- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Mahallenin Eğitimdeki Rolü

Eğitim kurumu toplumların vazgeçilmez kurumlarındandır. Eğitim kurumlarının niteliği ve niceliği diğer kurumların işlevini belirler. Bir toplumdaki kurumların sağlığı o toplumun eğitim kurumlarının sağlığıyla doğru orantılıdır. Eğitilmemiş bir toplumda tüm hizmetlerin akıbeti heba olmaktır. Eğitimin niteliği bir toplumu var kılar ya da yok eder. Bir toplumu yok etmeye çalışanların ilk başlangıç noktası ve bozmaya odaklandığı kurumlarda eğitim kurumlarıdır.

Eğitim, zamanla ve mekânla sınırlandırılamayacağı gibi sorumluları da kişiler ya da gruplar değil toplumdur. Modern dünyanın insanlara yaptığı en büyük kötülük profesyonelliktir. İş bölümü akabinde uzmanlaşma ve meydana gelen profesyoneller toplumdaki yabancılaşmayı ve ötekileştirmeyi başlatmışlardır. Uzmanlaşma, duyarsızlaşmayı beraberinde getirmiştir. Uzmanlaşmanın en büyük göstergesi belirlenmiş mekânlar, belirlenmiş zamanlar ve belirlenmiş kişilerdir.

Hiçbir okul mahalle kadar eğitici olamaz. Bir toplumun çöküşü mahallenin duyarsızlaşması ile başlar. Modern dünyanın sürekli telkin ettiği özgürlük isteği bireyleri duyarsızlaştırmaktadır. Tüm suçların altında duyarsızlaşma ve sorumluluktan kaçma vardır. Modern dünyanın en büyük sorunu yalnızlaşan insan sorunudur. Tek başına yalnızlık bir ruh eğitim metodudur. Para psikolojik bir sorun yoksa kişinin yalnız kalması kişinin sağlıklı düşünmesini kolaylaştırır. Kalabalıklar içinde kişinin kendini yalnız hissetmesi ise kişinin suç işleme olasılığını artırır.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde okul öncesi eğitim dedikleri süreç 6 yaşında başlar birkaç ülkede ise 5 yaşında başlar. Bizde toplum olarak mükemmeli yakalamak için o ülkeleri modellemeye çalışıyoruz. 4 yaş 4 ay bizim kültürümüzde bir başlangıçtır. İnsanları hayata hazırlama yaşıdır. Toplumumuzda azarlama kavramı vardır. Bu azarlama kavramı sosyolojik anlamda çok önemlidir. Azarlamanın elbette istenmeyen istisnai durumları vardır. Azarlamanın örtük mesajı “sen benim için değerlisin” mesajıdır. Bir birini tanımayan insanlar kavga edebilirler ama birbirlerini azarlamazlar. Azarlamazlar; çünkü karşısındaki kişilerin yaşayacakları onların umurunda değildir.

Kulak çekmek ya da hiç sizin kulağınızı çeken oldu mu? Ya da soruyu tersten sorayım kimin kulağını çekmeye cesaret edebilirsiniz? Yan komşunuzun çocuğunun kulağını çekseniz neler olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz. Belli yaşın üstündeki birçok kişiden kulağını çekenler için “Allah ondan razı olsun” cümlelerini defalarca duydum.

Mahalle eğitiminin çocuklarımıza kazandıracağını hiçbir kurum hangi metodu kullanırsa kullansın kazandıramaz. Okul öncesi eğitim düşünüldüğü gibi paylaşımı değil farklılığa tahammülsüzlüğü artırmaktadır. Tüm okul öncesi kurumlarda çocukların kullandığı kalıp “benim” kalıbıdır. Eğitimin dili ise “biz” dilidir.

Mahalle eğitimi sadece çocuk eksenli değildir. Yetişkinlerin ve çocukların birlikte eğitildikleri bir süreçtir. Bazen bir ihtiyar kişi bir çocuğa güzelliklerin kapısını açar bazen de bir çocuk bir yetişkinin kalbini yumuşatır. Oysa modern dünyada herkes ötekileşmiştir. Bir öğretmen bile artık “kendi bilir!” diyebilmektedir. Öğrenciler çoğu zaman yerinde , zamanında ve usulüne göre kulağını çeken öğretmene daha çok bağlanmaktadır. Davranışlarına çeki düzen vermektedir çünkü bilir ki o diğer öğretmenler gibi değildir…

Mahalle eğitim sistemi formel değil informel bir eğitim sitemidir. Müfredatı ya da yıllık planı yoktur. Önceden belirlenenler değil o an kazandırılması gerekenler kazandırılır. Ve karşıdaki kişinin “ ne gerek var?” sorusu yoktur.

Kutsal ile bağı koparılan çocuk hangi inanç sisteminde olursa olsun eğitilemez. Ve kesinlikle çocuklar yetişkinlerden daha fazla sever ve inanır kutsal olanlara.4 yaşında ve bu yaşın üstünde hangi çocuğa sorarsanız sorun “Allah’ı seviyorum” derler.

Aile, eğitimin merkez üssü olduğu kadar ailede aldığı eğitim mahalle içinde denenmiş ve denetlenmiş olur. Mahalle eğitiminde çocuğu eğitmenin en kestirme ve etkili yolu oyundur. Bu oyun sadece çocukların eğlendirilmesi değildir. Zihinlerinin ve kalplerinin beslenmesidir. Çocuklar somutluğa daha yatkın olduğu söylense de soyut oyunları daha çok severler.

Soyutluk ile elle tutamadıkları, varlığını ellerinde değil kalplerinde ve zihinlerinde hissettikleri durumları ifade etmek istiyorum. Çocuklara somutluk telkini çocuğun kutsal olanla bağını koparmak çocuğu kutsallık alanından soyutlamak için yapılmaktadır. Elbette bebeklik dönemindeki bir çocuğun bile bizim anlayamayacağımız şekilde kutsal olanla bir ilişkisi vardır. Çocukların tatminsizliğinin temel nedenlerinden biri de onları kutsal olandan soyutlamaktır.

Okullarda verilen formel eğitim ve öğretimin en büyük eksikliği gaye eksikliğidir. Formel eğitim ve öğretimde sürekli hedefler belirlenir ama o hedefe neden ulaşması gerektiğini açıklayan gaye verilmez. Gayeden yoksun hedefler birer angaryadır. Hedefe ulaşmak sadece anlık zevk verir. Kişilerin gayeleri doğrultusunda bir şeyler yapmak ise sürekli bir huzur verir.

Formel eğitimde ulaşılması istenilen belirlenmiş bir nota ulaşmaktır. Ve öğrenci o belirlenmiş nota ulaşmayı öncelikli hale getirildiğinde o nota ulaşmak için her şey meşrulaşır. Kopya çeken öğrencilerin çoğu yaptıklarından dolayı rahatsızlık hissetmezler. Kopya çekmek sadece gizlice bilgiye ulaşma değil öç almadır. Kopya çekmek, öğrencinin istemediği ya da beceremediği alanlarda denenmiş olmanın deneyenlerden acısını çıkarmaktır.

Mahalle eğitiminde yapılmış bir doğru sürekli yapanı mükâfatlandırmak için hatırlatılır. Yapılan bir yanlışın ise hayat boyu utangaçlığı taşınır. Sokağın her köşesinde bir kişi vardır size doğruyu telkin edecek. Kimi çevreyi temiz tutmayı öğretir, kimi büyüklere nasıl davranılması gerektiğini kimi de Allah’a karşı olan sorumluluklarımızı hatırlatır. Sokaktaki çeşmeden çok şey öğrenir… Kul hakkını, israfın kötülüğünü ve çeşmelerin Allah’ı ne kadar çok sevdiğini öğrenir. Mahalle bakkalından paylaşmayı öğrenir… Çocukluğumda mahalleden geçerken beni yolda gören herkes “Allah zihin açıklığı versin” derdi. Bazen sadece o sözleri duymak için okula gitmek beni heyecanlandırırdı.

Mahalle eğitiminde öğreticiler hep büyükler değildir. Soluk soluğa koşan bir çocuğa sorulan soruya verilen cevap bir büyüğün hayatını değiştirebilirdi. Çocuğun cevabı “Amca ezan okunuyor da ondan” demesiydi. Bir hayvana acımasızca vuran birine “onun canı yok mu Allah sorarsa neden vurdun! ” sorusu sorulan kişiyi bambaşka bir kişi yapmıştır.

Mahalledeki eğitimin ne teneffüsü vardır ne de tatili… Çünkü kimse o eğitim sürecinin bitmesini istemiyor. Tüm bu anlattıklarım bir ütopya kurgusu değildir. Modern hayattan önce insanların her gün yaşadıklarıdır. Okullar Modernizm’in yaşatılması için verilen uğraşlardır. Okullara yapılan yatırım mahallelere yapılmış olsaydı çok farklı bir toplumun içinde yaşıyor olurduk. Hem inancımız hem de kültürümüzde mahalle eğitimi en önemli eğitimdir. İnancımızdan ve kültürümüzden uzaklaştıkça ulaşmaya çalıştığımız hiçbir model bizim derdimize derman olmayacaktır.

Herkes okul eğitiminin ve öğretiminin aksaklıklarından yakınmaktadır. Haksızda değiller okullar toplumumuzun miti olmuştur. Herkes yakınsa da herkes yararlı olduğuna hatta olmaz olmaz olduğuna inanmaktadırlar. Okullar, yaşları mahkûm edilmeye uygun olmayanların hapsedildikleri mahpushanelerdir. Örgüt sosyolojisi açısından bakıldığında bu tespitin mantıksal yanları da görülecektir. Hiyerarşisi ve işleyişi bunu göstermektedir.

Gelişmiş toplumlar formel eğitimde tavan yapmış toplumlar beklentileri karşılık bulamayınca informel eğitim ve öğretime yönelmişlerdir. Bugün gelişmiş toplumlar Hayat Boyu Eğitim adındaki projelere daha çok yatırım yapmaktadırlar.

Okullar ve kreşler bireylerin eğitilmesi için değil kapitalizmin yaşam savaşını kazanması için olmazsa olmaz kurumlardır. Okullarda saat yedi sularında başlayıp saat 16.00 sularına kadar 10 saatte öğrencilere neler kazandırılmaktadır? Bu sorunun cevabı hem siyasiler hem de akademik kariyere sahip kişilerce tartışılmasının zamanı gelmiştir.

Toplumumuzda bazı kişiler öğretmen olabilir ama hepimiz birbirimiz için birer eğitimciyiz. Tek başımıza yaşamayacağımız gerçeği kadar önemli bir gerçek de hepimiz birbirimiz için sorumluyuz. Gerektiğinde birilerinin kulağını çekelim ve kulağı çekilmiş bir çocuğun babasıysanız lütfen şanslı olduğunuzu unutmayın…

Kulakları koparmadan çekelim…

ercanharmanci@hotmail.com [1]