- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Komşularımızla Sıfır Sorun!

İkinci Dünya Savaşında Almanlara karşı Avrupa’yı yenilgiden kurtaran ABD başta İngiltere olmak üzere Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin işgalinde ya da güdümündeki ülkelerin bağımsızlığınıkazanmalarına vesile oldu.
İngiltere ve Fansa bu ülkelerden çekilirken onları tamamen serbest bırakmadı. Ya birlik kurdu, ya da kendine yakın yönetimler oluşturdu. En azından ekonomik ve kültürel olarak kendine yakın kesimler oluşturarak bir şekilde oradaki varlığını sürdürmenin nedenlerini yarattı. Orta Doğudaki devletler de bu şekildeki devletlerdi.
Diğer taraftan Balkanlar ve Kafkaslardaki devletler ise malumumuz üzerine Sovyetler Birliğinin güdümündeki birlik içerisin-delerdi.

Birinci Dünya Harbi yıllarına dönersek;
Balkan Harbi ile Osmanlıdan tamamen ayrılan Balkan devletlerinden Yunanistan İngiltere’nin, Arnavutluk İtalya’nın ve diğer Slav kökenli Balkan ülkeleri ise Rusya’nın etkisini girmişlerdi. Birinci Cihan Harbi sonucunda ise; Kuzey Afrika ülkeleri, Orta Doğuda kurulan ülkelerin hemen tamamı Osmanlının kaybettiği topraklar üzerinde kuruldu. Ve Libya İtalya olmak üzere diğerleri İngiltere ve Fransa arasında paylaşıldı.

Kısaca Osmanlının yıkılmasıyla oluşan devletler başta İngiltere olmak üzere Fransa, İtalya ve Rusya arasında paylaşıldı.Bunlar İkinci dünya savaşına kadar ya sömürge olarak ya da peyk devletler olarak varlıklarını sürdürdüler. İkinci Dünya Savaşından sonra ise ABD’nin de etkisiyle tam bağımsız devletler haline gelseler de; Balkanlar ve Kafkasya’daki ülkeler SSCB’liği içinde yer alarak Rusya’nın güdümüne girdiler. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dakiler ise; Zaman-zaman taraf değiştirseler de İngiltere, Fransa ve İtalya’nın(ekonomik ve siyasal, en azından kültürel olarak) etkisinde ve kontrollerinde kalmaya devam ettiler.

Ancak 90’lı hatta 2000’li yılların başına kadar bu devletlere ülkemiz ile ekonomik ve özellikle kültürel ilişkilerin geliştirilmesine izin verilmedi. Ne bu devletler buna yanaşabildi ne de Türkiye. Dolayısıyla arada soğuk rüzgârlar esti. Kafkasya’yı ve Balkanları yok saydık. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile mesafeli olduk. Suriye ile ise “düşman komşu” idik.
SSCB’nin yıkılmasından sonra değişen dünya dengelerinden sonra yeniden şekillendirilmeye çalışılan bu coğrafyalarda Türkiye’nin önü açıldı. Türkiye bu coğrafyalara geçmişte Osmanlının bu coğrafyalarda oluşturduğu kültür birlikteliği avantajını da kullanarak ilişkilerini geliştirmeye başladı.

AKP hükümeti Dışişleri Bakanı Davut-oğlu vasıtası ile bu ülkelerle (siyasal, ekonomik ve kültürel) ilişkileri olduğunca geliştirmeye çalıştı/çalışıyor.
Lakin bu coğrafyadaki halkların birbirleri ile olan yakınlıklarında bir sorun olmazken-ki ülkemiz insanının çoğunluğu bu coğrafyadan göç ettirilmiş insanlardan oluşmuştur- sorun yönetimler ve onun perde arkasındaki ülkelerin hâkim güçleriyledir.

Çünkü bu güçler yaklaşık yüz yıldır batı odaklı devletlerle işbirliği içerisindedirler ve bağımlılıkları vardır. Bu birlikteliğin ve bağımlılığın iki ayağı vardır. Birincisi ekonomik birliktelik/bağımlılık, ikincisi ise kültürel bağımlılıktır.
Haliyle, ekonomik özellikle kültürel olarak batıyla bütünleşmiş olan bu güçler-ülkemizde de olduğu gibi- kendilerinin ikinci plana atılmasına göz yummayacaklardı ve yummadılar da.

Dolayısıyla Türkiye’nin “sıfır sorun” politikası tutmayacaktı, tutmadı da. Yani baştaki yönetimler ve ülke hâkim güçleri tasfiye olmadıkça bu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi mümkün değildir. Mesela Gürcistan’da (Sovyetler Birliğinin son dışişleri bakanı) Savartnazde’nin başkanlığındaki Gürcistan’la geçinemeyen Türkiye, şimdiki başkan Şahakaşvili’nin seçilmesiyle, güç odaklarının değişmesiyle birlikte Gürcistan Türkiye ilişkileri altın devrini yaşamaya başlamıştır.

Türkiye’nin komşuları ile sıfır sorun yaşamaması demek; Başta ekonomi olmak üzere kültürel olarak bu devletlerle bütünleşmesi demektir. Bu olmayacak şey değildir. Elbette bu çok kolay, akşamdan sabaha gerçekleşecek bir şey de değildir. Ancak tarihin seyri Türkiye’den yanadır. Sabır ve azim en önde gelen ihtiyacıdır.