content

14 Eki

Mehmed Uzun’a Saygıyla

Demek öleli 4 yıl oldu.
Demek zaman bu denli hızlı geçip gidiyor.
Ama sevgili Uzun’u kaybetmenin boşluğunu ta içimde hissediyorum.
Tanıdığım bir insanı kaybetmenin yanı sıra, bizi edebiyatından yetim bırakmasına da içim acıyor.
Gülümseyen resmine bakıyorum, içim ısınıyor ve umut doluyorum; insanlık adına, Kürtler adına, demokrasi adına.
Ah sevgili Uzun, daha nice kitaplar yazacaktın, biliyorum ama kanser hastalığı izin vermedi ve seni 54 yaşında, en verimli çağında aldı aramızdan.
Bir de bu devlet var ya bu devlet…
Hani seni vatandaşlıktan atan bu devlet…
Kitapların için davalar açan bu devlet…
Yani kanser gibi bu devlet var ya…
Senin ölümünde kanser, bu devletten daha güçlü çıktı.
Fakat devletin de kanserden güçlü çıktığı durumlar oluyor.

Kürt edebiyatının medar-ı iftiharı Mehmed Uzun…
Dostun ve Kürtçe yazdığın kitapları Türkçeye çeviren Muhsin Kızılkaya, “Bir Dil Niye Kanar?” diye kitap yazdı.
Kürt dili hep kanadı, bunu en iyi bilenlerdendin.
Bir Kürt olarak Kürtlerin nasıl ‘ötekileştirildiğini’, ana dillerinin nasıl yok edilmek istendiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zorbalıklarını ve asimilasyonunu derinden yaşadın.
Ve sen bu ülkeye, Kürtlere ve Türklere çok şey kattın. Ve dahi dünya edebiyatında, muktedirlerin yok saydığı Kürtlerin ve Kürtçenin bir sesi olarak yer aldın. Bir Türk olarak bundan onur duyuyorum.
Kanayan Kürtçe diline merhem oldun.

Bu ne demektir biliyor musunuz ey Türkler?
Ana dilimiz olan Türkçe yasaklansaydı ne hissederdik?
Milliyetçi martavalların tozu toprağı içinde kör kalanlar; lütfen söyleyin, ana diliniz yok sayılsaydı ne yapardınız?

Sanıyorum 90’lı yılların sonu ya da 2000’lerin başıydı. ATV’de Ali Kırca’nın “Siyaset Meydanı” programında Kürtçe diye bir dil var mı, yok mu sorusu tartışılmıştı.
O programda Mehmed Uzun’da vardı.
Kürtçe diye bir dil olmadığını, Kürtçe diye iddia edilen dilin Farsça, Arapça ve Türkçe karışımı bir dil olduğunu söyleyen yüce Türk milliyetçisi birkaç zavallı demagog da vardı.
Ve sıradan 4 Kürt kadını da bir köşede tutuluyordu.
Yüce Türk dedi ki, bunlar kendi aralarında Kürtçe konuşarak bile anlaşamazlar.
Bunun üzerine program yöneticisi Ali Kırca Mehmed Uzun’a dedi ki, Kürtçe olarak bu kadınlarla konuş.
Uzun ve kadınlar karşılıklı Kürtçe olarak konuştular. Ve Uzun, ne konuştuklarını da aynı zamanda Türkçeye çevirdi.
Yüce Türk, hala Kürtçe diye bir dil olmadığı iddiasını devam ettirdi.

Sizi sorgular gibi bir Kürt televizyonu programına çıkarsalar.
Yüce Kürt dese ki, Türkçe diye bir dil yok.
Ve siz Türkçe diye bir dili kanıtlamanın yollarından biri olarak orada bulunan 4 Türk kadınıyla Türkçe konuşsanız…
Yüce Kürt hala Türkçe diye bir dilin olmadığı iddiasını devam ettirse..
Ve okullarda ana dilininiz Türkçe yok sayılarak size Kürtçe dili dayatılsa…
Bütün bu olanlardan ne hissedersiniz?
Toroslara mı çıkardınız?

Dil, insandır!
Dili kanayanın insanlığı kanar!

Ne utanç verici, ne aşağılık, ne ahlaksız günler yaşadık, yaşıyoruz.
Biliyorum bunları bu topluma yaşatan faşistlerin, ırkçıların, milliyetçilerin, oligarşik iktidarın bürokratlarının ve iktidar yalakası medyanın utanması arlanması yoktur!
Diliyor ve umuyorum ki akan kanlar durdurulur ve olanların hesabı sorulur!
Mehmed Uzun’un da ahdi var, bu çıyanlardan hesap sorulmasına.

Kürt halkına çektirilen acıları romanlarına döken Mehmed Uzun, barışın ve insan olmanın diliyle yazdığı romanlarında sevgiyi esas aldı.

“Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık” dünyada aydınlığın karanlığa, aşkın ölüme galebe çalacağı günler yakındır.
Kürtlerin roman sanatındaki dengbeji, seni saygıyla yâd ediyorum.

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank