content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

13 Şub

Nerede Duruyorsun?

Bir insanın kendisine verebileceği en büyük zarar, kendine acımasıdır. Kendi kaderini beğenmemesi ve kendini kaderin bir kurbanı olarak algılamasıdır. Bu yolu seçen insan, kendine acımakla o kadar meşguldür ki önüne çıkan ve hayatını tümden değiştirebilecek pek çok fırsatı gözden kaçırır.

Her birimiz yaşam içinde rollere ve statülere sahibiz. Sosyal yaşamda olduğu gibi, yaşam duruşumuzda da bazı rolleri oynuyoruz, düşünüyor ve davranıyoruz…

Bazıları ‘’kurban‘’rolünü seçerler. Ben yapamıyorum demek, sorumluluktan kurtulmanın en kısa yoludur. Deneme cesareti göstermek, gayret etmek zor ve zahmetlidir. Baştan kabul eder çaresizliğini. Deneyip “başarılı olamam” korkusunun kurbanı olur. Eğer başarılı olmazsa sonucun getireceği hayal kırıklığından kaçmak için daha baştan bırakır. Hiç bir şeye inanmaz hiçbir şeyden umut etmez. Savaşmadan kaybeder. Acı çekmekten korktuğu için acıdan kaçarak yaşamayı seçer. Yaşamda denemediği için kaybettiğine inanmak istemez. Kendine acıdığı, kendini kurbanlaştırdığı için kaybettiğini görmemeye çalışarak durur.

Bazı insanlar da kendilerine yaşam duruşu olarak ‘’suçlayıcı‘’olmayı seçmişlerdir. Kendileri hariç herkes suçludur. Başarısızsa, sistem suçludur. Dersi anlamıyorsa, öğretmen suçludur. İlişki problemi varsa, partneri suçludur. İşyerinde patron; trafikte diğer araçlar suçludur. Öfkeliyse, kızgınsa, küsmüşse vardır bir suçlusu…

Çünkü suçlamak kolaydır. Bir şey yapman gerekmez. “Bende bir sorun var mı acaba?” diye düşünme yükünden kurtarır seni… Atarsın suçu başkasına, rahatlarsın… Bir de söylenirsin biteviye… Suçlamayı karakterinin bir parçası yapan insanlar kolay kolay bir başkasından gelen bir şeyi kabul edemezler. Kabul ederlerse kendilerinde var olanın değersizleşeceğini düşünürler. Rahatça alamadıkları için de kolayca veremezler. Kaybetmekten duydukları korku yüzünden kaybederler çoğu kere…

Diğer bir grupta “kurtarıcı”lar vardır. Kendi ihtiyaçlarından kaçışın bir yolu olarak hep birilerini, bir şeyleri kurtarmaya çalışırlar. Vermeye öyle bir kaptırırlar ki almayı unuturlar… Dişleri tamamen çürümüş bir anne görmüştüm, oğluna epey pahalı bir marka ayakkabı almaya çalışırken. Bu durumu sadece anne yüreği diye açıklayamayız. Anne kendini kurtarıcı ilan etmiştir. Ama kendisini kim kurtaracak? Kimileri ülkeyi kurtarmaya çalışır evindekileri, çocuklarını kaybetmek pahasına ,kimi çalıştığı kurumu …Kurtarıcılar kendileri hariç herkesi yetersiz görürler. Kimsenin büyümesine gelişmesine izin vermezler… Yanındaki insanların sessizce haykırdığını duyarsınız’’ey kurtarıcım beni senden kim kurtaracak?’’

“Öyleyse yaşamdaki doğru duruş ne olmalı?” diye düşünülürse, “kendini ve diğerlerini değerli görebilme” duruşudur, denilebilir. Almayı da verebilmeyi de bilebilmek. Aldığın sevgi kadar veya biraz daha fazlasını verebilmek... Hep vermeye ya da hep almaya çalışmamak…

Yaşamdan olumlu beklentiler içinde olmak… Hem kendi adımıza hem de herkes adına… Ben değerliyim, bütün mevcudat da değerli diyebilmek.Varlığa hak ettiği değeri vererek varlıkla ilişki kurmak.

Sorumlulukların bizi insanlaştırdığını ve deneme cesaretinin -sonuç ne olursa olsun- baktığın yere bağlı olarak kazandırdığını bilmek.’’ Keşke’’lerle, ‘’eğer’’lerle, değil ‘’iyi kil ‘erle seçimler yapabilmek. Yaptığımız seçimlerin arkasında durabilmek. Yanlış yaptığımızda geri adım atabilmek. Doğru yönü yeniden bulduğumuzda yürümeye devam edebilmek. İnsan olmak bu, sizce de öyle değil mi?

Siz yaşamda nerede durduğunuzu hiç düşündünüz mü? Kendinizi ve diğer insanları nasıl algıladığınızı... Kendinizi kurbanlaştırıp kendinize acımaya başladığınızda. Kendi yaşamlarınızı nasıl sabote ettiğinizi… İşte siz bir fırsat! Gelin hep beraber yaşamda nerede durduğumuza bir bakalım… Ne dersiniz?

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank