- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Şu Üç Bakış Açısı Yok mu?

En tehlikeli bakış açılarının başında yer alan şu üç bakış açısına dikkat edelim:

 

Birincisi hayatı belden aşağıda algılayanlar; 

yani cinsiyetçiler.(Bunlar yüzünden kadın, ya meta olarak kazanç vesilesi oluyor ya da köleleştirilerek kafes ardına itiliyor… şimdi ki konum bu değil.)

 

 İkincisi fanatik dinciler…

 

Üçüncüsü de fanatik particiler…

 

Dikkat edin, ikinci ve üçüncülere “dindarlar ve parti taraftarları” demedim ; “dinci ve partici” dedim… Dindarları ve parti  taraftarlarını tenzih ediyorum…

 

Suyu üfürüp içmeyene din düşmanı, aynı partiyi tutmayana vatan haini diye yaftalayan zihniyetten kurtulmak için ne yapılır? Ah bunun bir cevabı olsa!

 

 Hayatın her bölümüne, yaşamın her zerresine din ve parti gözlüğüyle bakanlar, hastalıklı duyguların esaretine giren orada yaşama tutunan zavallılardır. Ne yazık ki, zavallılıklarına rağmen dünyanın çivisini de onlar söküyor. Dinleri ve partileri aslında onların süfli niyetlerini gizleyen kalkanlarıdır.  Ayırtmak, bölmek, parçalamak, hazmettirmek, rencide etmek, alt etmek, saldırmak gibi hasletler ana gıdaları olduğu için kalkanlarını kullanarak ulaşıyorlar bu tür gıdalara… Birisi Allah’ı, öteki liderini savunmuş gibi görünerek tatmin etmekte bu süfli duygularını… Haydi liderini koruyanı bir şekilde anlayabilirim, sonuçta lider de bir insan olduğu için korunmaya kollanmaya ihtiyacı vardır elbette.... Ya kainatın sahibinin korunmaya ihtiyacı mı var? Onun kulunu ezerek, döverek, söverek kainat sahibi korunur mu ? Onun kulunu inciterek, rencide ederek, mutsuzluğuna sebep olarak onun huzuruna çıkılır mı? Onun senden istediği bu mudur? Bu konuda yazılacak çok şey var ama anlatılamıyor insanlara...Tüm dinlerin ve bizim dinimizin ana fikri ve amacında SEVGİ, HOŞGÖRÜ, TAHAMMÜL, İYİLİK, ÖZGÜRLÜK VE İNSANLIK yatmakta...Kulu kuldan ayırmak, dindara üstünlük dinsize aşağılık payesi vermek Yaratıcısına hakarettir, onun adına hüküm vermek kimsenin haddi değildir...Hepsinin yaratıcısı aynı ve O’nun her birinden  istediği sadece insanlık...

 

Particilik ruhu, benliğimizi öylesine sarmış, genlerimize öyle bir işlemiş ki; esefle ve tereddütle izliyorum… Partiler ülke insanlarına huzur ve mutluluk getirmek için iş başına gelmek istemiyorlar mı? Hepsinin tüzüğünde bunlar yazmıyor mu?  Demokratik bir hakkımız olan parti seçme ve destekleme hakkımızı kullanırken, insanlığa zarar vermemeye özen göstermemiz gerekmiyor mu? Kendi düşüncelerinin karşındakinden üstün olduğunu savunmak, anlatmak, izah etmektir senin görevin. Onun ötesine gitmeye ne hakkın var?  Saldırarak kuyu kazarak, atıp tutarak kim kazanmış veya kimin yanına kalmıştır kazandığı?...  Şu hale bakın! Selam verdiğimiz, işbirliği yaptığımız/yapacağımız, birliktelik kurduğumuz/kuracağımız herkes; akrabamız, arkadaşımız, komşumuz bile aynı partiden olsun ön koşuluyla yatıp kalkan bir toplumun gelecek hali ne olacak? Bir düşünün! Çok tehlikeli bir hastalığa tutulmuşuz millet olarak…

 

Milletimizi ırk, din, dil, mezhep gibi kategorilerin batağına çekerek ayrıştırmaya çalışan dış güçleri ve onlara çanak tutan iç güçleri topa tuttuğunuz kadar bir de dönüp kendinize de bakın!

 

Birlikteliğin, kardeşliğin, huzurun bekçisi ve sözcüsü olması gereken edebiyatçılarımız da yok mu sanki bu hastalık?  Birleştirici olmaları gerekirken;

 

Öbeklenmek, gruplanmak, ötelemek, berilenmek bir yaşam biçimi  olmuş. Aynı görüş mensubu kişilerden oluşuyor her yer… milliyetçiler,  milliyetsizler, dinliler, dizsizler, sağcılar, solcular, Kürtçüler,Türkçüler, türkücüler ,açıklar,kapalılar,erkekler,kadınlar, hececiler,serbestçiler vs. vs. Almış başını gidiyor.

 

Ülkemiz zaten bir kaosa doğru sürükleniyor…iç güçler dış güçler birleşerek bizi kukla gibi oynatıyor diye yazan çizen siz değil misiniz? Bu oyuncuların ekmeğine yağ sürdüğünüzü fark etmiyor musunuz?

 

Kökü edepten gelen edebiyatımızın ilk görevi toplum huzuru için adım atmak olmalıyken, benden olmayan ne olursa olsun dışarı, benden olan çamurdan da olsa içeri mantığı insanca mı? Hakkaniyetli mi? Edepli mi?

 

Ülkemin taşına, toprağına, bayrağına, çakıl taşına sahip çıkarken insanlığını unutmayan, evrensel boyutta düşünen olmalı edebiyatçı. Dinini de, partisini de korumak isteyen önce insanlığı korumalı ve insanca davranmalıdır…

 

Cahil, kendini okyanusun hakimi sanırken; bilgin kendini okyanusta bir damla olarak bile görmez.

Cahil, evrenin tavanına kolunun değdiğini sanırken; bilgin, evrende bir hiç olarak görür kendini.”

 

Asuman Soydan Atasayar