- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Kraldan Kralcı Davrananlar

Herkes farklı düşüncelere saygılı olduğunu söylüyor, anlamadığım şey; neden gereğini yapmıyor da sadece söylüyor! Şayet varsa nerede bu mozaik! Biz de görmek ve katılmak isteriz artık.

Ağaçtaki çürük meyveler hafif bir rüzgârda da kendiliğinden yere düşer! Ve aslında bu iyi bir şeydir. Ayrıca ağacı ve meyveyi içten içe kemirerek çörütenin kendi cinsinden olan kurtların olduğu da bilinmelidir. Dostluk ve yol arkadaşlığı da böyle bir şey! Dostluk "öldürüldü" katili "menfaat"! Allah, sonradan savunamayacağımız dostlar edindirmesin ve utandıracak yollara düşürmesin! Oysa İmam-ı Şafii gerçek dostluğu ne de güzel anlatmış: “Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.”  Oysa menfaati önceleyip dünya ehli olunca; Allah'ı, Peygamberi, Kitabı, Kıblesi bir olsa da menfaati bir olmayanlar dostluk halinde ve birlik halinde olamaz! Şayet sahtesine aldanmadan gerçeğine ulaşılabilse, sevginin dünyadaki en büyük güç olduğu görülecektir.

Son dönemde dini referans, metod ve prensiplerden habersiz veya bunların kendilerini bağlamadığını varsayıp, din adına hareket ettiğini sananlar oldu. Kraldan kralcı görünenler ve din dışı saydıkları olayları engellemek için müdahale etmek isteyenler, dini metod ve kuralları çiğneyerek dinin dışına çıkmamaya da gayret ve dikkat edilmesi gerektiğini unutmamalıdırlar. Bu bağlamda tabiri caizse "Kraldan kralcı olmamaya dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca Allah’ın bir kral olmadığı hakikati de unutulmamalıdır.

Bu konuda ders çıkarmamız gereken tarihi bir olayı nakletmekle yetiniyoruz:

Hz. Ömer bir gece Medine’de dolaşıyordu. Evlerin birinden şarkı sesleri duydu. Duvara tırmanıp içeri girdiğinde hoşlanmadığı bir manzara gördü ve içerideki adama çıkıştı: Ey Allah’ın düşmanı, yaptığın kusuru Allah’ın örteceğini mi zannettin diye bağırdı.

Adam: Ey mü’minlerin emiri; Dur, acele etme. Eğer ben, Allah’a karşı bir hata işlediysem, sen üç hata işledin;

1)- Allah, “Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın!” (49/12) buyurduğu halde, sen ayıp araştırdın.

2)- Allah, “Evlere kapılardan girin!” (2/189) buyurduğu halde, sen duvara tırmandın.

3)- Allah, “Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selam vermeden girmeyiniz!”(24/27) buyurduğu halde sen evime izinsiz girdin diye karşılık verdi.

Bu karşılık üzerine Hz. Ömer, makamından aldığı güce yaslanmayıp aksine bu makamı ona bahşeden Allah'ın kurallarını ona hatırlatan bu adama şöyle der: ‘Eğer ben seni affedersem sen de beni affeder misin?’ Adam, ‘Evet’ deyince, Hz. Ömer, çıkıp gider...

Allah, tövbe edenlerin günahını affediyorken, bu günahları ifşa ederek nemalananlar ve bu ifşaattan dünyevi bir medet umanlar, ahrette Allah'a ne cevap verecek! Kendini haysiyeti korumak adına gelen bir dinin mensubu sayanlar; haysiyet cellâtlığı yapıyorsa, onları o dine havale etmek gerek. Bu referans ve prensiplerden habersiz olanlara söylenecek bir laf olabilir ama ya bildiği halde şahsi ve dünyevi ihtiraslardan ötürü bunlara uymayanlara İmam Şa’rânî’in sözünü hatırlatmak isteriz: “Bilmeyen kimseye öğrenmediği için bir kere, bilip de bildiği ile amel etmeyene yedi defa yazıklar olsun!”

Evet, elbetteki yanlıştan dönmeyi ve iyiye yönelmeyi telkin edeceğiz ama bunu yaparken yöntemlerimize ve yaklaşım tazrımıza dikkat ederek metotlarımızı da sorgulamalıyız. İyiyi ve güzeli yanlış metotlarla düzeltmeye/uygulamaya kalkışmak; düzeltmeye çalıştığınız kötülükten daha vahim neticeler doğurabilir. Zira buna dikkat edilmezse: Kaş yapmaya çalışılırken göz çıkarılabilir."Nefsine köle olan değil Allah'a kul olan, büyük günde kazananlardan olacak. Allah’a kul olmak ve nefsin arzularına köle olmak aynı kapıya çıkmıyor. Kul olmaya aday adayı olmak isteyen var mı? Bu da Kur’an’ı yaşamakla mümkün olabilecektir. Tabi bunu yapabilmek için de önce onu anlamak gerekir. Kur'an yaşansın diye indirilmiştir. Sakına birisi sadece Kur'an okuyor diye ona aldanmayın, Kur'anı yaşayıp yaşamadığına bakın!

Günümüzde kullanılmayan ve 'işe yaramayan' eşya değersiz sayıldığından çöpe gönderilir. Kendinizi 'kullandırtmadığınız' halde değerli kılabiliyorsanız iyi şeyler yapıyorsunuz demektir! Bazen menfaatimiz hakkı görmemizi engelleyen  bir perde olmakla kalmıyor, bize yanlışı ve batılı da hak diye yutturabiliyor. Cemil Meriç’in de dediği gibi aslında: “Biz hepimiz, kendi basit menfaatlerimizi hakikat sanan gafilleriz!”

Tüm kumpasları boşa çıkarabilecek, tüm dert ve sorunları çöze bilecek olan tek çare, tek akıl, tek bir vicdan: İttihad-ı Müslüman! Evin içindeki kandiller evin aydınlanmasına yaradığı gibi şayet dikkat edilmezse; evi yakan yine o kandiller olabilmektedir. Müslüman uyanıktır, öyle olmalıdır. İslam coğrafyasının manevi işgali için kimsenin Truva atı olmaz, olmamalı!