- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Süleyman Demirel, AK Parti ve Erdoğan…

Çocukluğumun, gençliğimin ve orta yaşlarımın lideri…
Türkiye’nin gündemini Cumhurbaşkanlığından sonra da belirlemeye, siyasete müdahale etmeye çalışmış, değerli bir siyasetçi…

Siyasetçilerin belli bir yaşta siyaseti bırakması gerektiğine yönelik örnek verdiğimiz Süleyman Demirel…
Babamın, benim ve oğlumun döneminde olan siyasetçi kimdi?
Ve bugün ondan daha fazla siyasette kalan isimleri kimler?

***
Bir siyasetçiyi, bir dönemi anlamak için, ülkenin siyaset tarihini ve devletini iyi anlamak gerekiyor…

***


12 Mart darbesi kime karşı yapılmıştı?
İktidarda kim vardı?
12 Mart darbesinden önce yapılacak 9 Mart darbesinin destekçileri kimlerdi?
12 Mart darbesi yapılırken, 9 Mart darbecileri neden tasfiye edildi?
Onlar tasfiye edilirken, 9 Mart darbesinin kimi başları neden 12 Mart darbecileri ile uzlaştı?

***
Gerçek TV döneminde program için gelen Mahir Kaynak’a odamda bir soru sormuştum. 9 Mart darbesinin İngiliz tezgahı olduğunu söylüyorsunuz, 12 Mart darbesi kimin tezgahı idi? Ve siz yaptıklarınızla İngiliz darbesini önlediniz, Amerikan darbesinin önünü mü açtınız?
Kaynak ise şöyle yanıt veriyordu. Benim için önemli olan bana verilen görevi yerine getirmemdi. Ben 9 Mart darbesini önlemek için görev almıştım. Ve bu görevimi yaptım.

***


Ve dönemin tüm sol hareketleri aşağı yukarı, 9 Mart darbecileri ile işbirliği içindeydi. Ve en önemlisi 12 Mart darbesini yapanları ise destekliyordu. Ve darbenin tüm günahı ise Süleyman Demirel’e yükleniyordu. O ise, milli iradeyi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı, milli iradenin üstünlüğünün sözcülüğünü yapıyordu. 
Ve sonunda ise darbeci başı Cumhurbaşkanı olmak istediğinde o’nu tasfiye ediyor, darbecilere teslim olmuyordu.

***
Dün gazetemizdeki köşesinde Sevgili Münir Aktolga Süleyman Demirel ile ilgili kendi döneminden tanıklık yaparak şunları yazıyordu.
“1973 Mart’ında parlamentonun üstünde Batur’un jetleri gövde gösterisi yaparken – ve de istisnasız bütün “solcular” “Filipin tipi parlamento” diye onu küçümseyerek Gürler’in tarafını tutarlarken, “12 Mart faşizminin temsilcisi General Gürler’in ”Cumhurbaşkanlığına karşı parlamentoyu savunarak direnen de gene o idi…”

***
“12 Mart öncesinde “Morison Süleyman” diye sokakları inleten kimlerdi; kimlerle birlikte kime karşı yürütülüyordu “mücadele” o zaman? Bizler, hepimiz de, bir şekilde bu “mücadelenin” içinde yer almadık mı? Bir 8-9 Mart Darbesi kime karşı yapılacaktı?… Onu bırakın, 12 Mart Muhtırası kime karşı verilmişti? Bu kadar basit bir tarihsel gerçeği bile  görmezlikten gelerek halâ nasıl bugünü açıklamaya çalışıyorsunuz!“

***

“73 Mart’ında bizler “12 Mart faşizmine ve amerikan emperyalizmine karşı parlamentoyu ve Demirel’i destekliyoruz” derken bugün bile halâ “sol” denilerek anılan bütün o jöntürk solcuları o zaman, “bir yanda 27 Mayıs geleneğinin temsilcisi general Gürler, bunun karşısında ise, 12 Mart faşizminin temsilcisi Demirel, biz elbette ki Gürler’i destekliyoruz” diyerek bizleri “dönek” ilan ediyorlardı… Bunlar hep kayıt altında olan şeyler…

Açın o dönemdeki “Yeni Ortam” gazetesini ve daha sonraki yayınları (isim vermeyeceğim) bakın kimler neler yazmışlar!!.. Bizler hapishanede kalırken, bunlar daha sonra Ecevit affıyla bütün o cuntacılarla birlikte affedilerek dışarı salınmış,  12 Mart’a karşı mücadelenin kahramanları ilan edilmişlerdir!!..”

***
“Tamam, daha sonra o -Demirel- hepsini unuttu bunların ve Devlet’le uzlaştı; idamlar konusunda falan olumsuz bir çizgi izledi… Ve de, zamanla ruhunu Devlete satarak burjuva devrimci sürece ihanet etti. Bunlar doğrudur… Ama madalyonun öteki yanını da görmeden olayı bütünlüğü içinde kavramak mümkün değildir…”

***


“Düşünün, Demirel başbakan olmuş, seçimi kazanarak başbakanlığa geldiği an odasında, tam oturduğu yerin karşısındaki duvarda Menderes’in idam sehpasındaki fotoğrafı asılı!… 
Bu ne demektir biliyor musunuz: “Bak dikkat et, senin de sonun böyle olur” demektir bu!… O da korkmuş ve daha sonra da  onlarla uzlaşmıştır, ruhunu onlara satmıştır; bu kadar basit olay! Yani, şimdikiler gibi “kefenini giyip” kendini mehdi ilan ederek onlara – eski Türkiye’nin Devletine meydan okuyamamıştır o!… Olay budur…”

***
“Görüyorsunuz, devrim süreci öyle düz bir yolda ilerlemiyor!… Bir dönem devrimci dalganın önünde koşturanlar bir dönem sonra pekala onun karşısında yer alabiliyorlar (ya da tersi tabi)… Bu nedenle, her anı onun gerçekliği içinde ele alabilmek,  daima, “yiğidi öldürürken onun hakkını da yememek” lazım!…
Demirel’in bir sözüyle bitirelim: “Bugünün güneşiyle dünkü çamaşırları kurutamazsınız”!!.. Sevapları halkımızın, günahları Devletin hanesine yazılacak!..”

Demirel’i anlamadan bugün anlaşılamaz!
Süleyman Demirel ile ilgili tarihi gerçekler aynen bugünde devam ediyor…
Bugün milli iradenin temsilcilerine ve Erdoğan’a karşı darbe yapılsa, sözde diktatörlüğe ve faşizme karşı yapılan darbeyi destekleyecekler belli… Aynen 12 Mart 1971, tam 44 yıl önceki gibi…
O günde darbecilerin yanında Türkiye Devrimci ve diğer solu duruyordu, sırf Demirel handikabından dolayı, yaşanan süreci aynen bugünde anlayamadıkları gibi…

***
44 yıl önce cezaevinde “12 Mart faşizmine ve amerikan emperyalizmine karşı parlamentoyu ve Demirel’i destekliyoruz” diyen Münir Aktolga gibi, bugün de yapılacak bir darbe karşısında Erdoğan ve milli iradeyi desteklemeye devam edeceğiz. Ancak yapılan tüm yanlışlıkları da söylemeye ve devletle ile uzlaşan, ruhunu, devlete eskiye son iki yılda özellikle satan, devrimci sürece yüzünü dönen AK Parti’yi de eleştirmeye devam edeceğiz.

Son söz: 
Ve bilinsin ki, bugün AK Parti iktidarının yerine gelecek olan burjuva devrimini devam ettirecek olanlar değildir. Hatta bu süreci bir darbe ile tasfiye edilmesine de en büyük alkış aynen 27 Mayıs ve 12 Mart ta olduğu gibi yine sözde bu ülkenin solcularından gelecektir.
AK Parti’nin son iki yılda yaptıklarıyla da, devrimci sürecin devam etmeyeceğinin göstergesi de 7 Haziran seçimleridir.