content

01 Tem

Sünnet

75-80 arası tartışmalı bir süreç yaşadığımız az çok biliniyor ama,
nasıl hadım edici bir süreç olduğunu en iyi o

süreci birebir yaşayan
gençlik biliyor. Özellikle 78 kuşağı denilen kuşak, içine
itelendiği karmaşanın karabasanından çıktıktan sonra uzunca bir süre bu
yılları hatırlamamayı seçerek o yıllarda yaşadıkları acılardan uzaklaşmaya
çalıştı. Ama bilinçaltı insanı rahat bırakmıyor. Ve hatırlamak, bir bakıma
sağaltım.

Gerçekten ilginç bir dönemdi ve kanımca bu beş yıl en büyük darbesini ileride
olası aydın sınıfına, yani gelecek yılların intelijensiyasına vurdu. 15 yaşına
kadar entelektüel gelişimini aydın olma kriterine göre başarıyla yarılamış
olan ergenler, 15’inden sonra balçık gibi bir toplumsal gerçekliğin içine
bilinçli bir biçimde itelendiler. Aydınların birlikte büyüyüp, birbirinden
beslenip, serpilip gelişeceği platformlar yok edildi. Mesela gidebildikleri
iyi filmler balçığın derinine gömüldü de, sinema salonlarını kuşatan porno
furyası, gençleri, 7.sanatın kaliteli sosyalizazyonundan uzaklaştırdı.
Kentlerin kurtarılmış bölgeler semtlerine ayrışması, entelektüel gelişim
için gerekli olan serbest ve özgür dolaşımı kısıtladı. Araştıran az sayıda
genç, merak ettikleri batılı aydınların kitaplarına ulaşamaz oldular.
Ulaşsalar da insanların sloganlara indirgenmiş ideolojik kutuplara
ayrıştığı ortamlarda okuduklarını paylaşmak istemeleri züppelik olarak
algılandı. Gençlerin tesadüfen, el yordamıyla keşfektikleri Erik from, reich,
jung, Georg Lukacs gibi yazarların kitapları bulunamazken, her köşe
başında sergilenen ama yasaklı olan ideolojik kitaplar insanların gözüne
gözüne sokuldu. Marx’ın ekonomist ve sosyal bilimci yanının üstü örtülüp,
ütopik tarafı ideolojik bir biçimde putlaştırıldı. Sağcı gençlerin durumu
daha vahimdi. Kanımca onlar kandırılmaya ve kullanılmaya daha açık oldular.
İdolleri Cemil Meriç’ti ama onu kaçı okuyordu veya onun bir sosyalist olduğunu
kaçı biliyordu? Hala merak ederim, içlerinden bazılarının yurtlarda gece
yarısından sonra kurt gibi “uuu” “uuuuuuu” diye ulumaları hakkında bugün
ne düşünüyorlar?

Her neyse… Reich’in kitapları, onu keşfetmiş az sayıda gençlik tarafından
artık tamamen yalnızlaşıp odalarına çekildikleri 80 sonrası okunabildi.
Reich’in ‘ bedensel boşalmanın işlevi’ ve ‘cinsel Ahlakın boy göstermesi ‘
adlı kitaplarını nihayet okumaya fırsat bulduğumda yıl 1985’di.
Uzatmayayım kitaplarda Reich’in üzerinde durduğu konulardan biri de
çocuklara uygulanan sünnet geleneğiydi. Reich, sünnetin aslında ekonomik
kaygılar nedeniyle cinselliği kontrol etmek isteyen yönetenler tarafından icat
edilip uygulandığını söylüyordu ki, bu benim için sarsıcı bir bilgiydi
çünkü sünnetin zararlarını da anlatıyordu ve küçük bir oğlum vardı.

Öğrendiklerimi her paylaşmak istediğimde, geleneklerin kör edici vahşi gücüne
çarpıp savruldum. Kendim gibi insanlar seksen darbesiyle hallaç pamuğu gibi
atılmış olduğundan, düşündüklerimi doğrulayacak hiçbir kimseyi
bulamamam, çaresizlik duygumu pekiştirdi. Ki işte 80 ihtilalinin getirisi
bu oldu. Otoritenin; intelijensiyanın etkisiyle oluşması mükmün olabilecek
‘hak’ olgusunu, yokluk derecesine düşürmesi… Öyle ki, kendi oğlumun bile
sünnet olmasına engel olamadım. Gelenek=İslam sanıp, kendi dinimden iyice
nefret ettim.
Ne zaman ki, Kur’an’la ve Kur’an’ı çağdaş yorumlayan aydınlarla tanıştım,
hayret! Benim batılı aydınları okuyarak savunduklarımı, onlar, Kur’an’ı
okuyarak savunuyorlardı.

