- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

“Şiir” üzerine

Edebiyatı sadece şiirden ibaret ‘zan’nedenlere sesleniyorum. Edebiyat şiirden ibaret değildir. Hatta ve hatta  şiir edebiyat değildir.

Şöyle ki; şiirin tanzimat dönemindeki fikir babası Şinasi’ yle başlayan yolculukta Namık Kemal ve Ziya Paşa önemli rol oynar. Ziya paşa ilk yıllarında aruzla şiiri savunur. Zaman zaman Encüman-i Şuara’ya katılıp eski şiiri yeniden canlandırmak ve kuşaktan kuşağa aktarmak istese de ilerleyen zaman içerisinde Namık Kemal ve Şinasi’nin etkisiyle “batılılaşma” kavramını ilk defa ortaya atan Osmanlı aydınları arasında yerini alır.

“Şiir ve İnşa” makalesinde; eski şiirlerde Farsça ve Arapça tamlamaların fazlalığından Türkçeninse hiç kullanılmadığından yakınır.

Şinasi’ nin açtığı yolda Namık Kemal ve Ziya Paşa’ yla gelişmeye başlayan şiirimiz, Tevfik Fikret’ le bugünkü temelleri atılıp, Beş Hececilerle pekiştirilip, Orhan Veli’ yle (Garipçiler) son şeklini alır. Bir gün bir adam gelir ve şiirde bütün kuralları yıkar.

Yeni neslin önünü açmak içindir bu. Hece veznini de kabul etmez. “İçinizden geldiği gibi yazabilirsiniz” der Orhan Veli ama şiir hakkında söyleyecekleri bununla sınırlı kalmaz. Şöyle ki: “Ben sanatla edebiyatı birbirinden ayırıyorum ve şiiri sanata sokuyorum. Roman, hikaye ve tiyatro edebiyat çerçevesi içerisine giriyor. Fikir sanatta yer almıyor. Ama, edebiyat fikre dayanıyor.”

Demek ki edebiyattan fikir doğup sanata yansıyor. Sanatın temelinde yatan edebiyat tüm fikirleri barındırıyor. Altı çizili tümceyi okuyunca aklıma ilk gelen Fuat Köprülü’nün: “Edebiyat köprüdür, geçmesini bileni tüm sanatlara ulaştırır.” tümcesi geliyor. Demek ki Orhan Veli’de dolaylı yollarla aynı şeyi anlatmaya çalışmış bize. Ama ısrarla edebiyatın içine giren şiir, asla atamadığımız, yazarken “sanat” diye savunduğumuz Arapça ve Farsça tamlamalar bizi her geçen gün edebiyatımızdan biraz daha uzaklaştırıyor. Ta tanzimat döneminde (yazının başında değinmiştim) Namık Kemal bu konu hakkında; “Dili olmayan bir milletin edebiyatı da olmaz.” demiştir. Henüz yirmi üç yaşında olmasına rağmen Ziya Gökalp’in açtığı yolda emin adımlarla ilerleyen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem’e: “ Dilde bir ihtilal vücuda getirelim” diyerek dönemin yazar ve şairini  ANA Türkçeyle yazmaya teşvik etmiştir. Tüm bu çalkantılı edebiyat yolunda Orhan Veli’nin şiirdeki devrimi ve sonrasında yaptığı “Fikir ile Sanat” açıklaması bize ışık tutmalıdır. Demek ki edebiyat şiirden ibaret değildir, şiir de edebiyattan ibaret değildir. Hatta ve hatta şiir edebiyat değildir.