content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Haz

Oradan, Buradan ve İÜ SBF’li Olmak Üzerine

O yasak bu yasak, kırk katır yükü 41 yasak… Nereye kadar gittiği yere kadar. Sevemeyeceğimiz yere kadar. Çünkü seviyoruz yasa(k) yapmayı gece yarılarından sabahın körüne kadar, apar topar.. Konuşurduk 30-40 yıl önce bir abimizle, ta o zamanlar beğenmezdi bu kadar geniş, vurdum duymaz özgürlükleri. Mütedeyyince nasihatler sıralardı, da sonra eklerdi: “Yalnız yanlış da yapılmamalı; fikren kabul ettiremediğini cebren hiç kabul ettiremezsin..” Kulakları çınlamıştır inşallah..    

………….

Yaşarken mutlu olmak için iki ilkem vardı: Emperyalist olmamak ve emperyalizme uşaklık etmemek... Bizim toprakların ve kültürümüzün terminolojisiyle ifade edersek, kul hakkı yememek ve kula kul olmamak…

Kolay değil tabii ki, şairin (Ahmet Arif) dediği gibi;

“….

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

….”

Bu dünya konjonktüründe kolay değil tabii ki.. Hele ki “puşt zula”ları elle tutulup gözle görünmez sanal ortamlara taşındıklarından beri hiç de kolay değil tabii ki.. Bizim de her zaman dik durabildiğimiz söylenemez…

……………

Önceleri pek üzerinde durmaz ilgilenmezdim de, İÜ SBF diploması sahiplerinin nelerle iştigal ettikleriyle… Hoşuma giderdi ama bir İÜ SBF diplomalının kariyer mücadelesinde başarılı olduğunu duyduğumda.. Bir yerlerde bürokrat, bir bankada müdür, bir grup şirketinde yönetici, bir üniversitede doçent, profesör olmalarına sevinirdim okuldaşlarımın.

İletişim kanallarının uzakları yakın, ayrılıkları geçici kılması sayesinde yukarıdaki klasik kariyerlerden daha başka kariyer basamaklarını tırmandıklarını da gördüm okuldaşlarımın. Yazarlar çıkmış aramızdan, senaristler, müzisyenler, gazeteciler… Dahası küreselleşmeye inat üretim yapan işletme sahipleri, reklam-basım işleri ile iştigal eden, sigortacılık ve hatta mali müşavirlik yapanlar çıkmış içimizden…

Demek ki diyordum kendi kendime, siyasal eğitimi bizi direk bir mesleğe, doktor, mühendis, avukat, eczacı, yazılımcı vs. gibi direk bir mesleğe yöneltmiyordu. Yaşamın anahtarını veriyordu elimize ve bununla sevdiğiniz ve istediğiniz işi yapabilirsiniz diyordu. Doktor, mühendis, avukat, eczacı, yazılımcı vs. olamazdık belki ama, onları en iyi anlayan ve yönlendiren en iyi ikinci adamaları olabiliyorduk. Hayatın boşluklarında, kör noktalarında joker olabiliyor, katalizör etkisi yapabiliyorduk mesela..    

………

Bizim gibi zaman dilimini ve rotasını henüz dengeleyememiş toplumlarda, devlet hala otoriterdir, hala toplumsallaşamamıştır. Buda üç-beş kişinin çıkıp “.. hadi şimdi de demokratikleşelim..” demesiyle olmuyor tabi ki.. Şeklen demokratikleşip, otoriterliğini koruyan devlet, toplumsal her alana müdahil olmaya başlıyor. Toplumun da demokrasi refleksi, vücut dili, otokontrolü bu otorite karşısında gelişemediği için demokratik diyalektiğe de yardımcı olamıyor. Otorite(r) (devlet) de bu durumda, ister istemez eleştiri ve özeleştirilere duvar olmaya başlıyor. Ve hukuk refleksi yerini kanun çalımlarına bırakıyor. Kanundan yılan kesim çareyi her ne pahasına olursa olsun otoriteyi ele geçirmekte görüyor. Ve demokrasi diyalektiğinin yerini fasit döngü alıyor. Ne iktidar olan ne de iktidardan düşen mutlu olabiliyor. Zaten insan, mutluluğu arama özgüvenini kaybettikten sonra iflah olmaz, iflah olanlara da tahammül göstermez/gösteremez… Devletin otoriterliği aşmayı beceremediği gibi, üstelik tüm bilimsel, sanatsal, kültürel vs. toplumsallığa dönük faaliyetleri de ya kontrol etmek istiyor veya kendi otoritesini meşrulaştırmada araç olmasını istiyor. Vesselam…

Tüm bu ahval şerait içerisinde, yine de, okuldaşlarımızı başarı basamaklarında mücadele ederken görmek bizleri umutlandırıyor, mutlu ediyor. Çünkü siyasal eğitimi mezunlarına “düşünme” refleksi kazandırıyor. Ve ben düşünen insandan korkmam!

……….

Daha öncede söylediğim gibi İÜ SBF camiası hocaları+öğrencileri+mezunları ile bir anlam ifade eder. Aradaki kopukluk, hocaları maaşlı öğretmen, öğrencileri diploma peşinde koşan genç, mezunları da kariyer peşinde perişan olmuş yarı aydınlara döndürür. Aksi, ayni hocalar+öğrenciler+mezunlar işbirliği İÜ SBF’yi bilim çevrelerinde ve toplum gözünde ve de “sayınlar” indinde “saygınlık” görmesine neden olur. İÜ SBF topluluğu (camiası) ancak böyle oluşabilir.

Buradan hareketle de, İÜ SBF diploma almış hiçbir kimse, hangi makam, mevki, kariyer, servet üzerinde oturursa otursun İÜ SBF camiasından üstün değildir. Bilakis elindeki o diplomanın karşılığı olarak bu camiaya borcu vardır.  

Gün geliyor makam, mevki, kariyerler el değiştiriyor veya nöbet sırası başkasına geçiyor veya tekaüten terk ediliyor; servetler ekonomik ve siyasi kriz dönemlerinde el değiştiriyor. Ama İÜ SBF mezunu, kendini bu camianın bir parçası olarak görmüşse, bu camianın bir parçası olarak kalmaya devam ediyor olacaktır. Nereden mi biliyorum, bir şeyler bilecek kadar yaşlandım ve İÜ SBF diploması sahibiyim de ondan… 24.05.2013

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank