- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Mektubun Altına İmzamı Atarım

Belki başka şeyler de söylenebilir.. Hatta her cümle tek tek irdelenir, geçmiş söylemlerle eşleştirilmeye çalışılarak eleştirilebilir; ama bunu yapmayacağım. Barış için, terörün son bulması ve insanca yaşama hakkı için bir karıncanın sıntındaki su damlası kadar emeğim olacaksa yapıcı olan kelimleri kullanacağım yeni dönemin inşaatında...

Öcalan’ın gönderdiği mektubu internetten okuduğumda kulaklarıma inanamadım. Son dönem gelişmeleri yakından takip edenler bu kadarını bekliyorlar mıydı, bilemiyorum ama benim düşüncelerimi bu kadar ifade edecek bir mektup beklemiyordum.

Öcalandan geldiğini bilmese eminim Bahçeli bile bu mektubun altına imzasını atardı!

Yılların biriktirdiği kin ve kan davası güdümüz, Abdullah Öcalan ile yıllar sonra aynı cümleleri kuruyor olmamazı kabullenemiyor olabilir. Ne de olsa ortak söylemlere geçmek demek, akan kanın durması, ülke kaynaklarının yeniden ekonomiye ve insanlara kazandırılması demek değil mi? Ya da bunun için bir başlangıç?  Hayır hayır sakın ola eski defterleri açmayalım, eski yaraları kaşıyıp yeniden kanatmayalım. Yıllarca nice canlar vermedi mi bu ülkenin anaları, babaları? “Şehit anaları, şehit anaları...” deyip onların acıları üzerinden kendi kan davanızı gütemeyin artık. Kaldı ki askere giden Kürt çocuklarının da şehit olduğunu unutmayın.

Rica ediyorum bırakın bu “ne tavizler verildi kim bilir, Öcalan’ı mecliste görürüz artık” bıdı bıdılarını...

Kapatın gözlerinizi.. Barışın o nefis kokusunu çekin içinize..

Bismillah ile başlanmasa da barış mütabakatı, onlarca akıl almaz tavizler verildiği görülse de, barış dönemi Halid Bin Velid’i kazandırmıştı ve daha neler, neleri...

Su akarken kavoları doldurmaya bakmalıyız... “Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.” Artık eski yanlışları düzeltmeye çalışan, eksiklikleri tamamlamaya çalışan, önüne çıkan engellerli halkın ve kanaaat önderlerini de yanına alarak aşmaya çalışan siyasi bir idare söz konusu. Ayrıca bu siyasi idare ile paralel gelişen yeni dünya düzeni mevcut. Artık hiçbir şey kapalı kapılar ardında kalmıyor. Darbeler yapılamadan ortaya çıkıyor. Eski yöntemler işlemezken, söylemlerin aynı kalmasını beklemek de hata olur elbet.. Ben Öcalan’ın takiye yaptığına veyahut yalan söylediğine inanmıyorum. Nasıl Türkiye Cumhuriyeti Terörle mücadelede yöntem değiştirmişse, PKK nin varlık sebebi Abdullah Öcalan da silahları bırakıp, siyaset ve demokrasi üzerinden devam edecek bir yöntem seçmiştir... Çok şükür..

Bundan sonraki süreç çok önemli.. Abdullah Öcalan’ın “Misak-i Milli'ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti'nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir "Milli Dayanışma ve Barış Konferansı" temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.” cümlesini çok önemsiyorum. Kimileri Apo bu süreç için kullanılıyor dese de ta Lozan’ı hezimet gören kişilerin hasletlerindendir bu iki mesele..

Allah için söyleyin globalleşen dünyada hangimiz bu cümleye itiraz edebiliriz: “Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan "BİZ" kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle "TEK"e indirgenmiştir. "BİZ" kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır.”

Boşverin siz şimdi “Kürt demek Abdullah Öcal mı demek, Abdullah Öcalan’dan bir Atakürt yaratmak istiyorlar” şeklindeki düşünceleri... Bunlar soldan soldan gelen düşünceler... Çünkü ne kadar Kürt lideri olsa da, mış gibi de gözüksek, kabul etsek de etmesek de, zaman içinde sular akacak ve kendi yolunu bulacak artık kimse Türkiye’yi kendi kazdığı su yollarına gökmeyi başaramayacak.

Yazımı bu heyecan verici mektubun bir cümlesi ile bitirmek istiyorum: Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'in “mesajlarındaki hakikatler[i], bugün yeni müjdelerle hayata geçir[meye],  kaybettikleri[mizi] geri kazanmaya çalış[alım].