- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Otojenik Eğitim ve Bilinçaltı

Dostumuz ve yardımcımız olan bilinçaltımız:

Sahip olduğumuz düşüncelerin, duyguların ve yaptığımız her işin özünde hep bu güne kadar yaşadığımız olayların etkileri, izleri vardır. Beynimiz yaşadığımız her olayın şipşak resmini çekip, bu resmi bilinçaltına kaydeder. Bu olayı çok yaşanan bir örnekle açarsak; her birimiz geçmişte mutlaka sıcak bir sobaya değerek bir yerimizi yakmışızdır. Bu olayın akışı ve acı veren nedeni bilinçaltımıza kayıt edilmiş olduğundan, bir daha sıcak sobaya yaklaştığımızda, bilinçaltımız o kayıt edilmiş olan resmi hemen öne çıkararak, bizim sıcak sobadan korunmamız için gereken tüm korunma mekanizmaların devreye girmesini sağlar.

Bilinçaltımız; emin, güvenilir ve yapacağı işi bilen bir makine, bir robot gibi çalışır. Yaptığı her işin bilincindedir ve şakayla arası hiç yoktur. Örneğin biri kendisine devamlı olarak (kendi telkini) "ben her şeyi yanlış yapıyorum" der veya kendisinin böyle olduğunu düşünürse, baltayı taşa vurmuş olur. Çünkü bilinçaltı bu cümleyi kaydetmiştir. Ondan etkilenerek de o cümlenin eyleme geçmesini sağlar. Halk arasında yaygın olan "iyi diyelim, iyi olalım" ya da “birine kırk kere deli dersen, deli olur” deyimlerinde olduğu gibi; kişinin seçtiği kendi telkini önemli olup, doğru uygulandığı taktirde bilinçaltını olumlu veya olumsuz etkileyecek niteliktedir.

Bilinçaltımız olumlu ya da olumsuz her şeyi öğrenmeye açıktır. Bu nedenle bizler bilinçaltımızı bu iki yönden de eğitebiliriz. Biz bilinçaltımız değil de; bilinçaltımızı olumlu ya da olumsuz yönden etkilemek için programını yazan kişi olduğumuzdan, verdiğimiz eğitim başarılı olur. Bunu bir ayna örneği ile daha kolay algılayabiliriz. Bir aynanın önünde durup ona baktığımızda ne görürüz? Elbette ki kendimizin aynadaki görüntüsünü… Ama biz aynadaki görüntümüz değiliz, aynadaki görüntümüze bakan, o görüntüyü izleyen kişiyiz. İşte bilinçaltımıza da böyle bakabiliriz. Biz bilinçaltımız değil, ona bilinçli ve de genelde bilinçsiz yazdığımız programların çalıştığını gözetleyen kişiyiz.

Hipnoz terapileri veya Otojenik Eğitim ile, bilinçaltımıza yazılmış olan programları silmek ya da değiştirmek mümkündür. Hipnoz, bilinçaltımızla direkt ilişki kurmanın en etkili yöntemidir. Hipnoz esnasında bilinçaltımıza yeni bir programın kaydı yapılır, bilinçaltımız bu yeni kaydı yapılan programdan etkilenerek o programın  amacına uygun olarak çalışmaya başlar. Otojenik Eğitimin amacı da budur. Bu terapi yöntemi ile de bilinçaltımızla direkt bağlantı kurulur. Otojenik Eğitimin öğretisi olan "konsantrasyonlu rahatlama teknikleri" yardımı ile bu bağlantı kurma imkanları artar. Otojenik Eğitim esnasında kendimize vereceğimiz kendi telkinlerimiz ile, var olan bir programı silebilir ya da yeni bir programla bilinçaltımızı istediğimiz yönde eğitebiliriz.

Aslında Otojenik Eğitimde bir hipnoz terapisidir. Aradaki fark, hipnozda kişi bir başkası tarafından yönlendirilerek rahatlaması/gevşemesi sağlanır, Otojenik Eğitimde ise kişi kendi kendini yönlendirerek rahatlamasını/gevşemesini sağlar. Hipnozla da, Otojenik Eğitimle de bilinçaltımıza yazdığımız yeni program çalışacağından, elde edilen başarı aynı olacaktır. Otojenik Eğitimde bu terapiyi kimseye muhtaç olmadan istediğimiz zaman ve yerde kendi kendimize yapabilmenin verdiği bir rahatlık vardır.

Bilinçaltının kapısı "sansür yeri"

Yetiştirilme tarzımız, duygularımız, değerlerimiz, inançlarımız, vicdanımız gibi unsurlar içimizdeki "bilinçaltının kapısını" yani "sansür yerini" oluşturur. Bilinçaltımız kendisine verilen emirleri hiç düşünmeden, nedenini niçinini sorgulamadan yerine getirir. Bu sansür yeri sadece bizim inançlarımıza, ruh halimize uygun olan bilgilerin ve hislerin bilinçaltına geçmesine izin verir. Bu sansür yeri sayesinde, günlük yaşamımızda bilincin açık olduğu hallerde, bilinçaltımız ile kontakt kurmak çok sınırlıdır. Böylelikle de bilinçaltımız istem dışı oluşacak etkilerden, tehlikelerden korunmuş olur. Bunu olumsuz ama çarpıcı bir örnekle açacak olursak; diyelim ki bizden bir hırsızlık yapmamız istendi. İşte bu sansür yeri o istek karşında devreye girer ve bize "sen bunu yapamazsın" diyerek içimizde yıllar boyu oluşmuş olan tüm manevi değerleri devreye sokar. Sonuçta bizde, etik olmayan o davranışı yapmayarak, doğacak olan kötü neticelerden kendimizi korumuş oluruz.

Bu sansür yeri, filtre istasyonu da diyebileceğimiz bilinçaltı kapsının inşaası 6-7 yaşından itibaren oluşmaya başlar ilerlemiş yaşlara ve hatta ölene kadar gelişmeye devam eder.

Yapılan bilimsel araştırmalar, bilinçaltı tarafından  yönetilen tüm davranışların % 70’inin dış etkenler, % 30’unun insanın kendisi tarafından oluşturulduğunu belirtmektedir. Amerikalılar’ın yaptığı yeni bir bilimsel araştırmaya göre ise; bilinçaltı tarafından yönetilen tüm davranışların % 90’ı dış etkenlerden, % 10’u insanın kendisi tarafından oluşturulmaktadır. Bu verilerden de anlaşılacağı gibi, yaşamımız boyunca bir çok olumsuz program, bilinçaltımıza bizim arzumuz dışında kayıt olmuştur. Bu programlar bir şekilde sansür yerinden geçerek bilinçaltımıza kayıt olabildiğine göre, yine sansür yeri aşılarak bilinçaltımıza yeni programları kayıt edebiliriz.

Düzenli ve hedefe yönelik Otojenik Eğitim Egzersizleri ile Sansür Yerinin etkisi azaltılarak ve hatta devre dışı bırakılarak Bilinçaltımız ile daha sağlıklı kontakt kurulur.

Otojenik Eğitim sonrası bilinçüstü ile bilinçaltı arasında ki sansür yerinin etkisi azaldığında:

-          Beden uyku öncesi hal alır ama zihin tamamen açıktır.

-          Daha iyi düşünür, algılar ve öğreniriz.

-          Sansür yeri daha az aktif olduğundan; bilinçüstü ile bilinçaltı bilincin açık olduğu normal konumdan, daha yoğun olarak birlikte çalışır. Bu konumda olan bilinçaltımıza yeni inanç cümlelerimizi telkin olarak verebiliriz.

Otojenik Eğitim ile bedeni rahatlatıp, beyin dalgasını Alpha konumuna getirdiğimizde sansür yerini atlayarak, bilinçaltımıza yeni telkinlerimizi 20-30 kere tekrarlayarak verir, oraya yerleşmesini sağlarız. Bu süre içerisinde öyle güzel/harika bir şey oluşur ki, verilen telkin ruhsal ve bedensel olarak etkisini göstermeye başlar. Yaptığımız egzersizlerde hedefe ne kadar yoğunlaşır ve motive olursak, egzersizleri ne kadar sık yaparsak elde etmek istediğimiz hedefe er ya da geç varırız. 2-3 telkini paralel olarak da yürütebiliriz. Telkinlerin daha iyi oturması ve bir an önce işlevlik sağlaması için görsel bir düşünce eklemek faydalıdır.