- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Kemalist Devşirme – İmam Hatip Devşirmesi

Geçtiğimiz hafta Toprağın Çocukları filmini izledim, konusu Köy Enstitüleri...

Özellikle diyalogları ilkokul müsameresinden farksızdı, sahneler kötü, estetikten uzaktı ama yine de sinek avlar gibi hortlaköldürülen bir Amerikan filminin yerine tercih ettim.

Filmde özellikle bir cümle vardı, ben en çok onun üzerinde durdum... Dış ses İsmail Hakkı Tonguç’un ağzından bir ‘itiraf’ ; “Köy Enstitüleri’nde 18 Bin’e yakın öğretmen devşirildi...”

Enstitüler, Osmanlı’nın devşirme politikasının ‘karşıdevrim’ kopyasıydı, o kadar...

Çünkü kural basittir; her devrim kendini devam ettirmek için, ideolojisiyle yetişmiş militanlara ihtiyaç duyar.

Enstitülerin tek amacı, yoksul ve cahil köy çocuklarını tornadan çıkmış, adeta birer robot gibi aynı şeyi düşünen, aynı şeye inanan Kemalistlere dönüştürmekti. Bu esnada da, meslek sahibi yapmak. Öğretmen ya da mühendis, hiç biri olamazsa, çiftçi, marangoz...

(Sırf bu yüzden bile filmde geçen “Bir eğitim kurumu, öğrencilerinin beğenilerine ya da zevklerine müdahale etmez.” lafı gerçekte bir palavradan ibarettir. Enstitü’de okuyup “Ben şeriattan yanayım.” diyebilen çıkabilir miydi? 2000 bilmemkaç yılında bile üniversiteli bir kız “Başıma bir şey gelmeyecekse” diye ön şart koşup Atatürk’ü sevmediğini açıklayabildi.)

Bugün ise geçmişin enstitülerinin yerini İmam Hatip okulları alıyor.

Devşirme görevi İmam Hatip okullarına geçti. Bu defa amaç aynı tornadan, aynı kalıptan çıkmış, aynı fikre inanan dindarlar meydana getirmek. Bu arada da meslek sahibi yapmak; emniyet müdürü, hakim, savcı, öğretmen...

Evet, bu eşyanın doğası, hayatın kuralı... Her rejim, her iktidar, kendisini devam ettirebilmek için buna ihtiyaç duyar ve yapar.

Peki, İmam Hatip okullarında özgür düşünce mümkün mü?
Bir İmam Hatip öğrencisinin, en basitinden, ‘inanmama’ bile değil, ‘inancından şüphe duyma, tereddüde düşme’ hakkı var mı?
Bir İmam Hatipli, örneğin komünizme gönül verebilir mi?

Geçmişi eleştirirken, geçmiştekilerin hatalarını tekrar etmemek lazım.
Kemalistlerin en büyük handikabı buydu.

KOMUTAN EŞLERİ CEPHESİ

Silivri Cezaevi benim için ‘komşu kapısı’ bile değil, burnumun hemen dibi... Bu yüzden sık sık gidiyor, ziyaret ediyorum.

Geçtiğimiz Çarşamba günü de zindanların hemen karşısındaki nöbet çadırlarına uğradım. Görüş günüymüş, Balyoz Davası’nda  yargılanan ve mahkum edilen emekli subayların eşleri, kızları toplu halde sohbet ediyorlardı. Kulak misafiri oldum.

Komutan eşleri ilk darbeyi atlatmışlar. Bir kısmı zaten mahkemeden bu şekilde bir karar çıkacağını ‘biliyorlarmış’. İlk günlerdeki şok, şaşkınlık yerini farklı duygulara bırakmış.

En sloganlaşmış haliyle “Mücadelemiz esas şimdi başladı!” olarak kısaltılabilecek bir kararlılığa bürünmüşler. “Yıkılmadık.” diye mesaj yolluyorlar.

Kamuoyundan gelen destekten çok memnunlar ama buna bel bağlamış değiller; “Ateş düştüğü yeri yakar.” diyorlar.

Temyiz ve Yargıtay aşaması sorulunca “Yargıtay AKP’nin noteri olmuş durumda. Çok farklı bir sonuç beklemiyoruz.” cevabını veriyorlar. Tüm bu olanlardan sonra yargıya güvenleri sıfırın da altına düşmüş. Bu yüzden adalet cephesinde değil, siyasi cephede mücadele edeceklerini söylüyorlar.

Birbirlerine verdikleri destek ise takdire şayan. Önceleri duruşmalar, şimdi ise ziyaret için gide-gele bir aile gibi olmuşlar.

Kaan Göktaş [1]
twitter.com/kaangkts [2] | facebook.com/kaangkts  [3]

 

 

Kaynak : http://www.internethaber.com/kemalist-devsirme-imam-hatip-devsirmesi-13270y.htm#ixzz27tlVBgth [4]