Hırsın içinde yatan ''Küçük Amerika ve Başkanlık hayali var. Sonra da ülkenin yavaş yavaş bölünmesi. Hitler kitlelerin üzerinde bağırarak hakimiyetini gösterirdi bir onbaşıydı. Başbakan aynı şeyleri yapıyor,yani Hitler gibi bağırıyor, her şeyden korkan bir toplum yarattı,ama gelmek istediği yere kadar önlenemez hırsının bedelini bu toplum çekecek.
Hala dün gibi hatırlıyorum, AKP seçimleri yeniden kazanınca, RTE parti balkonundan halka sesleniyordu.''Biz herkesi kucaklayacağız, mutlu ferah bir ülke yaratacağız, çağ atlayan bir Türkiye olacağız'' diyordu. O sahneyi hiç unutmadım, bir zamanlar ''bu ülkede artık Cumhuriyetin anlamı kalmadı'' diyen, ve o cumhuriyet'ten hep rahatsızlık duyan Abdullah Gül,ve aynı sistem anlayışının içinde olan ''Laiklik değil ümmetcilik asıl olanıdır, bu ülkede artık bu anlayışının var olması için geliyoruz, sindire sindire geliyoruz''diyen Başbakan ve diğer zevatları yani aileleriyle beraber o gece kendilerini bekleyen halkı selamlıyorlardı.
Bir ara bu gösteriyi izlerken. Batı'da halka korku veren ve sistemi elinde tutmasını beceren ''Polit büro''yönetiminin yaratıcıları geldi gözlerimin önüne. İşte dedim şimdi Türkiye artık çağdaşlığın, aydınlığın, Atatürk devrimlerinin çok öncesine dönecek, zira RTE'nin hırsında bu anlayışın hayali vardı, acaba sonunda yanılan ben mi olacağım diye geçti içimden. Ama geldiğimiz noktada ne kadar haklı olduğumu gördüm. Cumhuriyetten rahatsızlık duyanlar, şimdi adı ''Ilımlı islam cumhuriyeti'' olan modele doğru ülkeyi sürüklüyorlar. Korkmadan yazmak isterim, şimdi beni yöneten bu sistemi yaratanlardan korkmuyorum, mutlu değilim,huzurlu değilim,bir türlü kabul edemiyorum bunu.''Ne Mutlu Türküm'' Diyemedikleri sürece asla beni yönetmelerini içime sindiremiyorum,sonradan olacakları düşünüyorum ülkem adına ve üzülüyorum korkuyorum.
Cumhuriyet ile hala kavga ediyorlar, Atatürk Türkiye'si ile didişiyorlar, 1923 ruhunu kazıyorlar. Çankaya'nın da yardımıyla'' fırsat bu fırsat''diyerek şimdi son aşamaya geldiler. Yürütme ve yasamanın ardından yargıyı da yürütecekler bu gidişle. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu'nun sözleri çok açık,'' Anayasa değişikliği ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanı'nın mutlak söz sahibi olduğu, Adalet Bakanlığı'nın bir Genel Müdürlüğü haline getirilmek isteniyor''. Alemdaroğlu'nun sözleri bunlar. Türkiye'de bağımsız yargının yara almasıdır bu yaklaşım: Akp, toplumu askeri darbe soruşturmaları ile meşgul ederken asıl kendisi darbeyi yargıya vuruyor. Türkiye'de olanlara baktığımızda, ne hikmetse Akp kendi anlayışındaki değişimlerde,ABD de CIA'nın yaptığı gibi gündemi farklı yönlere çekmesiyle bunu çok ustalıkla beceriyor. Şimdi bu Anayasa onaylanır ise, bağımsız yargı ortadan kalkacak iktidarın yargısı kurulmuş olacaktır.
Açılım modeli dediler, ama içinde ne emekli, ne sanat ve sanatçı, ne gurbetci,ne yoksul, ne işsizlik,ne ekonomi,ne edebiyat,ne cumhuriyet ve çağdaş değerler,daha bir çok önemli değişimsellik yoktu. Asıl değişimin adı olan özde ve dolaysız demokrasi yoktu. Bir ülkede Atatürk devrimlerinden cumhuriyetten rahatsızlık duyarak sistemi değiştirmeye çalışmak, bağımsız yargıda hakimiyeti ele geçirmek, hala nasıl bir suçla yargılandıklarını bilmeyenlerin içerde tutulması, bilim adamlarının düşünen yazan aydınların gece yarısı evlerinden alınması, bir korkuyla yaşanır ülke olmak. Fransa'da 14'lui mantığıyla ''KANUN BENİM'' demek, kendi vatandaşına bağırıp çağırmak, bana göre bunu Hitler yapıyordu. Bir onbaşı olan Hitler, toplumu yönetmeyi etkisi altına almayı çok iyi biliyordu. Bağırarak öfkelenerek toplum üzerinde hakimiyyetini gösteriyordu. Şimdi bu gösteriyi Türkiye'de Başbakan yapıyor. Rejimi değiştirmeye and içmiş bir Başbakan. İsrail başbakanı RTE için,''giderek Kaddafi ve Chavez'e benziyor'' dediğinde kimse sesini çıkaramadı. Bir ülkenin Milli Savunma Bakanı ''Bedelli askerlik ne olacak diye'' sorulduğunda ''Başbakan bilir o ne derse o olur''diye yanıt vermesi. İşte benim korkularım bunların yansımalarının getireceği tehlikeler. Kendi sistem anlayışının hayata geçirilmesi adına her yolu denemek, Cumhuriyetin anlamının unutturulmaya çalşılması, sonunda ''Ilımlı islami modele'' dönüştürülmüş bir Türkiye.Belki de RTE'nin hayalinde ''Küçük Amerika'' var,işte o zaman Türkiye'nin nasıl bir bölünmenin eşiğine getirildiğini uyutulmuş bu toplum geçte olsa anlayacak,ama iş işten geçmiş olacak.
Ama o Obama gibi olmak istiyor, yani ''Başkanlık''hayali yatıyor aklında, fakat 30 milyondan fazla insanın açlık ve yoksulluk sınırının düşürülemediği bir ülkede, hala ekonomiyi değişmiş olarak göstermek, ama değiştiyse bunun topluma halka yansımalarını anlatamamak. Anayasa değişikliğinin yangından mal kaçırır gibi, bu durumdaki bir halkın önüne çıkarılmasıyla, nasıl bir sonla bedelinin yine halka döneceğini ben görüyorum şimdi. Başbakan dizginlenemez hırsıyla, ülkenin nasıl bir kaderle baş başa kalacağını da çıkıp anlatmaya zamanı kalacak mı acaba? Şimdi yaklaşan referandumda, ülkenin kaderini bu hırsı taşıyanlara teslim etmemek için ben ''HAYIR''diyorum, ama korkularımda var elbette, dilerim sağduyulu Türk halkı bu korkuları yaşamamak adına HAYIR der.
Prof.Dr. Levent Seçer