content
16 Haz

Kılıçdaroğlu: Dosyaların Efendisi

Belediye seçimlerine az bir zaman kala siyaset arenası dediğimiz er meydanı, centilmenliğe yakışır yakışmaz tartışma götürür nitelikte bilumum çatışmalar silsilesine ev sahipliği yapmakta.Özellikle CHP’nin İstanbul adayı olarak vezir-i azamı; her türlü piyonun, atın, filin, kalenin ve dahi şahın üzerine korkusuzca saldığı değerli elemanını büyük bir hamle olarak koydu Topbaş’ın karşısına.

Kılıç Taşı keser mi bilinmez ama ben Kadir Topbaş’ın Kılıçdaroğlu’nu (Deniz Baykal kadar) kendisine rakip olarak gördüğünü düşünmüyorum. Baykal partililerinin çok zamandır bir arayış da olduğunu, bu arayışın da Kılıçdaroğlu ile neticeleneceğini fark etti ve son kozunu oynayarak bir süreliğine de olsa rakibini bertaraf etti. Bu ona vakit, kazanma olasılığına karşı nakit olarak geri dönecek. Gerçekte ise amaç; kazanamayacağı kesin olan Kılıçdaroğlu’nu partililerin kurtarıcı olarak görmesinden kurtulmak. Böylece Baykal diyebilecek ki: “Bakın, daha bir belediye başkanlığını kazanamayan bu zat mı bütün bir ülke oylarını alabilecek?” Çok zekice…

Benim anlamadığım nokta Kemal Bey ve yandaşları bu oyuna nasıl (neden) geldi? Akla ve vicdana yakın olan seçeneğe göre; her vazifeyi ilk işi heyecanı ve gayretiyle üslenen azimli, fedakâr, gözü pek eleman; ne iş olsa yaparız davamız için mantalitesi ve heyecanıyla görevi üslenmiştir. Bu seçenek zatın çizdiği portreyle örtüşmesinin yanı sıra etrafındaki güruhun tepkisizliğiyle de kafa karıştırmakta.

Değil mi ki bir zamanlar prosedür gereği Cumhurbaşkanı olması beklenen Erdoğan’ın partisinin geleceği bağlamında etrafının yönlendirmeleriyle bu görevi istememesi örneğinde olduğu gibi yandaşlarının Kılıçdaroğlu’na karşı çıkması beklenmeliydi. Oysa büyük büyük kitleler, herkeste bir heyecan tam destek; oldukça kafa karıştırıcı durumlar bunlar.

Sanıyorum SSK yönetimi döneminde Kemal Bey’in etrafındaki nemalanmayı, ederinin onlarca katı fiyata verilen ihaleleri, kârla devraldığı kurumu yedi yıl sonunda CHP’lileri mutlu etme pahasına zarara soktuğunu bilen partililerin, avro avro bakan gözlerinden verdikleri büyük destek anlaşılabiliyor. İstanbul Belediyesi küçük Türkiye… Pastadaki pay büyük, destek de ona göre. Gerçi hiç mal varlığı olmayan, 600 liralık evde kiracı olan bir belediye başkanı portesi çoktan şehir efsanesine dönmüş durumda Mesele şurada bizim millet ya hep ya hiççi. Ya leb-i derya yalılarda oturacağız ya da sürünmekten hallice olacak durumumuz. Ben ikisine de pirim verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Herkes geliri ne ise ne göze sokmalı ne sürünmeli. Kimse sorgulamıyor: yahu kardeşim, bu kadar önemli mevki ve görevlerde bulunmuş bir milletvekili, aileden malı mülkü olmamış, kendi kazancını yatırıma dönüştürememiş olsa dahi almış olduğu ve hala aldığı onca yüklü maaş ile neden doğru dürüst evlerde oturmuyor? Ne yapıyor paralarını? Çağdaş yaşamı destekleme fonuna mı aktarıyor? Olabilir…

Ama itiraf etmeliyim ki bir yönüyle Kemal Kılıçdaroğlu’nu kendime oldukça yakın buluyorum; onda beni maziye götüren bir taraf var. Ortaokul yıllarımda münazara takımında “Hadi karşımıza çıkacak bir takım yok mu” dediğimiz (konu önemli değil yoğurt kara desek ikna ederiz, yani o derece kararmış gözümüz) argüman arayışı içerisinde o kütüphane senin bu kütüphane benim (tabi o yıllar da kaynaklar kralı google da yok) gezindiğimiz, çıkıp arenaya düşmanı pardon rakibi alt ettiğimiz o yıllara. Elinde dosyalarıyla Kılıçdaroğlu bana münazara hastası afacan ortaokul çocuklarını çağrıştırıyor. Sanki karşısına kim çıksa hazırda bir dosyası bulunuyor adamın. “Madara edemeyeceğim rakip yok” edalarıyla gezinirken kanal kanal, en çok kullandığı cümle ise: “Açıklayın yoksa ben açıklarım” oluyor. Melih Gökçek’e, Erdoğan’a ve şimdi de Kadir Topbaş’a. Yani o kadar nazik ve de centilmen bir adam ki her zaman önceliği karşı tarafa bırakıyor. Suçluya kendini savunma şansı veriyor deneyimli müfettiş. Direkt infaz yok!

Doğan Grubu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemesinin ardında Aydın Doğan'ın 3 milyar dolarlık sorunlu Hilton ve Çubuklu arazileri var. Çünkü yolsuzluklara karşı belgeli savaş açtığı iddiasında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olduğu dönemde İş-Doğan ortaklığının zararının Petrol Ofisi'ne yüklenmesine onay verdi. Kılıçdaroğlu'nun altında imzası bulunan POAŞ operasyonunun 1.4 milyar dolarlık faturası hakkında ise suskun kalması dikkate şayan.

Kendisi yapınca, Mehmet Sevigen yapınca olay rant değil ticaret oluyor da, karşı tarafın başına geldiğinde mi yolsuzluk oluyor?

Yoksa Kemal Bey kolay olsun diye mi Ak Parti’nin yolsuzluklarını araştırıyor? “CHP ile uğraşamam beni yorar” diye mi düşünüyor müfettiş bey?

Siz dünyanın bütün yolsuzluklarını yaptınız ama korkunç bir anaforun öfkesine kapılmış, sağa sola savrulup duran müfettiş Gadget’ın görevi savcılık değil çamur atmak. Davalar düşer ama çamurlar daima iz bırakır değil mi? Ahmet Kaya’dan üttükleri seçim şarkısında da dediği gibi; kadınlar kadınlar dağlara doğru, geliyor geliyor Kılıçdaroğlu.

Bir yere gelecek ama görelim bakalım nereye?

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank