi. Hadi doktora gidelim dedim of boş ver  ya dedi neden gitmiyorsun diye birazda olsa kızmıştım hadi hadi doktora gidiyoruz çabuk  diye.

Zar, zor aldım doktora götürdüm poliklinik de hemen evin karşısındaydı zaten, biz polikliniğe girdik  doktor alık alık yüzüme bakıyordu, şaşkındık! Bana eşiniz mi diye sordu.

Ben de evet dedim ilk defa mı enfaktüs geçiriyor diye sordu ben şok olmuştum! nasıl yani diye sordum eşiniz enfatüs geçiriyor dedi ve ilk müdahaleyi yaptı hastaneye yolladı bizi. Gece yarısıydı ben hastaneye gitmeden hemen eve geldim çocuklara siz yatın ben babanızı hastaneye götürüyorum sizi haberdar ederim demiştim, hastaneden içeri girdik hemen yoğun bakıma aldılar 24 saati atlatması gerekiyor dedi. Doktorlar gereken tüm müdahaleleri yapıyorlardı ama benim içim hiç de rahat değildi.

Doktora tekrar tekrar soruyordum burada yapılanlar yetersiz geliyorsa en iyi hastane nereyse oraya götüreyim diye. Bir çocuğun annesine en sevdiği oyuncağı alması için yalvarıp sızlanması gibi yalvarıyordum adeta doktorlara.

Artık doktor dayanamadı; bak kızım sen aklı başında birine benziyorsun durumu çok kritik eşinin, her şeye hazırlıklı olman lazım demişti. Ne yapacağımı bilemiyordum, bir şey de diyemiyordum eşime sakin ol akşama çıkacağız diye tesseli vermeye çalışıyordum. Onu tesseli etmeye çalışırken benim içim içimi yiyor Allah’ım beni kim teselli edecek diye düşünüyordum.  Belli de etmiyordum içerisinde bulunduğum ruh durumunu.

Yanında oturuyordum monitörden takip ediyordum kalp atışlarını sanki o monitörle bütünleşmiştim  gözümü kırpmadan onu izliyordum ama gördüklerim hiçte normal değildi bunu anlayabiliyordum, yanında yatan bir hasta daha vardı onunkiler normaldi bunu görebiliyordum tek yapabileceğim şey dua etmekti.  Tabi ki bu da bir çözüm değildi ama yapacağım hiç bir şey yoktu, elim kolum bağlanmıştı sanki.

Sabah olmuştu artık duyan geliyordu ne oldu diye soran sorana onlara da bir şey diyemiyordum yirmi dört saati atlatırsa çıkacak diyebiliyordum sadece. Ve bunları derken çıkabilecek mi soruları kemiriyordu beynimi adeta beynim eriyip gidiyordu.

On beş saat sonra tam tamına on beş saat sonra onu kaybettim hem de benim ellerimin arasından kayıp gitti, ne yapacağımı bilemiyordum o saniyede doktorlar geldiler tüm müdahalelere rağmen kurtaramadılar.

Artık eşim yoktu onu kaybetmiştim.

Dünyam başıma yıkılmıştı ne yapacağımı bilemiyordum çaresizdim o an yanımda kimse yoktu bir çığlıkla dışarı fırladım tabi herkes anlamıştı herkes koşarak geldi yanıma  ne oldu yoksa kayıp mı etik diye. Ben hiç ama hiçbir şey diyemiyordum sanki dilim tutulmuş nefes bile alamıyordum boğazıma bir şeyler düğümlenmişti sanki.

Bu arada ben ne yapayım Allah’ım diye düşünüyorum ben çocuklara ne diyecektim nasıl söyleyecektim  onlara çaresizdim.

Onları üzgün ve çaresiz görmek de istemiyordum.  O  halleri  beni kahrediyordu çünkü hiç böyle bir şey beklemiyorduk, o an bende ölmek istiyordum… tek kurtuluş yolu bu diye düşünüyordum. Artık benim için yaşamanın  hiçbir anlamı yoktu. 0 an çocuklarım  olmasaydı canıma kıyardım,çıldıracaktım. Beni hayata bağlayan çocuklarımdı zira sorumluluğum iki kat daha artmıştı. Bir anda ölüm duygusu yerine sorumluluk duygusu biraktı. ALLAH kimseye bu yaşadıklarımı yaşatmasın. Beni çok ama çok zor günler beklediğini korkarak  biliyordum.

Eşimin öldüğü gece nasıl geçti hatırlamıyorum.

Sabah olmuştu ama ben sabahın olmasını da istemiyordum çünkü  onu  benden ebedi ayıracaklardı cansız bedeni bile bana güç veriyordu çünki ondan ilk defa ayrılıyordum, Ama ne çare yapacak bir şey yoktu biliyordum.

Son olarak onunla vedalaştık, çok acı verici bir veda olmuştu…

artık o gitmişti, sonsuza kadar bizden uzaklaşmıştı.

Benim için zorlu günler başlamıştı. çünkü artık hem anne hem de baba olacaktım çocukların  her şeyi ile ilgilenmem gerekiyordu.  kendimi toparlamaya çalışıyordum,  herkes bir şeyler söylüyordu ama hiç biriside benim aklıma yatmıyordu.

Sadece dinliyordum;  Aradan dört gün geçti yani bayram tatili bitti  yapılacak  işler vardı, onları yapmalıydım bazı evrakları almam gerekiyordu, onları da temin etim artık orada işlerim bitmişti kalmam için   hiç bir sebep yoktu.eşimin ailesi kırıcı olmaya başladı. rağmen onları kırmak istemedim çünkü acımız büyüktü. Benim beklediğim bir sözü ne yazıki sonunda kullandılar.(öküzümüz öldü ortaklık biti)

Kendi kendime dedim ki hadi kızım hadi  çok şükür bir evin var ne buralarda sürünüyorsun evine dön senin burada yapacak bir işin kalmadı dedim ve hemen dışarıya çıktım otobüs biletlerimizi aldım eve geldim eşyalarımızı toparladım biz gidiyoruz dedim. Neyazıkki  acımızı paylaşamadık. 4 saat yolculuktan sonra babasız olarak eve döndük.Başlamıştı artık zor günlerimiz.

Onun yokluğuna alışmak çok zor geliyordu bana. Onun varlığına okadar alışmışımki! anlatamam sabah evden işe gidişini, akşamları eve dönüşünü dört gözle beklerdim, bazı geceleri eve geç gelirdi,  gelene kadar gözlerime uyku girmezdi  geç geldiği  zaman bile onu çok özlüyordum. Ama o yoktu artık, onun yokluğunu kabullenmek çok zor geliyordu bize.

Birisi öldüğünde  onu seven kişinin yüreğinde kırk mum yanarmış, ilk günlerde yüreği çok acı çekermiş, bu acı hiç bitmeyecek sanıyor insan sonra  her geçen gün mumlardan birisi sönermiş, sonrada kırkıncı  gün tek bir mum kalırmış geriye  o mum ömür boyu yanamaya devam edermiş yüreğinde. Büyüklerimiz hep böyle söylerlerdi  Bunu çok iyi biliyorum bu mum yüreğimde hiç sönmeyecek…

Ama acılarımız zamanla azalacaktı: benim tek bir şeye ihtiyacım  vardı maddi değil manevi bir desteğe  ama  oda yoktu ne diyelim,  ne gelir elden iş başa düşmüştü  mantıklı makul adımlar atmalıydım her şeyin üstesinden gelmeliydim düşenin dostu olmazdı yani düşmemeliydim hep dimdik ayakta kalmalıydım. Korktuğum gibi olmadı.Hayatın üstesinden geldim acısıyla tatlısıyla yoluma doğru olarak devam ediyorum.

Sararan çimenlerin yeşiliğini, solan çiçeklerin tazeliğini hiçbir şey geri getiremez.

Buna rağmen hayat üzülmeye değmez.

Emine Dönüş ÖZATAR

Comments Disabled (Open | Close)

Comments Disabled To "Ta Başından Böyle mi Anlaşmıştık Seninle!"

#1 Comment By tamer On 07 Mayıs 2010 @ 06:47

dönüş hanım ,
sabah işe geldiğimde okudum yazınızı.
çok üzüldüm desem bu neyi anlatır ki...
demiş oldum bir kerre..

#2 Comment By edozatar On 11 Mayıs 2010 @ 11:55

Tamer bey ilginize çok teşkkürederim.
Hayat işte acı tatlı günler yaşıyoruz üzülmek malesef hiç bir şeyi geri getirmiyor.
Hayat akıp gidiyor acısıyla tatlısıyla,
saygılar şen ve esen kalın.

#3 Comment By Uğur ÖZALTIN On 30 Haziran 2010 @ 16:44

21 yıl önceye taşıdı beni de satırlarınız.
Babam izmir tepecik hastanesine sevk edilmişti manis ssk dan.
Biz onun vefat haberini 4. günde alacağımızı hiç ummuyorduk.
Ama oldu işte

Annem abim ve ben kalakalmıştık

Öküz öldü ortaklık ayrıldı lafını bizde yaşaduk çevremizden
Hayatın sillerini yedik akıllandık ayakta kalmayı öğrendik çok şükür

Yıkılmadık hayattayız mücadeleyi öğrendik ve başardık
Sizde de bir başarı öyküsü okudum ve kutlarım devamını dilerim

#4 Comment By edozatar On 30 Haziran 2010 @ 17:27

Uğur bey ilginize çok teşekkür ederim evet hayat mücadele ile geçiyor hayatın silesini ben üç kere yedim ama çok şükür her şeyin üstesinden geldim ALLAH kimseye yaşatmasın bu acıları sağlıcakla kalın.