Bunlardan biri de Edip Yüksel’di. Onun sünnetle ilgili makalesi, bana aklın
yolunun bir olduğunu gösterdiği gibi, toplumda cehaletin kökleşmesi için çaba
sarf edenlerin mutlak iktidar olamayacakları yönündeki umudumu da yeniden
yeşertti. M.Ş. 29.6.12
* * *

Edip YÜKSEL

4:119 "Onları saptıracağım, onları kuruntularla oyalayacağım, hayvanların
kulaklarını yarmalarını (böylece etlerini haram etmelerini) emredeceğim,
ALLAH'ın yaratıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim ALLAH yerine
şeytanı dost ve egemen edinirse apaçık bir kayba uğramıştır.

Edip Yüksel'in bu ayet ile ilgili notu:

" Sünnet denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler
(Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini sünnet edip cinsel
organlarını parçalayanlar) sağlık açısından gereksiz olan bu ameliyatla
hem çocuklara acı çektirmekte ve hem de insanın yaratılışında Tanrı'nın
hata yaptığını ima etmektedirler. Kuşkusuz, çocukların düdüllerinin derisi
Tanrı'nın yaratılışında bir anomali(bozukluk) değildir; normal bir
durumdur. Sünnetçiler Tanrı'ya karşı meydan okur: "Ey Tanrı, yüce yaratıcı,
her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen rabbimiz, sen en iyi biçim verensin,
evrenin yaratanısın. Ne var ki, ey Tanrı, sen bizim düdüllerimizi yamuk
yaratmışsın. Senin işlediğin hatayı usturalar ve makaslarla BİZ
düzelteceğiz. Düdüllerden kan akarken ve çocuklarımız çığlıklar atarken
senin büyüklüğünü anacağız rabbimiz!" Erkek ve kız çocukları üzerinde
sünneti uygulamak isteyenler sürekli olarak yeni sebepler
uydurmaktadırlar. Mastürbasyonu veya cinsel yollarla bulaşan hastalıkları
engellemek ilk önerilen sebeplerdi. Daha sonra bunlara birçok sebep daha
eklendi: yatağa işemek, kanseri engellemek, AIDS'e karşı korunmak gibi...
Ne var ki, tıbbi araştırmalar sünnetin bir yararı olmadığını ve hatta
çocuklara dayatılan bu ameliyatın onların psikolojik gelişmelerinde olumsuz
etkilere yol açabileceğini göstermektedir. Sünnet sonucu sakatlananların ise
sayısı belli değildir. İşin ilginci, hadis kitapları, Peygamber döneminde
müslüman olanların sünnet olduklarına dair hikayeler nakletmeyi unutmuşlardır.
Ebu Bekir, Omer yahut Hamza bugün müslüman olsaydı, bizim müslümanların
ilk yapacağı işlerden biri onları bir sünnetçiye teslim ederek cinsel
organlarını kana bulamak olacaktı. Sünnilerin kutsal hadis kitaplarından
Ahmed B. Hanbel'in müsnedi, Osman bin el-As'ın sünnet törenine katılmayı
reddettiğini ve bunun bir bidat olduğuna inandığını rivayet eder.
Ünlü Taberi, Halife Abdul Aziz'in, cizye vermekten kurtulmak için İslam'ı
kabul eden Horasanlıların sünnet edilmesi önerisine karşı çıktığını rivayet eder.
El-Nevevi, İbn-i Munzir'den alıntı yaparak sünnet etmenin bidat olup
olmadığını tartışır. Kısacası, ehl-i Sünnet kaynakları, her şey gibi bu
konuda da çelişkilerle dolu. Sakat doğan çocuklar üzerinde yapılan
ameliyatlara ne demeli? Kuşkusuz, bireylerin ve toplumların günahları
ve aşırılıkları sonucu, veya bir sınav amacıyla, sakat olarak doğan çocuklar
bir anomali olup, ameliyat yoluyla onları Tanrı'nın asıl yaratılışına uygun
bir hale sokmak kınanamaz. Ayrıca, "peki tıraş olmanın hükmü nedir?" diye
soru yöneltenlere çük kesme ile kıl kesme arasındaki farkı anlatmalı mı
bilmiyorum?
Muhammed peygamber insanları sünnet etmek için halklara elçi olarak
gönderilmedi. Çocuklara karşı işlenen bu suç artık tarihe gömülmeli.
Bak 13:8; 25:2; 32:7; 40:64; 64:3; 82:6-9 "
Edip Yüksel
www.19.org

Not: Konuyu merak edenlere aşağıdaki sayfayı izlemelerini öneririm

http://www.facebook.com/pages/S%C3%BCnnet-etme-gelene%C4%9Fine-kar%C5%9F...

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank