Amerika ve batı dünyasının demokrasi getirdiği ülkeler yanı başımızda. Hepsi ne durumda görüyoruz. Irak parçalandı, yarınlarda ne olacağı meçhul. Suriye’nin de parçalanma planları var. Diğer yanda Arap baharının sert rüzgârına kapılan Libya ve Mısır perişan.
Şimdi de gündemde Suudi Arabistan ile İran sürtüşmesi var. Bu sürtüşme üzerine yorum yapanlar üçüncü dünya savaşı senaryoları bile üretmeye başladılar.
Peki, bu sürtüşmeden çıkacak kıvılcım dünyayı yakacak bir yangına dönüşür mü? Ya da İslam ülkeleri arasında mezhep savaşları çıkar mı?
Böyle bir durumu, ihtimal sınırları içinde bile görmek aşırı heyecanlılık olur.
Peki, bu sürtüşmeden ne çıkar?
Sürtüşmeye taraf olan ülkeler arasında kara sınırı olmayışı bir avantaj. Bu iki ülke karşılıklı olarak birkaç füze saldırısı ile birkaç hava saldırısı düzenler hepsi o kadar. Belki biraz da Basra körfezinde deniz savaşları olur, o kadar.
Ancak Müslümanlar için kutsal sayılan toprakların Suudi Arabistan sınırları içerisinde olması bir sıkıntı sebebi olacak görünüyor. Bu durumun aşılabilmesi için yıllar önce ABD tarafından ortaya atılan bir projenin yeniden masaya yatırılacağı düşünülebilir.
Bu projeye göre Müslümanlar için kutsal sayılan bölgenin Suudi Arabistan’dan koparılarak Vatikan benzeri bir idari yapıya kavuşturulması gerekiyor. Bu durum ABD’nin en büyük müttefiki olan Suud ailesinin çok hoşuna gitmese de karşı koyabilecek güçleri de yok.
Sonuç olarak İran ile savaşın kaybeden tarafının Suudi Arabistan olacağını görmek çok zor olmasa gerek. Daha dün masa üzerinde sınırları çizilen devletler bir kez daha masa üzerine yatırılacak ve Arap coğrafyasında prestroika’nın etkileri görülecek…