content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Oca

Sarıkamış Şehitleri için…

Serhat Boyları Derneği Genel Başkanı Muharrem Yıldız'ın davetlisi olarak Sarıkamış Şehitleri ile ilgili her yıl yapılan anmalara katılmak için bir grup gazeteci arkadaşımızla beraber Kars'a gittik.
Oğlum Okyanus'la beraber pazar günü gideceğimizi düşünürken, Cuma akşamı Haluk Talay aradı. "Abi yarın nasıl gidiyoruz?"
Cumartesi günü bir kahvaltılı toplantıya katılacakken, toplantıyı iptal ettik. Okyanus'un rahatsızlığından dolayı akşam biletini iptal ettirdik. Ve ertesi günü ver elini Atatürk Havaalanı.
Kars'a indiğimizde ise içimden "İyi ki Okyanus'u getirmemişim" diyorum.

Acaip bir soğuk. İnsanın içini donduruyor. Havaalanı’nda bizi ne karşılayan var ne de birileri var. Neyse 15 dakika sonra Muharrem Yıldız Başkan başında kalpağı ile geliyor. Bense donuyorum.
Yola çıkıyoruz, minibüsün içi donuyor. Aracın camları buz tutuyor. Dışarıda -12 soğuk.
Sarıkamış Şehitliği’ne geliyoruz. Türk Dünyası'nın değişik yerlerinden gelen konuklarla şehitlikte fotoğraflar çektiriyoruz. Ve etkinliğin yapılacağı alana doğru yola çıkıyoruz.
Ve ben donuyorum. İliklerim üşüyor.
Hay Allah nereden geldim, diyerek kendi kendime kızıyorum.
****
Akşam nöbet tutulacak yerdeyiz.
Ben bir araç buluyorum içine giriyorum, nöbeti araç içinde tutuyorum(!)
Keyifler gıcır. Arkadaşlarımız ise buz gibi bir havada... Çadır hazırlanmamış, dışarıda yanan kocaman bir ateş... Televizyoncular çekim yapıyor. Bense araç içinde yatıyorum.
Nöbet tutmaya geldik ya... Ha araç içersinde ha dışarıda ne fark eder.
Tabi ki çok şey fark eder.
****
Aynı akşam, Sarıkamış'ta bir lokantaya gidiyoruz. Bir kasaba lokantasındayız. Karnımız açıkmış. Organisazyon bozukluğundan dolayı karnımız öyle açıkmış ki, anlatamayız. Bir taraftan soğuk, bir taraftan açlık...
İliklerimiz donmuş ve öylesine açıkmışız ki... Garsonlar kalabalığa yetişemiyor. Servislerimizi kendimiz yapıyoruz. Ne bulursak götürüyoruz.
Ve akşam kalacağımız otele doğru yola çıkıyoruz.
Otele varıyoruz, doğru odalarımıza...
Sabahın erken saatlerinde yürüyüşe gidecekmişiz. Dört arkadaş yürüyüşe katılmayacağımıza yönelik karar alıyoruz. Öğleye kadar uyayacağız.
Neyse bir gazeteci arkadaşamızın çok yakın arkadaşı TDH Kars İl Başkanı Selahattin Aldım gece bizi almaya geliyor. Bir şeyler içmek için yola çıkıyoruz. Başım geç saatlere kadar yemek yiyemediğim için çatlıyor. Ben gece boyunca su içiyorum. Haluk öneriyor, limon suyu için diye. Bir de limon suyu içiyorum.
Gecenin geç saatlerine kadar başkanın misafiri oluyoruz. Kars merkezde gece yarısı bir işkembeci buluyoruz. Dışarıda ise -30'larda soğuk. Hay Allah buradaki işkembeye benzemiyor. İçemiyorum. Tavuk istiyorum, sen misin isteyen... Masada bulunan tüm arkadaşlarım tavukla ilgili ne kadar olumsuzluk varsa anlatıyorlar. Sıkıysa tavuğu da ye...
****
Sabahın erken saatlerinde başlıyor telefonum çalmaya... Telefonu kapatıyorum. Bu sefer telefonun bip bip bip sesleri. Kapatıyorum ardından yine telofon sesi. Minübüs bekliyormuş, gelmeyeceğimi söylüyorum.
Yürüyüşe giden arkadaşlarımızın minübüsleri yolda bozulmuş. Yürümüşler ama burunlarından gelmiş. 'İyi ki gitmemişiz' diye teselli buluyoruz.
****
Öğleye doğru kahvaltı için mekan aramaya çıkıyoruz dört arkadaşımız. Murat, Haluk, Lütfü ve ben... Kaymak, bal alıyoruz. Bir kahve buluyoruz. Demlik çayımız. Lütfü kahvaltıda zeytin olmadan olmayacağını söylüyor, zeytin alıp geliyor. Kahve köşesinde kahvaltımızı yapıyoruz. Ardından koştur koştur, kaşar ve bal alıyoruz.
Yeniden koştur koştur otele. Çantalarımız alıyoruz ve havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Tüm arkadaşlar havaalanında buluşuyoruz.
İstanbul'dayız. Gözünü seveyeyim İstanbul'un. Trafik çilesinin içindeyiz. Havaalanında Beylikdüzü'ne bir saatte geliyoruz.
Ve haber, köşe bizi bekliyoruz.
****
Sarıkamış Şehitleri, abartılan rakamlar. Genelkurmay rakamlarına göre 27 bin askerimiz ölmüş. Halkımıza göre 90 bin askerimiz kurşun atmadan donarak ölmüş. Paltoları bile yokmuş filan... Ve dünyanın en büyük imparatorluğunun aldığı yenilgiyi kahramanlık olarak göstermek için uydurulan hikayeler... Askerlerimizin neden paltoları yokmuş acaba? Hangi komutanlık dehası onları o cepheye sürmüş ki?
Alman komutanlar cephede, bizim komutanlar da cephede. Kimse sormuyor, "ne işi varmış Alman komutanların orada?" diye.
Neden onbinlerce insan sürülmüş cepheye doğru.?
Neden bizim onbinlerce askeremiz ölmüş de, Rus askerler neden onbinlerce zayiat vermemiş de bizimkiler onbinlerce şehit vermiş. Hem de soğuktan dolayı.
Tabi kaynakların ölümlerin büyük çoğunluğunun hastalıklardan dolayı olduğunu iddia ediyorlar.

Son söz: Neyse tarihi bir gün hamasetten kurtarıp, gerçekleri ile konuştuğumuzda geleceğe de ışık tutacak. Şehitlerimizin ruhu şad olsun. Onları oraya başkalarının hedefleri için sürenlere de ne düşüyorsa o düşsün.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank