- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Meritokrasi

Kamu kuruluşlarında işe başladıktan sonra uzun yıllar boyunca kendini geliştirmeyen ve hala 20 yıl öncesinin bilgisi ile bazı işleri “halletmeye çalışan” bireyin meritokrasi sisteminde yeri de yoktur...

ABD Kongresi tarafından onaylanarak, Temsilciler Meclisi galerisine konan, dünyaca ünlü kanun yapıcı portrelerden sadece 23 kişiden biri de Kanuni Sultan Süleyman’dır. ABD Kongre Kütüphanesinde insanların saygı ile önünde eğildiği büstün üzerinde: “Devlet adalet üzerine inşa edilir” yazılı sözün sahibi Kanuni Sultan Süleyman’ın Kaliforniya Üniversitesindeki kürsüsünde “Meritokrasi” dersi okutulur…

ABD üniversitelerinde bir profesör sınavda soruları sorar, sonrada sınıftan çıkıp gider. Hiçbir öğrenci kopya çekmeye tenezzül etmez. Çünkü onursuzluk olarak sayarlar.
Gelişmekte olan ülkelerde ise, ilköğretimde sıra üzerine, orta öğretimde bacaklara ve avuç içlerine yazarak başlayan kopyacılık, üniversitede, bırakın hoca sınıftan çıkmayı, daha arkasını döner dönmez masa altından kitap sayfaları karıştırılır!
Bir de kopya çekmeyeni “keriz” saymak…
Tabi günümüzde daha bir gelişerek değişti bu teknikler…

İşte, ABD ile gelişmekte olan ülke öğrencileri arasındaki yetişme tarzı?
Yani aradaki eğitim ve öğretim farkı…
Yani birinde eğitim (ABD) diğerinde öğretim!!!
Hem de öyle bir eğitim sistemi ki, dünyaya hükmeden bir sistem! Tıpkı Kanuni Sultan Süleyman’ın Cihan hükümdarlığı gibi…

Soru; Peki bu nasıl bir eğitim?
Cevap; Meritokrasi…

Şimdi inceleyelim Meritokrasi nedir?
“İktidar gücünün, yeteneklere ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayandığı yönetim biçimi” diye tarif edilen Meritokrasi kısaca; “liyakatlı bir yöneticilik sistemi”dir.
Bu yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır. Bu üstün özelliklerin tanımı içerisinde bilgi, beceri, pozitif tutum, olumluya odaklanma, felsefi bakış, bilgelik, analitik düşünce gibi kavramlar yer almaktadır.

Tarihsel süreç içinde insanoğlunun karşılaştığı diğer birçok yönetimin şeklinden farklı bir yapıya sahip olan meritokrasi, yönetimin yetenek ve bilgiye dayalı olarak el değiştirdiği bir sistemdir. Yönetim iradesi soyluluk, zenginlik ya da rütbelere bağlı olarak değil, tamamen kişilerin yönetim becerisi ve yönetime dair sahip oldukları bilgiye bağlıdır. Üstün özelliklere sahip olduğu düşünülen kişiler arasından yapılan eleme sonucunda devletin yönetim iradesinin belirlendiği meritokrasi, bu özelliği ile kendi içinde son derece adil ve fırsat tanıyan bir yapıya sahiptir. Adam kayırma olarak tanımlanan tüm hareketlerin tamamen yasaklandığı meritokrasi yönetiminde, kamu yönetimi bu konu hakkında daha bilgili olan insanlara bırakılır.

Kamunun daha bilgili kişiler tarafından yönetilmesine imkân tanıyan meritokrasi'nin, devletteki sistemsel işleyişine pratik olarak, bir örnek vermek gerekirse, Osmanlı Devleti’ndeki, “devşirme” ve “lonca” sistemlerini verebiliriz;
Devşirme sistemi; Osmanlı'da fethedilen bölgelerdeki Hıristiyan ailelerin çocuklarının 1/5 ini alarak onları yeteneklerine göre yetiştirmeye dayanırdı; eğer güçlü ve dövüşmeye yatkın iseler Yeniçeri ocağına, devlet işlerine yatkın iseler Saray'a alınırlardı. Bu kapsamda sarayda bulunan Enderun Mektebi devşirme bürokratlar yetiştirmekteydi.

Lonca; 1300’lerde kurulan bu sistemde, mesela, ayakkabıcı olmak istediğinizde, ayakkabıcılar loncasının seçkinlerine bu talebinizi anlatıyordunuz. Sonrasında sizi bir ayakkabı ustasının yanına çırak veriyorlardı. Eğitiminizi tamamlayıp bu seçkinlerin önünde sınava giriyordunuz ve eğer “LİYAKAT”ınızı ispat edebilirseniz peştemal kuşanıyordunuz.

Kamu kuruluşlarında görev alan tüm bireylerin mevki kazanmak için de bilgi ve yetenek sahibi olmasını bir zorunluluk olarak gösteren meritokrasi, bu yapısı ile günümüzün demokrasisinden dahi daha eşit bir sistemdir. Lakin günümüzde çoğu insanın meritokrasi hakkında en ufak bir fikir sahibi dahi olmamasının en büyük nedeni, bu sistemin bireye bir takım özellikler kazanmayı dayatmasıdır. Zira meritokrasi ile yönetilen bir toplumda herhangi bir yeteneği veya bilgi olmayan bireyin toplum içinde rol alması da mümkün değildir.

Meritokrasi yönetim biçiminde kamuya ait organlarda görev alan kişilerin tamamı, belirli bir eleme sonucunda bulunduğu makama gelmiştir. Kişinin kendini geliştirerek ve daha da çok bilgi edinerek mevkisini yükseltmesi ile devletin en üst makamlarında “en bilgili ve yetenekli” kişilerin görev yapması sağlanır. En yetenekli ve bilgili kişilerin devleti yönetmesi ise şüphesiz halkın daha başarılı politikalar ile yönetilmesi ve refah seviyesinin artması manasına gelmektedir. Ancak günümüzün hazıra alışan insanı için meritokrasi sistemi korkulacak bir yönetim biçimi gelmiştir. Zira kamu kuruluşlarında işe başladıktan sonra uzun yıllar boyunca kendini geliştirmeyen ve hala 20 yıl öncesinin bilgisi ile bazı işleri “halletmeye çalışan” bireyin meritokrasi sisteminde yeri de yoktur.

Devlet yönetiminin üst kademelerinde “zeka, kuvvet, güç, hitap yeteneği, çalışkanlık” gibi vasıfların arandığı meritokrasi sistemi, toplumu en iyi şekilde yönetebilecek kişilerin yönetime geldiği bir sistemdir. Böylece gerekli donanıma sahip olan kişiler “hak ettikleri” makamlarda görev yaparak milletin en iyi şekilde yönetilmesini sağlamış olur. Soylu kişilerin veya burjuvaların yönetim elinde tuttuğu sistemlerden tamamen farklı olan meritokrasi, bu özelliği ile monarşi yönetiminden de ayrılır.
Netice itibarı ile:

“LİYAKAT” layık olma kavramına dayanmaktadır. Makalenin başına geri dönersek; ABD’de uygulanan Meritokrası eğitim sistemi sayesinde, ‘kopya çekmeyi onursuzluk’ sayan gençlik, mezun olup özel ya da kamuda göreve başladığında, dürüstlüğün ön planda tutulduğu, asla görev yetki ve sorumluluklardan taviz verilmediği bir sistemi çalıştırmaktadır... Her ne kadar çürük elmalar çıksa da genel işleyiş bu şekildedir…
Diğer karşı örnekte, gelişmekte olan ülkelerde ise, ilköğretimde sıralara, avuç içine yazılarak başlayan kopyacılık yüksek öğrenimde neredeyse ‘norm’a dönüşerek sıradanlaşıp mezun olan bu kişiler göreve başladıktan sonra da,....ya kadar varan çürümüşlük yaşanır. İstisnalar illaki kaideyi bozmaz…

Şikayetçi olduğunuz şeylerden kurtulmanın yolu okumak, düzelmenin tek yolu da liyakatli yöneticiler yetiştirmekten geçer.
Bir söz;
Dün bizim atalarımızın onlara diz çöktürdüğü bilgi ve teknikle, bugün onların çocukları bize diz çöktürüyor!…
Mesele sadece, -farkı farkedip –uyanmaktır.-… www.mehmetballi.com [1]