content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

07 Şub

Meşru Alanda Özgürlük…

İnsan yapısı gereği sınırlandırmalardan hoşlanmaz. Bu sınırlandırmalar kendisi gibi ölümlü bir varlık tarafından yapılıyorsa direnç geliştirir. Eğer sınırlama, sevgi adına yapılıyorsa ve tercih özgürlüğü elinden alınarak bir nevi psikolojik baskıyla yapılıyorsa durum daha da vahimleşir.

Eşlerin birbirlerini sınırlandırmalarının doğurduğu üzücü sonuçlardan birisi de yalanlardır. İş çıkışı arkadaşlarıyla buluşmak isteyen adam eşine “Toplantım var.” yalanını kolayca söyleyebilir. Bilardo oynamak isteyen bir başkası, iş yeri temizliği için geç kalacağını mazeret gösterebilir. Futbol oynamak için arkadaşına söz veren bir başkası, dernek toplantısına uğraması gerektiğini açıklamaya çalışabilir.

Ya da annesine uğramak isteyen genç kadın, eşi de annesinden haz etmiyorsa, bir zorunluluk uydurabilir. Alışverişe çıkmak isteyen, vitrinlere bakmak isteyen bir başkası, “İşim uzadı.” bahaneleriyle kendisine alan açmaya çalışıyor olabilir.

Amacım kadınlara ve erkeklere yalan uydurmalarını öğretmek ya da bu türden söylemlere karşı onları kuşkucu yapmak değil elbette. Bugün kendimiz için zorunluluklarımız dışında bir şey yapmak istediğimizde, yapmak istediğimiz şeyin bizim için ne kadar önemli olduğunu anlatabileceğimiz ve de anlaşılmayı umabileceğimiz ilişkiler yaşamıyoruz.

Hep bir suçluluk duygusu, hep bir kendini anlatma çabası, hep birilerinden bir şeyler çalıyormuşçasına kendimize zaman ayırma çabaları.Yalanlara sığınarak içimizdeki çocuğu tatmin etmeye çalışma…
Sınırlar aşılır ve işin sonunu kotaramayız korkularıyla, sevdiğimizi beyan ettiğimiz insanın hayatına “sevgimiz adına” sınırlar çekmek… Sınırlara uyulmadığında kavga çıkarmak, küsmek, tartışmak… Anlaşmayı başaramadığımız için, oturup konuşamadığımız için, korkularımızla yüzleşmek yerine, diğerinin yaşam alanını sınırlandırarak korkularımızdan kaçmaya çabalama...Kendimize dönmek yerine, diğerini değiştirerek rahatlamaya uğraşma..

Ayaküstü yalan yalan üstüne söyleniyor. Ailenin temel değişmezi olan güven, yerini güvensizliğe, paranoyaya bırakıyor. Diğerine kendine alan açmak türünden meşru istekleri adına yalan söyleyen insan, kendine karşı kızgınlık geliştiriyor bir süre sonra. Eşine karşı da sürekli bir sorgulanma korkusu.

“Hep beraber olmalıyız''. ''Biz evliyiz birbirimizin en iyi arkadaşı olmalıyız''. ''Biz birbirimizin zaman geçirdiği tek varlık olmalıyız.” gibi mitler beklenti eşiğini yükseltiyor. Diğer alanlara yer kalmıyor. O zaman da meşru alanlarda özgür bırakılmayan bireyler zamanla uzaklaşmaya, evlilikten ve ilişkiden soğumaya başlıyorlar.

İnsan, evi ve eşiyle ilgili sorumluluklarını yerine getirdikten sonra meşru alanlarda özgür bırakılırsa, ilişkilerdeki dinamizm ve alınan haz daha da artıyor. Aksi halde eşinin zamanının tamamını isteyen, hepsinden mahrum kalıyor. Belki yapışık ikizler gibi aynı evde kalmayı başarabiliyorlar ama sadece geçici bir süre için. Uzun süreye yayıldığında ise ruhsuz bir ilişkiye dönüştürüyorlar evliliklerini.
Bu durum elbette böyle bir talebi olan eşler için geçerli. Böyle bir talep yoksa, yani kişi için “ev-iş, iş-ev” gibi bir gerçeklik yeterliyse bunları konuşmaya gerek yok.Böyle bir talep sözkonusuysa geçerli bu söylediklerim.Eşim, işim ve kendime ayırdığım bir zaman da olsun üçgeninde yaşamak istenyenlere yönelik konuşuyorum.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank