content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

27 Tem

Neymişsin Sen Kızartma

Bazı evlerde yaz-kış sofraların vazgeçilmezidir kızartmalar… hatta genellikle yaygın sofra alışkanlıklarımızdandır o. Tencere dolusu fokurdayan yağların içinde börek kızartırız, sebze kızartırız, köfte kızartırız…hele patates hele patates… lale gibi  cıtır cıtır etti mi yeme de yanında yat derler ya.. işte öyledir bunun tanımı pek çoğumuz için.

 

İyi güzel de o kızartma yağlarının ne biçim yere bakan yürek yakan olduğunu biliyor muyuz?…

 

Onun zararlarını bilenler…bilmeyenler… her iki gurupta zarar vermekteler memleket ekonomisine ve  doğal olarak doğaya..

 

Onun zararlarını bildiği halde aldırış etmeyen damağına düşkünlerimiz  ile zararından haberdar olmayanlarımız; o lezzetin tuzağında yıllarca keyf ettikten sonra ani mide sancılarıyla veya yükselen tansiyon, şeker, kalp  v.s. gibi rahatsızlıklarla senelerce hastane kapılarını aşındırarak; hem canlarını hem paralarını perişan etmekteler.

 

Üst üste yüksek sıcağa maruz kalan yağların fiziksel ve kimyasal yapılarının kalitesi bozuluyormuş. Doktorlarımız tarafından önemli bir kanserojen olduğu iddia ediliyor.

 

Sağlık konusuna duyarlı olduğu halde ondan vazgeçemeyenler ise;

Her kızarttığı iki patates, iki börek veya köftenin ardından litre litre yağları lavaboya hiç acımadan aktarmaktalar… Her dökülen tavadaki yağ ile kaç gün yemek yapılır halbuki…

 

Her iki gurup da memlekete maddi manevi büyük zarar vermekteler.

 

Şimdi de çevrecilerin söylediklerine göre kızartılmış yağların doğanın da dengesini korkunç şekilde bozduğunu öğreniyoruz.

 

Yapılan araştırmalar göstermiş ki,  atık su kirliliğinin yüzde 25'ini lavaboya dökülen kullanılmış bitkisel ve hayvansal yağlar oluşturuyormuş. Arıtılmayan atık sulardaki atık yağlar, denizlere, akarsulara ulaştığında suyun kirlenmesine ve sudaki oksijenin azalması sonucu başta balıklar olmak üzere diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açmaymış. Bunun yanı sıra önemli bir içme suyu kaynağı olan yeraltı sularının da kirlenmesine neden olmaktaymış.

 

“Kızarmış yağlarınızı asla çöpünüze veya lavabonuza boşaltmayın…! Diye bas bas bağırmaktalar.

 

Hoppalaaaa…! Ne yapacağız şimdi?

 

Efendim kızartma işlemi bittikten sonra yağlarınızı bir kavanoza koyarak çöp kutularına atınız…belediye onları biodizel olarak değerlendirecekmiş..

 

Her dökülen litrelik yağ için bir de kavanoz gerekiyor şimdi…

 

Neymişsin sen ey kızartma..!

 

Yüzümüzü de kızartan şeyleri bir düşünsenize; hiç iyi bir şey için yüzümüz kızarır mı bizim… korkudan, endişeden, öfkeden, telaştan, utanmaktan, sıkılmaktan  nâr gibi kızarmaz mıyız?

 

Neyinden vazgeçemiyoruz şu kızartmaların neyinden?

 

Ha… bir tek güzel sebep vardır yüzümüzü lale gibi yapan; o da özlenen sevgilinin ayak sesidir ki, buna da ömrümüzde ya bir kez rastlarız ya da iki kez…onu ya ebediyen kaybederiz ya da kavuştuktan sonra alışır sıradanlaştırırız...

 

Yani sözün özü:

Kızarmalar ve kızartmalar zarar vermekte insan ruhuna ve bedenine…!

 

17.07.2012,İst.

Asuman Soydan Atasayar.

 

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank