- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Kalb(de) Kriz(i) Yaşamak…

"İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücud ifsâd olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalbtir" (Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107; İbn Mâce, Fiten, 14).

Yukarıdaki Efendiler Efendisi Efendimiz’in (SAV) kutlu beyanını yıllar önce ilk duyduğumda muhtemelen buradaki ‘kalb’ benim için fiziki bir anlamdan ziyade, manevi bir anlam taşıyan kalbdi. İslam kültüründe kalb(gönül)'e çok geniş yer verilmiştir. Allah sevgisinin muhafaza edileceği yer, sevgi, muhabbet, kin ve nefretin hissedildiği ruhun ulvî bir özelliği olduğu kabul edilmiştir. Ma'rifet; yani Allah'ı bilmek ve tanımak kalbin işidir (bk. Buhârî, İmân, 13). Hased, gazab ve nefret gibi kötü duyular kalpte bulunduğu gibi; imân, Allah korkusu, hilm ve takva da kalbe ait fiillerdir (Nesâî, Cihâd, 8; Müslim, İmân, 230; Tirmizi, Fiten, 26; Ahmed b. Hanbel, V, 71).

Doğrusu bizim ‘sünnet’ anlayışımız da; hadis-i şerifler, Kur’an-ı Azimmüşan’ın peygamber dilinde tefsiri anlamı taşır. Her ne kadar Efendiler Efendisi Efendimiz’in (SAV) kutlu beyanları içinde ‘beşeriyetin muktezası’ söz, fiil ve takrirler olsa da Hz. Peygamber’in hadis-i şeriflerinin Kur’an’la çelişmesi zaten düşünülemez.

Kalb’le alakalı hadislere bu zaviyeden bakınca karşımıza Kur’an-ı Kerim’in kalble alakalı pek çok ayet-i kerimesi çıkar:

Allah’u Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Gerçek mü'minler yanlarında Allah zikredilince kalbleri titreyenlerdir" (8 en-Enfâl: 2).
"Şüphesiz maddi gözler köretmez ama göğüslerde olan kalpler körelir" (22 el-Hacc: 46).

"İnananların kalpleri Allah'ı anmakla yatışır. İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla yatışır" (13 er-Râd: 28).

"Allah onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir" (2 el-Bakara: 7). Buyurmuştur. Bu âyet-i kerimeler imanın kalple alâkalı olduğunu anlatmaktadır. Aynı konuda bir başka âyette şöyle buyurulmuştur:

"Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas olmuştur" (83 el-Mutaffifin: 4).

‘Kalb’ lügat anlamıyla; gönül, yürek, öz, her şeyin ortası, özü. Anatomik anlamıyla da; Göğsün sol tarafında, konik şekilde kan dolaşımın temin eden organdır aslında. Ama İslam temel referansları Kur’an ve Sünnet’de ‘kalb’e çok boyutlu bir anlam yüklemiştir. Öyle ki anatominin merkezindeki bu organ, mana dünyamızda da vahyin almacı olarak; en işlevsel konuma sahiptir.

Hz. Peygamber Allahu Teâlâ'ya dua ederken şöyle dua ederdi: "Ey kalbleri (iman ve iyilikte) sabitleştiren Allahım. Kalplerimizi senin dinin üzere sabit kıl" (İbn Mâce, Mukaddime, 13).

Bu hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi, imanın yeri kalb olduğu gibi İmânsızlığın ve küfrün de yeridir. Bundan dolayı âyet-i kerimede Allah'ın kâfirlerin kalplerini mühürlediği anlatılmıştır. Kalbin nasıl mühürlendiği meselesine gelince, mühür zarf, kap ve örtü gibi şeylerde olur. İnsanların kalpleri ulvî ilimlerin ve bilgilerin kabı zarfı gibidir. Nitekim bir hadis-i şerifde Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul bir hata yaptığında kalbinde siyah bir leke olur, eğer günah işleyen döner, tevbe ederse kalbi parıldar. Eğer tekrar günah işlerse bu siyahlık kulun bütün kalbini kaplar. İşte bu Allah Teâlâ'nın "Hayır, doğrusu onların yaptıkları kalplerini paslandırmıştır" (83 el-Mutaffifin: 14) âyetinde anlatılandır" (Tirmizi, Tefsiru Sûre, 83, 1). İşte kalbin mühürlenmesi bu şekilde olur. Başlangıç itibariyle ve sebep olması cihetiyle, kalbin mühürlenmesi kulun kesbidir. Yaratan Allah olması cihetiyle Allah'ın yaratmasıdır (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1935, I, 214).

         Duaların kabul edilmesi içinde gerekli olan kalbin kötü duygu ve hasletlerden uzak tutulmasıdır. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.s) dualarında Allah Teâlâ'dan selim bir kalb istemiş ve bunu ümmetine öğretmiştir (bkz. Buharı, Deâvât, 33, 44; Müslim, Deâvât, 49).

 

Doğrusu kalp spazmı ya da krizi geçirenler bilir ki yaşanan krizle vücut bir bütün olarak alabora olur. İnsanın en değerli varlığı hayatı bir anda git geller yaşar ve ölümün soğu yüzü tepeden tırnağa hissedilir. O an artık ayağınızın elinizin gözünüzün ya da dişinizin ağrısı bir anlam ifade etmez olmuştur. Maddi anlamda ‘kalb (de) kriz (i) yaşamak’ nasıl bir insanın vücut kimyasını - fiziğini bozuyorsa; mü’min’in hatta genel anlamda bir insanın ‘mana dünyasını’ da kalb (de) kriz (i) yaşama(ma)k’ için dikkatli koruması gerekiyor.

Kalp ile düşünmek ve kalp ile anlamak bir Kur’ân söylemidir. Aklı hep fiil formunda kullanarak sürekli çalışan bir aklı hedefleyen ve düşünen bir topluma inmiş olan Kur’ân, insanları düşünüp ibret almaya çağırırken şöyle seslenir:

“Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden önce mahvolanların yerlerini görsünler de düşünecekleri kalpleri, işitecekleri kulakları olsun, akılları başlarına gelsin, hak sözünü işitsinler. Zira gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerdeki kalpler kör olur. ” (22 Hacc: 46)

Kalpleri, gözleri, kulakları olduğu halde, onları yerli yerince kullanamayan gafilleri anlatırken de Kur’ân şöyle der:

“Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalpleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!” (7 Araf: 179)

Kalbleri yed-i kudretinde tutan Rabb’im; kalbimizi dini üzere sabit kılsın. Amin

 

www.makdanismanlik.org [1]                                       info@makdanismanlik.org

Not: Geçirdiğim kalp rahatsızlığı sürecinde yakın ilgilerini esirgemeyen Koru Hastanesi Acil Servis yetkililerine, Prof. Dr. Mustafa Özkan hocamıza,  Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyoloji, Anjiyografi ve Yoğun Bakım Servisi Değerli Ekibine, İlgisini esirgemeyen değerli dost Prof. Dr. Mustafa Pac hocamıza… Her sıkıntıda olduğu gibi yanımda endişelerimin parçası değerli aileme, hastane süreci ve sonrasında ziyaret eden, arayan ve dua eden tüm dostlarıma teşekkürü bir borç biliyorum.

Mehmet Ali KULAT