content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

16 Kas

Irak’ta Eski Dengeler ve Yeni Hükümet

Irak’ta 7 Mart 2010’dagenel seçimler yapıldığı halde sekiz aydır kurulamayan Hükümet nihayet 10 Kasım 2010’da yeniden Nuri El-Maliki’nin başkanlığında kuruldu. Partiler arasında yapılan anlaşmaya göre 60 yaşındaki Maliki başkanlığındaki hükümette, 36 bakan olacaktır. Bakanların 14 tanesi Şii Arap, 10 tanesi Sünni Arap, 6 tanesi Kürt, 1 tanesi Türkmen, 1 tanesi de Asuri olacaktır. Şii Arap olan Maliki’nin iki yardımcısından birisi Kürt diğeri de Sünni Arap olacaktır. Şii-Sünni Araplar, Kürtler tek bir parti değildir. Hükümette Irak’taki bütün siyasi hizipler temsil edilmiş olacaktır. Yani Irak’ta herkes iktidarda olacaktır veya kendisini öyle bilecektir. Irak’ta muhalefet yoktur. Hükümetteki herkes biri birini engellemekle uğraşacağından hükümetin temel sorunlar hakkında karar alması da uygulaması da neredeyse imkansız olacaktır. Dünyada bir benzeri olmayan bu demokrasi modeli ABD eliyle kurulmuştur.

Hizipler arasında ki mutabakata bağlı olarak Irak Meclis Başkanlığına 47 yaşındaki 1963 doğumlu Usame Nuceyfi seçilmiştir. Musul Üniversitesi Elektrik Bölümünden mezun olan Nuceyfi, İbrahim Caferi başkanlığında 2005’te kurulan Hükümette de Sanayi Bakanlığı yapmıştır. 325 üyeli Irak Meclisi’nde 295 üyenin katılımı ile yapılan toplantıda Nuceyfi 277 oy ile Meclis Başkanlığına seçilmiştir. Irak seçimlerinin yol açtığı tek değişiklik zaten Meclis Başkanlığı ile sınırlı kalmıştır.

Meclis’te Cumhurbaşkanlığı için yapılan seçime de295 milletvekili katılmış Talabani bunlardan ancak 195 milletvekilinin oyunu alarak ikinci kez seçilmiştir. Anlaşmaya göre, Irakıye listesinden Tarık Haşimi Cumhurbaşkanı yardımcılığına, yine Irakiye listesinden seçilen Rafi İsa’vinin Başbakan yardımcılığı, Sadr Grubu üyesi Kusay Süheyl ise Meclis Başkan yardımcılığına seçilmiştir.

Irak’ta Sünni Araplar, sayı bakımından Kürtlerden daha fazla olmalarına karşılık, Şii Arapların, Kürtleri tercih etmeleri ve onlarla anlaşmalarından dolayı üçüncü sırada ancak yer almaktadırlar. Elbette Kürtler bu durumdan memnun olmalıdır. Şii Arapların te bir hizip olmayışlarına ve aralarında ciddi anlaşmazlık konuları bulunmasına rağmen, son kerte de daima Kürtleri tercih etmeleri yalnızca Sünnilik ve Şiilik ihtilafı ile açıklanamaz. Kürtlerin de Sünni olmaları böyle bir açılamaya engeldir. Şii Hizipler, muhtemelen kendileri için asıl rakip olarak Kürtleri değil, Sünni Arapları görmeleri tayin edici olmalıdır.

Sünni Araplar bazen açıkça bazen de ima yoluyla Saddam döneminin “sorumlusu” görülmektedir. Saddam’ın ırk olarak Sünni bir kökenden gelmesi bu görüşlerin ana nedeni olmalıdır. İran’da Şah’ın kanlı diktası için, onun mezhebi kökeni hatırlanmazken, Irak’ta Saddam’ın kanlı diktası söz konusu olduğunda Sünniliğin ima edilmesi bile iyi niyetten hayli uzak olmalıdır.Zaten İslami terminolojide tağut sayılan bir diktatörün ırkı, dini, mezhebi söz konusu edilmez. Sünni Arapların, Saddam döneminin sorumlusu gibi algılanması, Şii Arapları Irak’ın bütününü içine alan bir siyasi projeden de uzaklaştırıyor. Şii nüfusun çoğunlukta olduğu güneyde de federasyon istemeleri bu hizipçi anlayışın sonucu olmalıdır.

Kürt partileri kendi aralarında bazı sorunlar yaşamış olsalar bile Araplara karşı birlik halinde davranmışlardır. Talabani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi pazarlıktaki istekleri oldu ve bunu da elde ettiler. ABD desteği ile Irak’ta elde ettikleri ayrıcalıklı konumlarını korudular. Kürdistan bölgesinin yönetimine Arapları karıştırmazken, Kürdistan yönetim birimlerinde hiçbir Arap bulunmazken, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere pek çok önemli bakanlığı ellerinde tutmaya devam etmektedirler.

ABD, Irak’ın Şii Arap, Sünni Arap ve Kürt bölgesi diye üç kısımdan oluşmasını öngördüğünden Türkmenler bütün bu tartışma ve pazarlıklarda taraf değillerdir. Türkmenler, siyasi ve fiili olarak Kürt ve Arap bölgeleri arasında bölündükleri gibi, kendi aralarında da korunma kaygıları ve mezhebi nedeniyle pek çok hizbe bölünmeleri zaten önemli bir taraf olma potansiyellerini büyük ölçüde ortadan aldırmıştır. Taki Mevla gibi, hizipçi bir fanatiğin hükümet çevrelerinde sahip olduğu varsayılan itibarı da dar görüşlü ve kuşatıcılıktan uzak tercihleri nedeniyle yeni sorunlar çıkarmaya devam etmektedir. “Türkiye’de Türkmen meselesini çok iyi bildiği” kabul edilen (Mahir Nakip, Kardaşlık Dergisi, Temmuz-Eylül 2010) Sn Davutoğlu’nun teorik bilgileri uygulamada henüz kendisini gösterememiştir.

Türkiye’de Hükümet çevrelerinin Irakiye listesi lideri Iyad Allavinin Hükümet kurması veya Irakiye’den Tarık Haşiminin Cumhurbaşkanı seçilmesini ısrarla taraflara telkin ettiği pek çok çevre tarafından ileri sürülmüştür. Sonuca bakılırsa, Türkiye’nin istekleri olmamıştır. İran taraftarı olara bilinenlerden Nuri El-Malikinin Başbakanlığı ile İran’ın Irak’taki nüfuzunu pekiştirdiği söylenebilir. Iyad Allavi’nin de Şii Arap olmasına karşılık, Hükümet kuramayışında muhtemelen laikliğe bağlı olarak tanınması, İran ve federasyon karşıtı olarak tanınması büyük ölçüde tayin edici olmuştur.

Irak’ta kurulan bu hükümetle birlikte kimlerin kazandığı kaybettiği tartışmaları da kendiliğinden başlamış oldu. Hüsnü Mahli’ye bakılırsa “Irak’ta asıl kazanan İran’dır” (Akşam Gazetesi, 13 Kasım 2010). Irak’ta İran’ın kazandıkları elbette tartışmalıdır. Ama Saddam dönemine göre çok büyük kazançlar elde ettiği şüphe götürmez. İran ile her alanda mücadele ettiği varsayılan ABD’nin politik tercihleri bakımından kuşku verici bir örnektir Irak.

NOT: Bütün Müslümanların Kurban bayramlarını terbi ederim. Sağlık ve afiyetler dilerim.

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank