content

18 Tem

Sağlıklı Beslenmek Çocuklarımızın da Hakkı

Çocuklarımızın okulda, sokakta sağlıklı beslenmedikleri potansiyel hasta adayı oldukları hepimizin malumu.Okul kantinlerine yönelik düzenlemeler bu konuda bizleri ümitlendiriyor. Ailelerin de, bakanlıkların aldığı bu kararlara uyma konusunda hassas olmaları ve çocukları sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirmeleri gerekiyor.

Bu hafta başında birçok gazete ve dergide yer alan ‘Çocuklara hamburger kola yasak’ başlıklı haber beni çok mutlu etti. İnanıyorum ki çocuklarının abur-cubur yiyip içmelerinden dertli olan ama bir türlü çare bulamayan tüm anne ve babalar da benim gibi sevinmişlerdir.

Haber şöyle: “Sağlık ve Milli Eğitim bakanlıklarının ortaklaşa yürüttüğü çalışma sonucu okullarda ayran ve meyve satışı zorunlu hâle geldi. Yeni dönemde kantinlerde hamburger, hazır meyve suyu, enerji içeceği ve kızartma gibi ürünler kesinlikle satılmayacak. Obeziteyi engellemek ve öğrencilerin sağlıklı beslenmesini sağlamak amacıyla yürütülen çalışma kapsamında okul kantinlerinde ayran, yoğurt, meyve ve taze sıkılmış meyve suyu satışı zorunlu hale getirilecek.”

Daha önce gazetemizde yayınlanan ‘Obez çocuklarımız için harekete geçme zamanı’ başlıklı yazımda acil olarak yapılması gerekenleri sıralarken ilk tavsiyem ‘Okul kantinlerinde sağlıksız yiyecek ve içecek satışına kesinlikle izin verilmemeli’ idi. Çocuklarımızın sağlığı için çok önemli olan bu kararı alan Sağlık ve Milli Eğitim bakanlıklarını kalpten tebrik ediyorum.

Yoğurt milli yiyeceğimiz

Bu hafta sizlere binlerce yıllık tarihî geçmişi olan milli yiyecek ve içeceklerimiz yoğurt, ayran, kefirden ve bunların sağlığımız üzerine olan tesirlerinden bahsetmek istiyorum.

Yoğurt, sütün mayalanmasıyla yani süte bakteri kültürlerinin eklenmesiyle elde edilir. Yoğurtta proteinler, kalsiyum, iyot, B2, B5, B6 ve B12 vitaminleri ile çinko ve potasyum gibi mineraller de vardır ve sütten daha değerlidir. Çünkü yoğurtta sütten farklı olarak sağlığımız için çok önemli olan probiyotikler yani dost mikroplar da bulunur.

Mikrop denince, insanın aklına hep çeşitli hastalıklar gelir. Oysa her mikrop hastalık yapmaz, yani mikropların da iyisi ve kötüsü vardır. Sindirim kanalımızda 500′den fazla farklı türden 100 trilyon (ağırlığı 1,5 kilogram kadardır) mikrop yaşar. Bunların içinde hastalık yapıcı etkileri olan zararlı mikroplar da bulunabileceği gibi sağlığımız için yararlı olan dost mikroplar da vardır.

Dost mikroplar, zararlı olanların bağırsaklardaki tutunma yerlerini işgal ederek ve üremeleri için gerekli olan besinleri tüketerek bunların çoğalmalarını ve hastalık yapmalarını önler. Bu denge bozulduğu zaman, başta ishal olmak üzere hastalıklar ortaya çıkar.

Bu mikropların tek başlarına ilaç gibi ya da bazı besinlere eklenerek de alınması mümkündür. İşte besinlere eklenen lactobacillus, bifidobacterium ve streptokok türünden canlı bakterilere probiyotik ismi verilir. Son yıllarda yapılan birçok araştırma probiyotiklerin sağlığımıza olumlu katkıları olduğunu ve çeşitli hastalıkların oluşumunu engellediğini ortaya çıkardı.

Probiyotikler bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, bağırsaklardan vitamin ve minerallerin emilimini artırırlar. Başta bağırsak iltihapları ve kabızlık ve ishaller olmak üzere böbrek, idrar yolları, deri enfeksiyonlarına ve zatürreye karşı koruyucu etkileri vardır. Yoğurdun mide ülserini ve iltihaplarını azaltabilecekleri de gösterilmiştir. Birçok klinik araştırmada yoğurt gibi kalsiyumdan zengin yiyecekler hem çocuklarda hem erişkinlerde obezitenin önlenmesinde ve kilo verilmesinde çok etkili bulunmuştur.

Yoğurt ve peynirin kemik ve kıkırdak yapımında rol alan hücrelerin çoğalmalarını ve aktivitelerini artırarak kemik erimesi ve diş çürümelerine karşı koruyucu olabilecekleri de belirlenmiştir. Eklem iltihaplarının önlenmesi ve iyileşmesine de katkısı vardır. Dil üzerindeki bakterileri elimine ederek kötü ağız kokusunun önlenmesini de sağlar.

Alerji ve kanseri de önlüyor

Finlandiya’da yapılan bir araştırmada gebeliklerinin son haftalarında ve annelerin süt verdikleri 6 aylık dönemde lactobacillus türü probiyotik verilen annelerin bebeklerinde, egzamanın yüzde 50 oranında az görüldüğü belirlenmiştir. Çiftliklerde doğup büyüyen çocuklarda da astım ve allerjik hastalıkların daha az görülmesi de bu çocukların daha fazla yoğurt tüketmeleriyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Tam yağlı yoğurt, peynir ve kefir gibi besinlerin kalın bağırsak kanserinin oluşumu önleyici etkisi olabileceği de ileri sürülmüştür.

***

Dost mikropların adresi kefir

Kefir, Kafkasya’da yaşayan insanların yüzyıllardan beri sofralarından eksik olmayan, Avrupa ve Amerikalıların ise yeni keşfettikleri bir içecektir. Ayrana göre daha koyu bir kıvamdadır, köpüklüdür ve ekşimsi bir tadı vardır. İlk içildiğinde özellikle çocuklar tarafından sevilmeyebilir ama içilmeye devam edildikçe tadına alışılır. Kefir inek, keçi veya koyun sütünün kefir taneleriyle mayalandırılmasıyla elde edilir. Beyaz-sarı renklerde, karnabahar veya patlamış mısıra benzeyen kefir tanelerinde çok farklı bakteri ve mayalar bulunur. Bunların süte etkisiyle laktik asit, etil alkol ve karbondioksit oluşur. Kefir de tıpkı yoğurt gibi sağlıklı hayat için her yaşta insan ve hamile kadınlar için de çok önemli bir içecektir. Kefirin yoğurttan başlıca farkı, içinde çok daha farklı dost mikropların bulunmasıdır.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank