content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

25 Ağu

Padişahım Çok Yaşa

Referandumda evet / hayır tartışması aldı başını gidiyor. Bu işin içinde olan olmayan herkes neden evet neden hayır olması gerektiğini çeşitli yollarla açıklıyor, açıklamaya çalışıyor. Bu tartışmalar sürerken-her zaman olduğu gibi-iş yörüngesinden çıktı ve bir güvenoyu şeklini aldı. Artık birçok insan bu oylama sonucunda neler kazanılacak neler kaybedilecek bunları değil, hangi parti bu oylamadan-seçimden- nasıl çıkacak bunun peşinde. İşin bu hale gelmesine sebep olan birkaç altbaşlık var.

Birincisi referandum oylamasının gerekçesi olan kanun değişikliği önerilerinin AKP ile izdüşümsel biçimde anılır hale gelmiş olması. Oyu partilere mi vereceğiz yoksa kanun değişikliğine mi iyice karıştı. Bu noktada önemli savlardan biri, değişikliğin hazırlanma gerekçeleri. Yani daha demokratik, daha iyi yönetilen, daha özgür bir Türkiye. İşte tam bu dönemeçte "hayır" cıların önemli savlarından biri, işin aslında kanunu değiştirmek değil yargıyı tamamen siyasilere bağımlı kılmak olduğu kaygısı var. Dünyanın kendisine demokratik diyen hiçbir ülkesinde yargı herhangi bir kurum veya kuruluşa bağlı değil. Yargı o ülkedeki kanunların işlemesi konusunda en yetkili oluşum. Suçun oluştuğu noktada devreye girip, o suçu herkim işlemiş olursa olsun onu cezalandırmaya yetkili ağız. Peki eğer bu bağımsızlığı çok önemli yapı, adalet bakanı-bakanlığı gibi dipten uca siyasilerden oluşan bir kadronun emri, kontrolü- ne derseniz deyin- altına girerse ne olur? Cevabı zaten açık. Özellikle siyasi kökenli tüm kişi ve kurumlar işledikleri suçlarda özgür olurlar. Peki aynı teklifler arasında askeri suçların sivil mahkemelerde işlem görmesi gibi bir değişiklik de öneriliyor. Neden siyasiler kendi suçlarını kendileri yargılayıp, kendileri sonuçlandırmak istiyorlar da bunu ordu yapmaya kalkınca rahatsızlık veriyor?

İkinci sav ise değişikliğin 27 madde ile sınırlı kalmayıp, anayasanın tamamen değiştirilmesi gerekliliği.

1980 faşist darbesi gerçekleştiğinde  Türkiye'de en çok kimin canı yandı? Bu insanların ciddi bir kısmı - ellerine hiç silah almamış olmalarına karşın- neden hala içerde? İşkencelerden geçenler, hayatları yırtılanlar kim? Onca gaddarlık yaşamış olmalarına karşın, 1980'den bu yana her fırsatta bu anayasanın faşist bir anayasa olduğunu, değişmesi gerektiğini, bunun gerekçelerini seçenekleri ile birlikte sunanlar kimler? akp ve o düşünceye sahip abd/fg kökenli uzantılar bu işkenceler yapılırken neredeydiler? Bu anayasa değişikliği önerisini savunurken kendi hayatlarından ne gibi örnekler verebilirler? Hatta faşist kenen evren bu adamların bu n0ktaya gelebilmesi için kapıyı açmış, yolu oluşturmuş kişinin ta kendisi değil mi? Peki ama bu arkadaşlar nasıl bir demokrasi anlayışı ile hareket ediyorlar? Anlamakta çok zorlanıyorum. Aklıma sadece türban olayındaki taktik geliyor. Yani aslında toplumda böyle bir sorun yok ama varmış gibi gösterilip mazlumu oynuyorsun, bu rüzgarı arkana alıp başka bir hedefe doğru rüzgar açıyorsun? Çok mu şüpheciyim nedir.....?

Bu iki savın bileşkesi olarak olaya bakmak gerekirse eğer, benim aklıma tek bir hedef geliyor.

Aslında amaç Türkiye Cumhuriyet'ini tamamen tasfiye edip, toprakların-isteyenlere göre- dağılımını yapmak ve kendi padişahlığını kurmak. Çünkü "evet" çıkmsı durumunda öngörülen değişikliklerin de yardımıyla  tek güç iktidardaki siyasi parti oluyor. Bu da, Türk insanının kandırılmışlığı, kullanılmışlığı, abd/fg ilişkileri, büyük israil projesi gibi günümüz koşulları hesaba katıldığında, rte nin 1. rte olması için hiçbir engel olmadığını gösteriyor.

Ne diyelim o zaman;

padişahım çok yaşa !

Mavi Günler

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank