- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Hz. Aişe , Hav’eb’in köpekleri , Hz.Hasan , Talut ve Mutezile Fırkası

Gündem çok sıcak.

Çok şeyler yazıldı ama kader, tarih ve tekerrür.

Kader hükmünü verince göz kör olurmuş (izacealkaderfeumiyelbasar)

Yine de bize düşeni yapmak zorundayız.

adaletSon ana, son nefese kadar.Zararın neresinden dönülse kar dır.

Evet biz 1. Cemel ile açılan yolun kapanmasını istedik.

Cemel’i hatırlayalım:Hicretin 36. Yılıydı.“Nihayet Hav’eb denilen suyun kenarına geldik. Bu suyun kenarına vardığımızda burada bulunan bazı köpekler havlamaya başladılar. Bana ‘Hangi sudur?’ diye sorduklarında onlara, ‘Bu Hav’eb suyudur’ diye cevap verdim. O anda birden Hz. Aişe’nin yüksek sesle bağırıp, ‘İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn. İnşallah ben o değilim!

Çünkü Resûlullah (sas)’in, zevcelerine şöyle dediğini işittim: Keşke Hav’eb köpeklerinin hanginize uluyacağını bir bilebilseydim. Sonra elini uyluklarına vurmaya başladı ve devesine de vurarak ıhtırdı ve şöyle dedi:

“Beni geri çeviriniz. Vallahi ben Hav’eb köpeklerinin kendisine uluduğu kadınım.” (İbnü’l-Esir, El Kâmil, 3. c., s. 73)

Hz. Talha ve Hz. Zübeyr ( r.anhum) efendilerimizin de bulunduğu 13 bin kişi öldü Cemel de.

Hz. Hasan ise İslam’ın iki büyük ordusu karşı karşıya geldiğinde hakkından ferağat etti ve Müslümanları birleştirdi. Dedesi bunu çok önceden haber vermişti: "Hiç şüphe yok ki, bu oğlum bir şehittir. Umulur ki, Allah onun sayesinde iki büyük mü'min grubunu barıştıracak."(Buhârî, Fiten,, 20, Sulh, 9; Ebu Davud, Sünne, 12...).

Müslümanlar İslâm tarihinde 41. yıla bu uzlaşmadan dolayı "âmü'l-cemâa" (birlik yılı) demişlerdir.

Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler.

Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.”Bakara,249

Dünya nehrinin suyundan fazlaca içenler dünyanın tüm tuzaklarına düşmüşlerdir.

Dünya ise çok acımasız,çok gaddardır.

‘’Bir üzüm yedirse yüz tokat vurur.’’

‘’Ümmetim hakkında en çok korktuğu dünya sevgisi ölüm korkusudur’ sözleriyle bizleri uyarmıştır efendimiz.

Mutezile Fırkası:Yüksek Lisans tezim.

İslam Düşünce Tarihindeki ilk akılcı Müslümanlar.

Akıllarına ve nefislerine fazla güvenmişler parlak ve aktif bir zamanlarında iktidara nüfuz etmişler ve fikirlerini iktidar gücüyle (Me’mun ve Mutasım dönemi) diğer müslümanlara ve insanlara dikte etmişlerdir.

Öyle fikirlerini kabul etmeyenlere işkence yapmışlar devletin tüm imkanlarını bu baskı konusunda kullanmaktan kaçınmamışlardır.

Tarihe ‘mihne’ ismiyle geçen bu dönem bir çok müslümana çok ciddi zulümler edilmiştir.

İktidar gücünü kaybeden Mutezile mensupları ,önce ağır bedeller ödemişler ve sonra da tarihten çok kısa süre de silinmişlerdir.

Mülkün sahibi Allah’tır.

Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Rasûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı; ve bunu, güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı) Muhakkak ki Allah, (söylenenleri) işiten, (her şeyi) bilendir. Enfal,8/17

Yapan , eden , yaratan,çekip çeviren, veren , alan ,  galip ya da mağlup eden O dur.

Biz sadece inandıklarımızı yerine getirme hususunda deneniyoruz.

Sadece Rabim bizden doğru yer , doğru zaman , doğru söz ve doğru hareketi istiyor.

‘’Sanma ey hâce kim senden zer ü sîm isterler

Yevme lâ-yenfeu’da kalb-i selîm isterler’’

“Ey tâcir!

Mâl ve evlâdın bile fayda vermeyeceği hesap gününde,

sanma ki senden altın ve gümüş isterler.

Senden ancak kalb-i selîm isterler.”

“İşte size vaad edilen cennet !

Ki o, Allâh’a yönelen, emirlerine riâyet eden, göremediği hâlde Rahmân’dan korkan ve “kalb-i münîb” (Allâh’a yönelmiş bir kalb)ile gelen kimselere mahsustur.” (Kaf, 32-33)