Hayatın her evresi ve alanı için önerileri bulunan İslam, toplum hayatının önemli bir yarası olan israfın zarar ve neticelerini bize bildirmekle beraber çözüm önerilerini de sunmaktadır. Her kesin dert yandığı, hatta günümüzde birçok devletin ekonomik olarak çöküşünün sebebi olarak da görülebilen ancak bir tedbir alınamayan israf.
İsrafın aile ve toplum hayatımızda açtığı yaraları ise hepimiz biliyoruz.
İsraf kelimesi sözlükte, insanın işlerinde sınırı aşması, orta yoldan sapması demektir. Kişinin helal-haram demeden malını harcayıp eli boş kalmasıdır.
Allah'ın, insanın hizmetine sunduğu “Nimetleri sayısızdır 14/34.” İnsanlar bu nimetlerin bir kısmından (hava vs.) çaba harcamadan faydalansalar da, bir kısmından faydalanabilmeleri için çalışıp çabalamaları gerekmektedir. Zira Allah, “İnsanoğlu için çalıştığının karşılığı vardır 53/39.” demiştir. Ve bilinsin ki her kim olursa olsun; “Allah, çalışanların emeklerini zayi etmez 18/30”
İşte, Allah'ın zayi etmediği bu çalışma; zamanla birikip servet, mal ve mülk olmakta…
Ancak iş, bununla bitmemektedir. Aslında daha da önemli görev bundan sonra başlamaktadır. Kazanmak çalışmanın, kaybetmemek ise vefa ve fedakârlığın meyvesidir. İnsanın çalışıp helal yoldan servet sahibi olması ve elde ettiği bu serveti helal yolda harcaması gerektiği gibi, ilk önce Allah'a karşı sorumlu tutulduğu alanlarda vefalı olması, aile fertlerinin, akrabalarının, yoksulların, yolda kalmışların ve toplumun diğer fertlerinin haklarını vermesi de en önemli görevleri arasına girmektedir.
Mü’min kişi, Allah'ın müsrifleri sevmediğini unutmamalı ve servetini mensubu olduğu “Orta Ümmet” şanına yaraşır şekilde; “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver” hitabını gözeterek, “Fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. 17/26-27” ikazı mucibince; gereksiz, amaçsız ve yararsız yere mal, zaman ve benzeri harcamalardan kaçınmalıdır. Bununla beraber her mü’min Allah'ın, “Allah'ın kendilerine lütfünden verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 3/180” hitabı gereği cimrilikten de kaçınmalıdır.
İsraftan kaçınmak cimri olmak değildir. Zira peygamberimizin (s.a.s.) hoşlanmadığı ve onlardan kaçınarak Allah'a sığındığı beş şeyin başında cimrilik gelmektedir. İbn Mes’ud’un (r.a) rivayet ettiğine göre peygamberimiz (s.a.s.) beş şeyden Allah'a sığınırdı: “Cimrilik, korkaklık, ömrün sonlarında kötü duruma düşmekten, kalbin batıl şeylere kaymasından ve kabir azabından.”
Her mü’minin, yemin olsun; “Sonra o gün, (her türlü)nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz 102/8” anlayış ve sorumluğuyla sahip olduğu nimetin hakkını vermeyen kimsenin ahirette bunun hesabını Allah'a vereceğini bilerek hareket etmelidir.
Ayrıca peygamberimiz de (s.a.s.); “Kıyamet gününde kula (şu) beş şeyden sorulmadıkça, ayakları yerinden kıpırdayamaz. (Yani cennet veya cehenneme gidemez). Ömrünü nereden yok ettiğinden, malını nereden kazanıp nereye sarf ettiğinden ve ilmi ile ne yaptığından. (Tirmizi, Hadis No: 2532)” buna göre sadece servette değil, insana verilen zaman, nefes, sıhhat… vs. birer nimettir. Kişi sahip olduğu bu nimetlerin hesabını Allah'a vereceğini ve bunların birer emanet olduğunu unutmamalıdır.
Günümüzde belki de farkında olmadığımız halde çokça israfta bulunduğumuz başlıca alanlar; zaman, enerji kaynakları, yiyecek - içecek, sağlık ve bilgi alanlarıdır.
Her Mü’min kişinin hayatının her alanında; “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vadetmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.9/111” ayetinin muhatabı olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Ancak böylesi bir ticareti kabul ettikten sonra mü’min olabileceğini kavrayan mü’min, malını Allah yasakladığı hiç bir amaç için harcayamaz zaten. Bu inanç ona ahiret dışında başka bir amaç için harcama yapmanın israf olacağını sürekli hatırlatacağı için israftan uzak duracaktır. Cennet karşılığında nefsimizi satın aldığını bildiren Rabbimiz; mü’minlerin, israf ve cimrilik etmeden bu ikisi arası dengeli bir dikkat edilmesi gereken ölçüyü Kuran'da şöyle bildirmiştir: "Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,)ikisi arasında orta bir yoldur. 25/67"
İnananların bu dünyada, Allah'ın nimetlerinden yararlanıp faydalanmaları, hatta haz almaları kadar, imanları gereği kendilerine nimet olarak verilenleri başa kakmadan Allah rızasını gözeterek ahiretleri için (infak)harcamaktan da çok büyük zevk almalılar.
Hem Allah, şükrü yapılan ve Allah için sarf edilen malı artıracağını vaat etmek ve “Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. 9/34” demektedir.
Rahman’ın, Süleymanî bir anlayış olan; “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim 38/32” Süleymanî bir anlayışı bizlere de ihsan etmesi dileğiyle…